Kadının en büyük handikapı annelik!
Kağıt üstünde hamilelik, doğum ve annelik kadının en büyük gücü, üstünlüğü ama pratikte tam tersi oluyor. En büyük avantaj dezavantaja dönüşüyor. Çünkü annelik; kadının dış dünyada var olmasını engelliyor, geciktiriyor, durduruyor, önlüyor. Yine de kadınlar anne olmayı kariyere, paraya pula değişmiyor, her şeye rağmen bu duyguyu yaşamayı seçiyorlar. Ama bu çok büyük haksızlık! Tamam; en büyük, en önemli üretim bir çocuk dünyaya getirmek ve yetiştirmek ama bu yüzden kadınlar evin dışındaki dünyadan dışlanmamalı, hayatlarının en verimli yıllarını evde çocuk bakarak geçirmemeliler. Hem evde, hem işte çalışmak isteyenler 'süper kadın'lığa soyunup erkenden tükenmemeliler. Düzen kadınların yanında olmalı. Kadının hamile kalacağı, doğum yapacağı, süt vereceği, çocukla ilgileneceği hesaba katılmalı ve kurallar ona göre düzenlenmeli.
İTİBARLARI YOK! Çünkü; ev kadınlığı kadınlarla erkekler arasındaki uçurumun giderek açılmasına neden oluyor. Siyasetten, ekonomiden, spordan, yöneticilikten anlamadıkları için küçümseniyorlar başta kocaları olmak üzere diğer insanlar tarafından. Aslında ekonomiyi de, siyaseti de, sporu da, yöneticiliği de erkeklerden daha iyi biliyorlar. Üç-beş kuruşla mutfağı çekip çevirme, evin ve çocukların tüm ihtiyaçlarını karşılamaya sahipler. Bir diplomat gibi babalarla çocukları, tüm aileyi idare edebiliyorlar. Çocuklarla çocuk olma, oyun oynama becerisine de sahipler. Ama geçerli olan evdeki siyaset, ekonomi ve spor olmadığı için şansları yok! Onlar ev kadını oldukları için itibarları yok! İtibarları olması için çalışmaları ve para kazanmaları gerekiyor. Annelik yüzünden geri kaldıklarını yıllar sonra fark ediyorlar. Çocuklar büyüyüp, onlara ihtiyaç duymadıklarında. İşte bu yüzden belli bir yaştan sonra erkekler 'aşk ve seks' diyerek yeni bir kadın peşinde koşarken, 'aşk ve seks' yüzünden köle İsaura'ya döndüklerini gören kadınlar, 'itibar ve para' arayışına giriyorlar.
EŞİ ONU YÜREKLENDİRMİŞ Çözüm; her işe, her alana kadın elinin değmesi. Kararlar alırken, gelişir ve büyürken kadın bakış açısının dikkate alınması, kadınların fikirlerine önem verilmesi. Geçenlerde Desa mağazasına uğradım örneğin. Beğendiğim pek çok şeyde; her yenilikte, detayda evlendikten sonra evde oturup, kendini çocukları yetiştirmeye, eşine destek olmaya adamış, ancak çocuklar büyüyünce işe nasıl katkıda bulunacağını düşünmeye başlamış bir kadının parmağını gördüm. Özellikle mobilyada, ev ürünlerinde, hediyelik eşyada, modellerin tasarımında, hatta reklam kampanyası için Özcan Deniz'in seçilmesinde bile. Nihal Çelet, alışveriş yaparken, arkadaşlarıyla konuşurken, dergi karıştırırken aklına gelen fikirleri eşine söylemiş önceleri, önerilerde bulunmuş. Ne güzel ki eşi Melih Çelet, pek çok erkeğin yaptığı gibi kulak arkası etmemiş bu önerileri. Can kulağıyla dinlemiş, yüreklendirmiş karısını. Bir süre sonra da sorumluluk ve yetki vermiş. Sonuç ortada. Son sözüm şu; bir sürü beyin, yaratıcı fikir, enerji atıl bir şekilde bekliyor bu ülkede. Annelik yüzünden kadınları üretime katmıyoruz. Yazık değil mi?
|