|
|
Uğur Kaymaz'ın kitabı ve davası
Türkiye'de ilginç bir yapı var. En kıyamet koparacak yasaları bile çok çabuk çıkarıveriyoruz. Yer yerinden oynar, dediğimiz yasal değişikliklere fazla tepki olmuyor. Bu sürecin adına "reform" diyoruz. Ama küçük bir kusurumuz var. Çıkardığımız yasaları pek uygulamıyoruz. Hıristiyan Kulübü diye kızdığımız AB en çok buna şaşırıyordur herhalde. Bu kadar hızlı değişikliğin Meclis'ten müthiş bir hızla çıkmasına... "Çılgın Türkler" çılgınca bir hızla yasalar çıkarıyor(du). Dediğim gibi yasa çıkıyor ama henüz hayata geçmiyor. Neden yazıyorum bunları. Elimde bir kitap var. Adı "Ona Zarfsız Kuşlar GönderinUğur Kaymaz Kitabı." Yazarı Orhan Miroğlu. Güneydoğu'da öldürülen çocukların anısına yazmış bu kitabı. Uğur Kaymaz, Xezal Berü, Mizgin Özbek, Rozerin Aksu ve diğerlerine adamış kitabını. 21 Kasım 2004 akşamı bizler sıcak evimizde, çocuklarımız huzur içinde dizimizin dibinde otururken 12 yaşındaki Uğur Kaymaz babası Ahmet Kaymaz ile birlikte evinin kapısın önünde vurulup öldürüldü. Miroğlu, o geceyi ilişkin şu notu düşmüş: "İki cinayetin arasındaki sis perdesi aralandıkça, baba oğulun öldürülmeleri arasında geçen zamanın sadece beş dakikadan ibaret olduğu ortaya çıkmıştı. Ahmet Kaymaz, oğlu Uğur'dan beş dakika sonra öldürülmüştü. Ve öldürülmeden önce, muhtemelen oğlunun artık yaşamadığını da yalın ve aynı zamanda onu kahreden bir gerçeklik olarak biliyordu. Ahmet de, az önce sırtından vurulup öldürülen oğlu gibi tarifi imkansız bir çaresizlik içindeydi, vurulup sırtüstü yere düştüğünde en çok da bu çaresizliği düşünmüş olmalıydı." Uğur öldürüleli iki aşkın zaman oldu. Katil ve katilleri henüz cezalandırılmadı. Vatandaşın en kutsal hakkı olan yaşam hakkını elinden alan polis memurlarının elini kolunu sallayarak özgürce dolaştığı bir ülkeye Kopenhag Kriterleri'ni tutturdu demek mümkün mü? Yetim hakkını sorma iddiasıyla iktidara gelen AKP'nin vekilleri Uğur Kaymaz'ın hesabını sorma konusunda niye bu kadar isteksiz. Basınımız ne kadar kolay unuttu Uğur'un ölümünü. Öldürenlerin hesabı da bu değil miydi zaten, iki yıl sonra unutulup gitmesi, sonra da yargı karmaşası içinde zamanaşımına uğrayıp düşürülmesi. Bir çocuğun ve babasının yaşamının değeri bu kadar bu topraklarda, hafızamız bu kadar güçlü.
|