|
|
Mazlum bereketiyle diziliyor ciğerler şişe...
Diyarbakır'daki Dağkapı Ciğercisi kendini kentin düşkünlerine, delilerine, yoksullarına adayan bir gönül adamının, Hüseyin Usta'nın 54 yıllık yaşamının hikâyesi de aynı zamanda.
Yolunuz Diyarbakır'a düştü ve aklınızda o ünlü ciğer kebabının tadına bakmak var. O zaman yolunuzu Dağkapı'ya düşürmek için acele edin. Dağkapı Burcu'nu geçtikten sonra karşınıza çıkacak daracık sokaktaki dört katlı bazalt binada, Diyarbakır'ın en iyi ciğer kebabı ve 20 yıllık ciğerci ustası Hüseyin Usta ile karşılaşacaksınız. Hüseyin Ziyadanoğlu (54) yıllarca sokağın başındaki seyyar arabasında ciğer sattıktan sonra, yaptığı birikimi bir mekâna dönüştürmüş bir girişimci. Ona göre bu başarının sırrı sadece "mazlum bereketi". Kendi mekânında ocakçılık da yapan Hüseyin Usta için gün 08.30'da başlıyor. Ciğeri, eti, sebzeyi, yoğurdu Diyarbakır'ın en güzel yerlerini dolaşarak, bizzat kendisi satın alıyor.
BİR EYLÜL GÜNÜ... Dağkapı Ciğercisi'nin Sezen Aksu'dan, İzzet Yıldızhan'a kadar geniş bir yelpazeyi oluşturan müşteri portföyünün en gözde müşterileri ise ustanın deyimiyle şehrin "egri bügrüleri". Diyarbakır'ın delileri, cümle horlanmışları kendirle örülü küçük çam kürsülere bu güvenle otururlar o yüzden. Her birinin hikâyesini bilir Hüseyin Usta. Kimin giysiye ihtiyacı var, kimin hamama gidip yıkanması gerekir, kimin karnı aç hepsini aklında tutar, unutmaz. Hüseyin Ziyadanoğlu'nun bütün Diyarbakır'da "yardımsever" kimliği ile tanınmasına neden olan bir yaşam biçimini tercih etmesi, bundan 26 yıl önce takvimlerin Eylül'ün 12'sini gösterdiği günlere rastlıyor. Doğu Devrimci Kültür Dernekleri'nde (DDKD) sürdürdüğü politik yaşamını noktalamaya karar vermesi de, Eylül'den biraz önceye denk düşüyor zaten; farklı politik oluşumlarda yer alan arkadaşlarının birbirine kurşun sıktığı günlere tanık olmasına. Bu tanıklık onun hayatının merkezine, kitaplarının ve kentin "yoksun"larının girdiği günün de kıvılcımı olur: Diyarbakır küçelerinin delileri, esrarkeşleri, eski kumarbazlarının bir abisi vardır artık. Bir yandan şehrin "düşkünleri"ne yardım ederken de, bir yandan kendince suçu önlemek için bireysel girişimlerde bulunmaya başlar. Nerede bir işsiz-güçsüz varsa hepsini yanında işe alır. Tezgâhı büyütüp, belli bir müşteri kitlesine ulaşınca, onların dertlerini de kendine dert eder. Hastalananları hastaneye, okumak isteyenleri okumaya göndermek de artık onun boynunun borcudur. Zamanında Nikitin'in Ekonomi Politik'ini hatmetmiş Hüseyin heval, suça eğilimli birçok insanı çalışma yaşamına kazandıran Hüseyin Usta'ya böyle dönüşür. Artık kocaman bir ailenin reisi gibidir, muhtemelen evlenmek de o yüzden aklına gelmez.
Müjgan HÂLİS
|