|
|
|
|
|
TÜSİAD'dan eleştirilere yanıt
Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Başkanı Ömer Sabancı, Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'in öldürülmesiyle ilgili olarak, "Bu cinayet, sonuçları dikkate alındığında, ilk planda ortaya çıkan görüntü ne olursa olsun bireysel bir tepkinin eyleme dönüştürülmesi olarak değerlendirilmemelidir" dedi.
Sabancı, "Türkiye'yi bugün girdiği değişim, gelişim, dünyaya entegrasyon rotasından geri çevirmeye çalışan kesimler, içerde de varlıklarını bir kez daha ortaya koydular. Bugüne kadar bir dizi konuda tavır birliği gösterdiler. Türkiye, buna ancak daha derin, daha yaygın, daha katılımcı bir demokrasiyle karşı koyabilir" diye konuştu.
Sabancı,
TÜSİAD'ın 37. Genel Kurul Toplantısı'nda yaptığı veda konuşmasına; Hrant Dink'in ailesine, yakınlarına başsağlığı dileyerek başladı. Sabancı, yapılan saldırının Türkiye'nin dünyadaki pozisyonunu değiştirmeye yönelik sonuçlar doğurmaya çok elverişle olduğunu belirterek, şöyle dedi:
"Daha net söylemek gerekirse bu saldırı esas olarak demokrasi ve fikir özgürlüğü alanlarında gerçekleşen kazanımları geri çevirmeye, Türkiye'nin Batı dünyasından koparılarak, içine kapanmayı sağlamayı isteyenlerin uzun süredir aradıkları dış koşulları oluşturabilir. Öte yandan, bugüne kadar genel kabul görmüş görüşlerin dışına çıkanlara, farklı düşünenlere bir gözdağı işlevi görebilir. Türkiye'yi bugün girdiği değişim, gelişim, dünyaya entegrasyon rotasından geri çevirmeye çalışan kesimler, içerde de varlıklarını bir kez daha ortaya koydular. Bugüne kadar bir dizi konuda tavır birliği gösterdile. Bu kesimler tarafından sürüklenmek istendiğimiz nokta, evrensel değerlerden uzaklaştırılmış, içine kapanmış bir Türkiye ise buna ancak; daha derin, daha yaygın, daha katılımcı bir demokrasiyle karşı koyabiliriz."
Demokrasinin, TÜSİAD için hiçbir zaman dönemsel siyasi konulara müdahale maksadıyla gündeme getirilen bir konu olmadığını vurgulayan Sabancı, "Dekmokrasi bizim için ilkesel bir konudur" dedi.
"SİYASET ADAMI SÖZLERİNİN NEREYE GİDECEĞİNİ DÜŞÜNEREK KONUŞMALI"
Sabancı, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin, TÜSİAD'ın geçen hafta açıkladığı güncelleştirilmiş demokratikleşme raporunu PKK patentli öneriler olarak nitelendirmesiyle ilgili olarak, Devlet Bahçeli'yi kastederek, bir siyaset adamının, sözlerinin nereye gideceğini, hangi dinamikleri etkileyeceğini düşünerek konuşması gerektiğini ifade etti.
Sabancı, "Siyasetçilerimizden; daha vakur, akılcı ve demokrasiyi yücelten söylemler bekliyoruz. Demokrasi ve kazanımlarına sahip çıkmak istiyorsak, yapacağımız ilk iş 301. maddenin ve yerleşik uygulamalarınıın oluşturduğu utançtan kendimizi kurtarmaktır" diye konuştu.
TÜSİAD'ın 37. Genel Kurulu'nda, Başkanlar Konseyi'nin teklif götürdüğü Doğan TV Radyo Yayıncılık Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ tek aday oldu. Genel Kurul Toplantısı, Türk İş dünyasının önde gelen isimlerini biraraya getirdi.
MUSTAFA KOÇ'TAN 301'İNCİ MADDE SİTEMİ
TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Mustafa Koç, Hrant Dink'in öldürülmesinin ardından 2007'ye ilişkin karamsarlığın derinleştiğini belirterek, "Değişime ve gelişime set çekmeye çalışan bazı siyasi akımlar, yeniliklere direnen statükocu kesimler 301'inci madde örneğinde olduğu gibi demokratik açılımlar lehine iradesini ortaya koymak yerine mevcut atmosfere kendini teslim edenler bu karamsarlığı besliyorlar" dedi.
Mustafa Koç, TÜSİAD'ın 37'nci Genel Kurulu'nun açılışında yaptığı konuşmada, gazeteci yazar Hrant Dink'in öldürülmesinin ardından yaşananları değerlendirdi. 2006 yılının son çeyreğinde AB ile ilişkilerde yaşananlar ve 2007'ye ilişkin siyasi belirsizliklerin önemli bir kesimde karamsarlık yarattığını ifade eden Koç, Dink cinayeti ile bu karamsarlığın derinleştiğini kaydetti. Koç, "Her şeyden önce Hrant Dink'in ölümüne zemin hazırlayan siyasi atmosferin ülkenin geleceğiyle ilgili olumlu inançları kolaylıkla zedeleyebileceğini bu olayla birlikte bir kez daha bütün açıklığıyla kavradık" dedi.
"STATÜKOCU KESİMLER KARAMSARLIĞI BESLİYOR"
Değişime ve gelişime set çekmeye çalışan bazı siyasi akımların, yeniliklere direnen statükocu kesimlerin 301'inci madde örneğinde olduğu gibi demokratik açılımlar lehine iradesini ortaya koymadığını vurgulayan Koç, "Mevcut atmosfere kendini teslim edenler bu karamsarlığı besliyorlar" yorumunu yaptı.
"ÜÇ GÜN SONRA HERŞEYİN UNUTULACAĞINI DÜŞÜNÜYORUZ"
Koç, böyle durumlarda genellikle ülkenin içine çekildiği tuzakların değerlendirilmesi ve yeni siyasal pozisyonlar alınmasının beklendiğini belirterek, "Oysa dile getirmekten kaçınsak da birçoklarımız üç gün sonra her şeyin unutulacağını ve bu çok riskli atmosferi besleyecek şekilde kısır siyasi çekişmelerin sürdürüleceğini düşünüyoruz" diye konuştu. Koç, Türkiye'nin 2007 yılına iki önemli seçimle girdiğini dile getirerek, bu seçimlerin gerilim yaratıcı karakterine, uluslararası, siyasi ve ekonomik konjonktürün yeni sorunlar üretme potansiyeline dikkat çekti. Koç, "Kıbrıs'tan Irak'a bir dizi sıcak, kışkırtmaya açık konu bu yılın gündemini oluşturmaya aday görünüyor. Bütün bu saydıklarımız somut gerçekler ve güçlü potansiyeller olmakla birlikte karamsarlığın bizi götürebileceği bir yer yok" diye konuştu.
"TÜRKİYE NEKAHET DÖNEMİNİ GERİDE BIRAKTI"
Türkiye'nin son 20 yılda baş döndürücü bir hızla geliştiğine dikkat çeken Koç, "Bütün bu değişim bir imparatorluğun yıkıntılarından yeniden doğan Türkiye'nin, yaşanan büyük sarsıntıdan sonra uzun süren 'nekahet' dönemini geride bırakması olarak tanımlanabilir" dedi.
"BUNCA EMEĞİ HEBA EDEMEYİZ"
Türkiye'nin ulusal ve uluslararası planda yaşadığı bu değişim sürecini yavaşlatmak, yolundan saptırmak isteyenlerin ortaya çıkmasının kaçınılmaz olduğunu kaydeden Koç, "Bütün mesele bunları karşılayabilecek yaklaşımları sürece egemen kılmakta düğümleniyor. Her şeyden önce inanç tazelememiz gerekiyor" dedi. Türkiye'nin yüzünü batıya çevirdiğini ve bu anlamda hedefine ulaşmak için geride bıraktığı mesafenin hedefe olan uzaklığından çok daha fazla olduğunun altını çizen Koç, "Dönemsel güçlüklere bizi zorlayan, sinirlendiren gelişmelere tepki göstererek yolumuzdan dönemeyiz. Bunca emeği heba edemeyiz" dedi. Koç, Türkiye'nin önüne koyduğu idealleri gerçekleştirebilmek için topyekun çaba sarf etmenin önemine vurgu yaparak, çağdaş siyasi partilerin, çağdaş bürokrasinin piyasa ekonomisinin gereklerini kavramış özerk düzenleyici kurumların, güçlü sivil toplum kuruluşlarının, özgür ve seviyeli basının, eğitim kurumlarının ve özel sektörün katkısı olmaksızın bu gelişim sürecinin tamamlanamayacağını kaydetti.
"YÜZÜMÜZÜ BATIYA ÇEVİRMEKTEN BAŞKA ÇARE YOK"
Türk özel sektörünün son 20 yıldır yaşanan değişimin en önemli itici güçlerinden biri olduğunun altını çizen Koç, "70 milyonluk Türkiye'ye refah ve mutluluk sağlayabilmek için yüzümüzü batıya çevirmekten başka çaremiz yoktur. Dünyadan koparak, kendi içimize kapanarak, içinde yaşadığınız coğrafyanın imkanlarıyla yetinerek, gelişmiş ülkelerle aramazdaki farkı asla kapatamayız" diye konuştu.
Öte yandan Türkiye'nin komşularıyla ilişkilerini de azami ölçüde geliştirmek zorunda olduğunu ifade eden Koç, özellikle Ortadoğu, Orta Asya, Kafkaslar, Akdeniz ve Karadeniz havzalarıyla Balkanlar'daki ilişkilerin güçlendirilmesinin de hem AB hem de ABD ile olan ilişkilere güç katacağını kaydetti. Koç, TÜSİAD olarak Türkiye'yi yolundan saptıracak her türlü girişime karşı mücadeleye devam edeceklerinin altını çizdi.
|