|
Şehrin göbeğinde şiddet var!...
|
|
Beyoğlu'nun adım başındaki 'modern bar'larından biri... Buralarda, sert müzik eşliğinde sürekli bira tüketen, dans etmek yerine ayakta sallanıp duran gençler var. Okul durumundan kadın-erkek ilişkilerine, meslek seçiminden cinselliğe tüm yaşdaşlarının ortak kaygı ve sorunlarını yaşayan genç insanlar... Bir gece, sıkı bir alkol tüketiminden sonra 'son bir bira' için gecikince, içeri dalan beş genç adamla ölümcül bir dansa başlıyor, genç kahramanlarımız... Çünkü içeri dalanlar, alt sınıflardan ve hemen hepsi manyaklık düzeyinde dengesiz, üstelik hapla kafayı bulmuş tehlikeli insanlardır. Bunun üzerine, türlü-çeşitli sadizm ve işkence seansları, giderek cinayetler başlar. Acaba kahramanlarımızın kaçı bu şiddet gecesinin kurbanı olmaktan kurtulacaktır? Gemide,
Dar Alanda Kısa Paslaşmalar gibi filmlerin umut veren yönetmeni Serdar Akar, uzunca süre TV dizileriyle vakit kaybedip para kazandıktan sonra, yeniden iddialı bir filmle karşımıza geliyor. Filmde Gemide'nin serseri ruhlu, hayata karşı asi kahramanları ve o tipik metropol gecesi atmosferi var. Ayrıca o filme rahmet okutacak kadar çok küfür ve de Kurtlar Vadisi'nden ödünç alınmış yüksek dozda şiddet de... Kimi Amerikan filmlerini ve biraz da Haneke'nin Ölümcül Oyunlar'ını düşündüren hikâye, aslında şiddetin bizde de hızla yükseldiği ve seri katil vb. Amerikanvari kavramlarla yeni yeni tanıştığımız şu günlerde, hayli güncel. Üstelik Akar'ın artık beş sinema filmine ulaşmış deneyimi de var. Yönetmen, beyazperdeyi şiddetin rengine, yani kana boyamaktan kaçınmıyor ve seyri oldukça zor sahneler yaratıyor. Ankara'da beş yıl önce gerçekten yaşanmış bir olaydan alındığı belirtilen olayın sınıfsal ve ekonomik nedenlerini de gösteriyor. Karakterlerin en azından bir bölümü iyi çizilmiş ve başta Nejat İşler, Serdar Orçin olmak üzere, hemen tüm oyuncular tarafından da iyi oynanmış. Ama film, asıl düşünsel yaklaşımıyla irkiltiyor. Çünkü Akar, olaylarla iç içe verdiği sonraki yargılama, hüküm ve de hapishane sahnelerinde, ne demek istediğini çok iyi anlatamıyor. Örneğin, sanıkların en ağır cezaya çarptırılmalarını isteyip duran savcı, acaba müebbed ya da 20-25 yıllık mahkumiyetleri az bulup Türkiye'de yeniden idam cezası konmasını mı öneriyor? Ancak yasalara göre karar vereceğini söyleyip duran hakime eleştirel gözüken yaklaşım, yasadışı kararlar mı bekliyor yargıçlarımızdan? Ya da, o savcının aslında kurbanlardan biriyle olan ilişkisi (babası mı?), onun inatçı çabasını kişisel bir konuma bağlayarak doğru bir iş mi yapıyor? Ve en önemlisi, finaldeki 'hapishanelerde infaz' sahneleri, filmde özellikle adalete karşı öfkesi kabarması çok olası seyirciyi yatıştırmak amacı mı güdüyor? 'Türkiye'de adalet işlemez, onun için - hatta kimi zaman savcılar eliyle- gerçek ceza, içerde verilir' mesajı mı iletiliyor? Tüm bu mesajlar, doğrusu sürekli kafa karıştırıyor ve filmi hem adli hem de etik açıdan şüpheli bir konuma getiriyor.
BARDA ** Yönetim ve senaryo: Serdar Akar Görüntü: Mehmet Aksın Müzik: Selim Demirdelen Oyuncular: Nejat İşler, Hakan Boyav, Serdar Orçin, Erdal Beşikçioğlu, Volga Sorgu, Doğu Alpan, Burak Altay, Melis Birkan, Nergis Öztürk, Sezen Aray / AkarFilm yapımı.
|