Tek kişilik demokrasi...
Büyükanıt, Saygun... Biri Kara Kuvvetleri Komutanı'yken, öbürü Kara Kuvvetleri Kurmay Başkanı'ydı... Genelkurmay Başkanı oldu, ilk yaptığı iş, Saygun'u 2'nci Başkanlığa getirmek oldu. Geriye doğru git... Hep etle tırnak. Çünkü emir komutayı bir kenara bırakın... Kader birliği var bu iki insan arasında. Yol arkadaşlığı var. Sanki birinin bildiğinden, öbürünün haberi yokmuş gibi bir hava estirmen... Aklın sıra karargâhın ortasına "nifak bombası" bırakmaya çalışman... Vahim hatanın ötesinde, tehlikeli bir hesaptır.
Ama benim altını çizmek istediğim başka... Genelkurmay Başkanı, limanları verdiğimizi televizyondan öğrendiğini söylüyor. Bu durumu alkışlayanlar var. İşte demokrasi falan... Demokrasi ise, bu... Milli Savunma Bakanı'nın haberi var mı? Limanların bağlı bulunduğu, dış ticaretten sorumlu Bakan, "haberim yok" diyor. Diğer bakanların zaten haberi yok... Padişah bile karar alırken, en azından vezirlere haber vermiyor muydu?
Meclis'in haberi var mı? Anladığımız kadarıyla, Finlandiya milletvekillerinin var. Bizim milletvekillerinin yok. Bu mudur işte demokrasi?
Dün açıkladı. Cumhurbaşkanı bihaber. Cunta mı çıkardı Sezer'i Çankaya'ya? Seçilmiş... Sivil... Neden haberi yok?
"Ona mı soracağız" deniliyor... Madem fikri sorulmayacak kadar önemsiz bir yerdir orası... Neden oraya çıkmaya çalışıyorsun o zaman?
Ve bence asıl soru... Milletin haberi var mı? Seçime girerken, "ey ahali, ben iktidar olursam, limanları vereceğim, haberin olsun" dedin mi?
Peki nedir? Babandan miras ev kalır... İster satarsın, ister kiralarsın, ister kat karşılığı müteahhite verirsin, ister benzin döker, yakarsın. Senin bileceğin iş. Tapu senin. Veya, işyerin vardır... İster taksitle mal satarsın, ister devredersin, ister kapatırsın... Senin çünkü. Kimseyi alakadar etmez.
Budur... Babalarının malı sanıyorlar memleketi...
|