Son imparator
Babasının servetine sırtını yaslayarak Acaristan'ı kurmak üzere olan Erdal Acar'ın, medyayı malzeme olarak kullanıp haber icat etmesi unutulmuyor.
Bir Acar, iki Tosun...
Sosyete âleminde 'serbest piyasa' yaparak enteresan bir envantere sahip olan Erdal Acar, babasının 'grekoromen piyasa' üzerinden yaptığı servete sırtını yaslayarak, Acaristan'ı kuracak gibi görünüyor.
Ayşe Hatun Önal'ın kafasına kar maskesi geçirip bardan çıkardığı gün, Erdal Acar'a artık geri dönülemeyecek ölçüde bağlanmış hissettim kendimi. Paparazzilere müthiş bir malzeme verdiğinin hiç kuşkusuz farkındaydı. O kar maskesini beraberinde getirmiş olması bile müthiş bir hareketti. Yani Erdal Bey bir haber malzemesi değil, haberi yaratan adamdı; medya onu malzeme olarak kullanıp haber iletmiyor, o medyayı malzeme olarak kullanıp haber icat ediyordu. O gecenin hatırına, adına şarkı yazıldığı, Kırcan mı Belimi?'nin ona ithaf edildiği söylenir durur. Bu yüzden Ayşe Hatun'u korkutmak maksadıyla kaçırtmaya çalıştığı gerekçesiyle, ifade vermişliği de vardır.
George'la yan yana Nitekim, ünlü aktör George Clooney'in İtalya'da, Milano yakınlarındaki Como Gölü kıyısında bulunan malikanesinde bir davete katıldığını gösteren fotoğrafları medyaya yayması da acayip bir hareketti. Düşünsenize, muhtemelen bir ahbabıyla otururken, canı sıkılmış, "Yahu," diyor, "Gel şurdan bizim falancaya bir fotoğraf hazırlatalım, George'la ben, yan yana, dağıtalım basına, biraz kafa yapalım..." Üşenmiyor, çağırıyor 'photoshop'a hakim bir çalışanını, "Yapsana şöyle güzel bi-iki fotoğraf," diyor, ondan sonra salıyor ortalığa. Zavallı magazin muhabirleri de peşine düşüyor ondan sonra, "Erdal Bey, George Clooney'le neler konuştunuz?" diye. "Ne konuşacağız, askerlik anılarımı anlattım," da diyebilir mesela; hatta daha fantastik olsun diye, ona da ayrıca bir hikhazırlamıştır; Clooney'le, o geceki davete katılan Paris Hilton üzerine bahse tutuşmuşlardır ve Erdal Acar bahsi kazanmıştır! Neyse efendim, biz kendi bahsimize dönelim. Erdal Bey, sosyetik gece aleminde uzun süre 'serbest piyasa' yaparak, hakikaten enteresan bir envantere sahip oldu ama kendisine 'sosyetik playboy' denmesine bozuluyor. "Ne o 'playboy' falan?" diyor, "Benim bildiğim, Playboy bir dergidir, bir de teyplerde 'play' düğmesi vardır. Ben zamparayım, daha doğrusu zamparaydım. Artık bıraktım bu işleri..."
Piyasanın damında Tabii Erdal Bey'in bu matrak halleri, aslında sırtını babasının ciddi servetine yaslamış bir cüretten kaynaklanıyor. Yani 'serbest piyasa' demişken, babası İsmet Bey'in, bir sendika yöneticisi düzeyinden Türkiye'nin en namlı ve zengin müteahhitleri mertebesine yükselme hikâyesini ayrı bir yere koymak lazım. Malumunuz, sendika yöneticilerinin geliri, işçilerin maaşından kesilen sendika aidatlarından gelir; Erdal Acar'ın babası İsmet Bey, bu maaşları biriktirip Beykoz'un tamamını kapatabilecek kadar basiretli bir kimse çıkmıştır ve işte Acarlar Otomotiv'in falan da içinde bulunduğu koskoca Acarlar Şirketler Topluluğu'nu kurmuştur. Serbest mi, grekoromen mi, neyse artık, piyasanın damına konmuştur...
Muhtariyet'e az kaldı Görüyoruz ki, şimdi 'Acaristanbul'la sürmekte olan maceraları, İstanbul'un etrafındaki tüm ormanlık arazileri yuta yuta, düpedüz koskoca bir Acaristan'a doğru ilerliyor. Cariyeler zaten her daim hazır. Baksanıza, müstakil kolluk kuvvetlerini de kurmuşlar; koskoca Orman Bakanı Osman Pepe, çıkıyor, Acarlar'ın adamlarının Orman Bakanlığı personelini silahla tehdit ettiğini söylüyor. Yetmiyor, "Acarkent için araya vekiller dahil pek çok insan giriyor, 'Bunlara güç yetmez, çoluk çocuğun var' diyorlar," diye itiraflarda bulunuyor Sayın Bakan. Tabii bu konuda, haklı olarak, "Peki devletin eli armut mu topluyor?" diye soracaksınız da, bana sormayın efendim. Bu tür siyasi tartışmalara çekemezsiniz beni! Yalnız, yine de tutamayacağım kendimi... Acarlar grubunda çalışan savcı çocuğu, vali, vali karısı, eski general, emekli polis şefi falan listesine bakıp bakıp feyz almanızı ısrarla tavsiye edeceğim. Hakikaten, Acaristan'ın altyapısı yavaş yavaş tamamlanıyor gibi. 'Muhtariyet'e az kalmış yani.
Sosyetik Playboy Öte taraftan, ne yalan söyleyeyim, hep istemişimdir şu 'sosyetik playboy' dünyasına dahil olmayı. Çok acayip bir camia o camia. Kendi aralarında eğleniyorlar ve tuhaf bağlantıları var. Misal, içlerinde en sevimlisi olan Erdal Acar'ın, şoförü münasebetiyle Sedat Peker'le aynı operasyonda adı geçiyor. Futbol tutkunu olduğu ve bir zamanlar Beşiktaş'ta yöneticilik yaptığı için, o alemin de adamı; futbolcu Sergen'e Porsche hediye etmiş. Sergen, basına yansıyan telefon kayıtlarına göre, Sedat Peker'in özel tespihlerinden isteyip etrafına dağıtıyormuş; sonra Sedat Peker'in ağabeyi Vedat Peker'le konuşuyor telefonda, "Sen oynamayacakmışsın, haberin olsun!" diyor, o da "Tamam abi. Merak etme abi," diye cevap veriyor... Belki hepsi gece sosyetik bir mbuluşup makara yapıyordur. Hayır efendim, ayıptır söylemesi, benim de halim vaktim yerinde, kendimi onlara özenmekten alıkoyamıyorum. Bekleyin, biraz kilo verip alemlere atılacağım. O zaman görün siz George Clooney'in kaç bucak olduğunu. Hepinize, "Şu alemde bir Acar, iki Tosun," dedirteceğim...
SAMİ TOSUN
|