|
|
Kendisi de, berdeli de baba evinde
Bu berdel dediğimiz şey 'Aşklar arası eşitsizlik' midir aslında? "Değiş tokuş," diyorlar burada sorduklarım; iki gelinin değiş tokuş edilmesi... Ama hep bir mutlusu, bir de mutsuzu var bu hikâyenin. Bir kız bir oğlanı seviyor. Oğlan da onu. Oysa gökkuşağı aşklarını satın alacak paraları yok siyah beyaz ceplerinde. Vuslata ermenin tek yolu, karşılığını ödemek. Kız kardeşini, sevdiğinin erkek kardeşine vermek. Bir oğlan ve bir kız feda edilmezse, seven bir oğlanla seven bir kız vuslata eremeyecek yoksa. O yüzden işte bir çiftin aşkı ölüme gidecek kadar tutkulu, sevdiği kadına "Ezğulam," (ben sana köleyim) diye hitap edecek kadar adanmış; öbür tarafınki üstüne kumalar alacak kadar zayıf, güçsüz, öylesine.. Diyarbakır'da bir genç kadınla tanışıyorum. Revsan adı, 34 yaşında. Evli ve yalnız. 15 yıldır babasının evinde. Erkek kardeşi bir kızı sevmiş. Onu alabilmek için de Revsan erkek kardeşine verilmiş. Ama Revsan sevmemiş kocasını. Sonunda da kaçmış dönmüş babasının evine. O zaman erkek kardeşi de bırakmış sevdiği kadını. İstemeden, töreler öyle dediği için. 15 yıldır iki kadın da babalarının evinde, kocalarının uzağında. Evlerinin arası 100 metre oysa... Revsan kocasını sevmeyip eve döndüğü için kardeşi sevdiğinden olmuş. " O yüzden," diyor, "Berdel iyi bir şey değildir. Dört kişinin kaderi birlikte yazılmıştır. Ben hem öbür kıza, ağabeyime, kocama kızarım, hem severim onları. Çünkü onların yüzünden ama onlarla birlikte kader yoldaşıyım." "Ne istiyorsun?" diyoruz. "Kocam boşasın beni, özgür kalayım," diyor. "O zaman benim kardeşim de öbür kızı boşar. O da özgür kalır. Belki çok geç olmadan başkalarıyla evleniriz. Ben anne olmak istiyorum." Üzülmekten başka bir şey gelmiyor elimizden. Vedalaşıyoruz...
|