| |
Siyaset İsmail Cem'e değil, İsmail Cem siyasete katkıda bulundu...
Genellikle iki tür insan politikaya heves eder. Birinci tür insan, kendisine, ailesine, mesleğine dönük yaşamında doyuma ulaşmıştır. Bir statü arayışı yoktur. Bir noktada "Birikimlerimi ülkeme ve halkıma hizmet için değerlendirmeliyim" diye düşünür ve siyasete girer. Bu türün insanına politika bir şey katmaz, o politikaya çok şey katar. Zaten "Koltuğu ayağınızın altına alırsanız yükselirsiniz, koltuğu başınızın üzerinde taşırsanız alçalırsınız" denilmez mi? İkinci tür insan içinse, politika hayattaki başarıların ve statü sahibi olmanın bir yoludur. Tanınmanın, güç ve hatta servet sahibi olmanın yöntemidir politika. Bu tür politikacı, seçilemeyip aktif siyasetin dışında kaldığı zaman, sudan çıkmış balığa benzer. Sürekli iktidar sahibi olduğu geçmişine dönük yaşar ve geleceğe sadece "Yeniden iktidar olmak" özlemiyle bakar. İsmail Cem, birinci türe mensup bir siyasetçiydi.
TATMİN VE BİRİKİM Çok köklü ve varlıklı bir İstanbul ailesinin evladıydı. Kolej eğitimi ertesinde İsviçre'de yüksek tahsilini tamamlamış, mutlu bir aile kuracağı başarılı bir evlilik yapmıştı. Çok sağlam bir arkadaş çevresi vardı. Kendisine meslek olarak seçtiği gazetecilikte, herkese örnek olması gereken bir başarı çizgisi izlemişti. Çok geç yaşta köşe sahibi olmuş, araştırmalar ve kitaplar yazmıştı. Maddi ve manevi olarak, çok genç yaşta tatminlere varmıştı özetle. 1974'teki, CHP-MSP koalisyonu döneminde kendisine teklif edilen TRT Genel Müdürlüğü'nü de, üstün bir başarı ile yaptı. Türk radyo ve televizyon yayıncılığı, o dönemde büyük aşamaların tanıkları oldu... Özgür, sansürsüz, dünyaya ve ülke gerçeklerine açık yayıncılık, devlet tekeline rağmen başlatıldı. Bir aydının hem Batılı olabileceği, hem de kendi toplumunun tarihine, geleneklerine sahip çıkabileceği kanıtlandı. Daha sonraki dönem ise, İsmail Cem'in aktif siyasete bir "Dünyalı sosyal demokrat" olarak girmesi dönemidir. Daha önce 12 Mart 1971 askeri müdahalesinde de sergilediği, kökten devletçiliğe ve "Jandarma Devlet"e karşı tutumunu, aktif politikaya sunduğu sosyal demokrasi yorumuna yansıtmayı başarmıştır. 12 Eylül 1980 askeri müdahalesi ile kesilen aktif siyaset yaşamına, 1980'lerin sonunda devam etmiştir. Türk sosyal demokrasisindeki yol ayrımını belirleyen Ecevit-Baykal kamplaşmasında, İsmail Cem bir partili olmaktan çok, bir sosyal demokrat olarak rol oynamayı yeğ tutmuş ve iki kampta da, görevler üstlenmiştir. Onu Demirel-İnönü Hükümeti'nde Kültür Bakanı ve Ecevit Hükümeti'nde Dışişleri Bakanı olarak görürüz.
HAYAL KIRIKLIĞI Politikadaki son çıkışı Ecevit'ten kopan Kemal Derviş ve Hüsamettin Özkan'la birlikte başlattıkları Yeni Türkiye Partisi girişimidir. Bu girişim, yolun başında Kemal Derviş'in arkadaşlarını terk etmesi ile ölü doğdu. Sonra Cem'in, 1995'te istifa ettiği CHP'ye geri dönüşü, hastalığı ve yaşam mücadelesi geliyor. Bunlar, artık yaşamı kamuya mal olmuş bir aydın politikacının biyografisinden notlardır. Ama bunların ötesinde İsmail Cem, benim çok yakın ve çok sevgili arkadaşımdı da. 1960'lı yılların başında Cumhuriyet'te birlikte çalıştık. TRT Genel Müdür olunca, ilk olarak bana Haber Dairesi'ni yönetmemi teklif etti ve "TRT'de 500 Gün" serüvenini, birlikte, omuz omuza yaşadık. Aradan geçen yıllar boyunca arkadaşlığımız hiç kesilmedi. Şimdi de onun mesleğini televizyon haberciliğinde sürdüren kızı İpek'le devam ediyor ailece birlikteliğimiz. Siyasete bundan sonra girecek kadrolar arasında, İsmail Cem gibi siyaset öncesindeki mesleklerinde başarıyı ve özel yaşamlarında tatmini elde etmiş insanların sayısı çok olursa, iktidar sahibi olmaya dönük rekabet, daha az kavgalı geçer. Koltuklardan kişilik sahibi olanlar yerine kişilikleri ile koltuklara anlam katan insanlar, demokrasiye nefes aldırır.
|