|
|
Gençlik ve güzellik sofrada başlıyor
Sağlıklı yaşlanmanın, genç ve güzel görünmenin temel yolu doğru beslenmek! Doğru yağla, taze sebze ve meyvelerle gençliğinizi uzatabilir, güzelliğinize güzellik katabilirsiniz. İşin kolayına kaçmayıp, bilinçli ve sağlıklı beslenirseniz; gençlik iksirini bulmanız hayal değil.
Besinler sadece karın doyurmuyor; doğru seçilip tüketildiklerinde cilt ve vücut yaşlanması üzerinde birer yaşlanma karşıtı savaşçı gibi iş görürken, kötü seçimler tam tersi etki yapıyor. Yıllar yılı, günde üç-dört öğün yediklerimiz, yalnızca vücut sağlığımızı değil, aynı zamanda düşüncelerimizi, iç dinamizmimizi ve hatta yaratıcılığımızı dahi etkiliyor. Doğru beslenerek kendi mutluluk hormonlarımızı üretiyoruz, psikofizik dengemizi şekillendiriyor ve hepsinin ötesinde yaşlanmamızı geciktirebiliyoruz; daha doğrusu 'sağlıklı yaşlanmayı' başarabiliyoruz. Tabii besinler derken, yağlı ve şekerli fast food yiyeceklerden veya şekerleme ve pastalardan söz etmiyoruz. Burada sözünü ettiğimiz besinler, taze sebze ve meyveler, doğal ve sağlıklı ürünler. Yeme alışkanlıkları ile ilgili araştırmalar; sağlıklı beslenmenin yaşlanma üzerindeki olumlu etkilerini gözler önüne seriyor. Doğru beslenerek gençliği uzatmanın ve güzelliği artırmanın mümkün olduğunu gösteriyor.
BULDUĞUMUZU
YİYORUZ Atalarımızdan farklı değil günümüzün uygar insanı: Atalarımız; günümüz beslenme uzmanlarının 'günlük besin tüketiminizin yüzde 15'i protein, yüzde 30'u yağlar, yüzde 55''i karbohidratlardan oluşsun' gibi önerilerinden habersiz, sadece karın doyurmak amacıyla bulduklarını yiyorlardı. Bolluk zamanlarında ve av iyi gittiğinde, yüzde 80 et yerken, yüzde 20 meyve, mantar, kök ve yaprak yiyorlardı. Yani bol miktarda protein, doğal karbohidrat ve çok az bitkisel yağ alıyorlardı. Kıtlıkta ise et ve bitki oranları tersine dönüyor, yüzde 80 bitkileri, yüzde 20 et tüketiyorlardı. Uygar insan da bugün çok farklı değil ve uzman tavsiyelerinden bir hayli uzakta. O da en yakınında ve en kolay bulduğunu yiyor: Fast food, kızarmış patates, yağlar ve tatlılar... Bırakın çalışanları, sporcuların bile pek doğru beslenmediklerini görüyoruz.
AZ YAĞ, UZUN YAŞAM Yaşam süresini uzatmak ve ince kalmak için daha az yağ: Yağlar, istenmeyen kilo artışlarının bir numaralı sebebini oluşturuyor. Bir gram yağ, 9 kalorilik enerji sağlıyor ve her gram yakılmadan kalan yağ, organizmada başlıca iki bölgede birikiyor: Karın çevresi ve basenlerde veya damarların duvar yapılarında. Ortalama uzunluğu bin kilometreyi bulan damar ağımız, hatırı sayılır miktarda yağla kaplanabiliyor ve bu da uzun vadede kalp krizlerinden beyin damarlarındaki tıkanmalara kadar pek çok ciddi sağlık sorununa yol açıyor. Hatta sinir iletisini bozarak, entelektüel yeteneklerin dahi kısıtlanmasına sebep olabiliyor. Bilim insanları; her gün, vücudumuzun enerjiye dönüştürebileceğinden sadece bir çay kaşığı (ortalama 10 gram) fazla katı yağ alarak, 10 yılda en az 50 kilo şişmanlayacağımızı hesaplamış. Bunu eritmek için ise 350 bin kalori yakmak gerekir ki, bu da 700 saatlik bir spor salonu çalışması anlamına geliyor. Yine yapılan çalışmalar gösteriyor ki; sofrada alınan yağ her gün sadece 10 gram eksiltilirse bir yılda 4.7 kiloluk bir kayıp sağlanabiliyor. Bu da bizler için yalnızca ince ve estetik bir görünüm değil, aynı zamanda daha uzun bir ömür anlamına geliyor.
BÜTÜN YAĞLAR AYNI DEĞİL Ancak, yaşamak için yağlara da ihtiyacımız olduğunu ve bütün yağların aynı olmadığını unutmamak gerekiyor. Vücut sağlığı için hayli gerekli olan vitaminleri (sadece yağda eriyebildiklerinden ve ancak yağlarla alındıklarında vücuda faydalı olduklarından) vücudumuza kazandıran, yine yağlardır. Yağları; doymuş yağlar, tekli doymamış ve çoklu doymamış yağlar olarak üçe ayırıyoruz. Doymuş yağlar; et, süt, tereyağı ve yumurta gibi hayvansal kaynaklı ürünlerde bulunuyor. Aşırı kullanımı kolesterol seviyesinin yükselmesine, dolayısıyla kalp hastalıkları riskinin artmasına neden oluyor. Ancak, zeytinyağı ve yer fıstığında bulunan tekli doymamış yağlar, bitkisel kaynaklı olup, kolesterol seviyesini düşürüyorlar. Çoklu doymamış yağlar ise Omega-3 ve Omega-6 olarak gruplanıyor ve sürekli sağlıklı bir yaşam için 'olmazsa olmaz' bir özellik taşıyorlar. Bu yağlar dengeli alındığında; kalp hastalıkları riskinin azaltılmasına yardımcı oluyor, hücre yapılanması ve beyin gelişimine katkıda bulunuyor. Omega-3; kanda akışkanlığı sağlıyor, kolesterolün yükselmesini ve iltihabi hastalıkları engelliyor. Omega-6 ise kanın pıhtılaşmasına yardımcı oluyor, büyüme ve cilt için gerekiyor. İdeal kan dolaşımı ve vücut fonksiyonları için bu yağların dengeli bir şekilde tüketilmesi büyük önem taşıyor.
OMEGADA DENGEYE DİKKAT Dünya Sağlık Örgütü; 1 gram Omega- 3 yağına karşılık, 2-4 gram Omega-6 yağı alınmasını öngörüyor. Bu dengenin bozulmaması gerekiyor. Dengenin Omega-6 lehine bozulması; kanı pıhtılaştırmanın yanı sıra, kolesterol plaklarının oluşumunu kolaylaştırıyor, alerjik ve iltihabi hastalıklara yol açıyor. Omega-3; retina, beyin ve sperm hücrelerinin işlevi açısından da son derece önemli. Eksikliği; retinada görme fonksiyonunun azalmasıyla sonuçlanıyor, ayrıca dikkat ve davranış bozukluklarına da neden olabiliyor. Omega- 3; ceviz, fındık, soya fasulyesi, lahana, ıspanak, brokoli, marul, keten tohumu, yağlı balıklar ve balık yağında zengindir. Omega-6 ise ayçiçeği, mısır, soya ve tahıllarda bulunuyor. Bütün bu anlatılanlardan şunu anlamak gerekiyor; bir zayıflama diyeti ile anti-aging diyetler çok farklı özellikler taşıyor. Size önerim; hayvansal kaynaklı yağ alımınızı gecikmeden ciddi biçimde kısıtlamanız.
DR. ALİ KERİM DİLER
|