|
|
|
|
|
|
|
|
|
Basında derbi yorumları
Pazar gecesi Şükrü Saracoğlu Stadı'nda oynanan 'Dünyanın en büyük derbisi' olarak nitelendirilen Fenerbahçe-Galatasaray mücadelesinde kazanan taraf son 6 maçta olduğu gibi yine ev sahibi takım oldu. Bu nefes kesen derbiyle ilgili spor yazarlarının yorumları şöyle;
AHMET ÇAKAR: SELÇUK DERELİ BÖYLE İSTEDİ (SABAH)
Futbol kalitesi olarak çok iyi maç olmadı ama oldukça iyi bir mücadele izledik. Fenerbahçe üst üste attığı goller dışında fazla pozisyon bulamadı. Galatasaray ise bu sene özellikle birçok maçta yaşadığı olayları yaşadı. Önce 2-0 geriye düştü, sonra ikinci devre fevkalede bir oyunla skoru kurtarmaya çalıştı. Tıpkı Liverpool maçındaki gibi. Ama yetmedi...
...
İkinci devreye baktığımızda hiç bir takım F.Bahçe'yi Kadıköy'de böylesine zorlamadı. Ama sonuçta kazanan F.Bahçe oldu.
... Gelelim Selçuk Dereli'ye.. İyi hakem olmadığını düşünüyordum. Ama artık Türkiye'nin bir numaralı hakemi oysa Türkiye'de hakemliğin olmadığını düşünüyorum. Hatta daha ileri gidiyorum Selçuk Dereli kendini hakem zannediyor. Ama hepsi o kadar. İlk yarıda öyle ucuz sarı kartlar verdi ki, Dereli'ye sorsan "Ben kuralları uyguluyorum" diyecek. Ama ikinci yarı faul atışını kullanmaya çalışan Mondragon'a çelme takan Lugano'ya 2. sarı kart nerede? Sabri'nin bileğine basıldı, bırakın kartı düdük bile çalmadı.
... Ve gelelim sonuca tesir eden en önemli hatasına: Son dakikalarda Fenerbahçeli Önder sağ koluyla ceza alanı içinde topla kasten oynuyor. Ne çarpma var, ne de bilinçsiz bir oynama. Kasten yapılmış bir penaltı.
ERMAN TOROĞLU: KALİTESİZ DERBİ... (HÜRRİYET)
Fenerbahçe'nin artık klasik tertibi bu. Zico, ancak bunu 16. haftada bulabildi. Bu kadro rakip için önemli değil, Fenerbahçe'nin kendisi için önemli. Rakibi kim olursa olsun böyle başlaması gerekir. Kötü giderse, bu kadronun üzerinde değişiklik yapması lazım.
... Kalite olarak çok iyi maç olmadı. Hakemin verdiği ve vermediği kartlar da orantısızdı. Eğer, oyun kurallarına sadık kalıp, cesaretli olsaydı oyuncular eksilirdi.
Dün gece Fenerbahçe stadında maçtan evvel ve maç içinde, hem de doyasıya küfür vardı, 90 dakika boyunca. Hem de sahaya atılan her türlü madde... Herhalde Fenerbahçe bundan sonraki ilk maçını dışarda oynar.
MUSTAFA DENİZLİ: KADIKÖY SENDROMU (MİLLİYET)
Esasında son yıllarda Kadıköy'de sonuçları belli olan Fenerbahçe - Galatasaray maçları yaşıyoruz. Galatasaray bu maçlara son derece sinirli, mental çalışmasını tamamlamamış şekilde çıkıyor. Veya mental hazırlığı yapıyorlar da, futbolcular bu çalışmaları saha içinde gösteremiyorlar.
Galatasaray, Kadıköy sendromunu bir türlü üzerinden atamıyor. Tabii maç öncesi savunma için büyük önem taşıyan Song'un son dakika rahatsızlığı da Galatasaray'ı zor durumda bıraktı.
Aslında bu maçın sonucunu belirleyen kayıp toplar oldu. Bu alanda Galatasaray rakibine fark attı. Geriden uzun top denemesi, Fenerbahçeliler'e atak şansı yarattı.
İki takım arasında az da olsa kalite farkı var. Fenerbahçe daha kaliteli ayaklara, oyun içinde daha yaratıcı futbolculara sahip. Buna rağmen ikinci yarıda skor değişebilirdi. Galatasaray, Sabri ve Necati'nin oyuna girmesinden sonra, özellikle kanat toplarında Fenerbahçe'ye korkulu dakikalar yaşattı.
... Bundan sonra bu farkların kapanması için ligde hakikaten büyük sürprizlerin yaşanması gerekir. Yoksa bu fark başka türlü kapanmaz.
... Son olarak bu maç gösterdi ki Kadıköy'de değişen fazla bir şey yok.
SELÇUK YULA: F.BAHÇE HAKKIYLA (FOTOMAÇ)
İlk önce şunu söylemeliyim; eğer Alex golü atmasa bu maç sabaha kadar oynansa 0-0 biterdi. Her iki takım da ne şiş yansın ne kebap yansın mantığıyla sahaya çıktı. Zico'nun da Gerets'in de onbirleri bunu açıkça gösteriyordu. Düşünebiliyor musunuz, dünyanın en büyük derbisi olan F.Bahçe- G.Saray maçında ilk pozisyon 20. dakikada yaşanıyor. O da Ümit Karan'ın vuruşu auta gidiyor. Oyunu harekete geçirmek için bir gol gerekiyordu. O golü de F.Bahçe, Uğur'un sol kanattaki hareketlenmesiyle çıkarttığı toptan Alex'le buldu. Arakadan Kezman'ın golüyle F.Bahçe soyunma odasına 2-0'lık rahat bir skorla girdi. İkinci yarıda Gerets, haliyle risk almak zorunda kaldı. Necati ve Sabri'yi sahaya sokması bu yüzdendi. Aslında istediğini de elde etti. Sabri'nin bir atağında Ümit Karan'ın attığı gol Fenerbahçe için sıkıntılı dakikaların başlamasına yol açtı...
... Son bir sözüm de sahada formalarını son terlerine kadar ıslatan F.Bahçeli futbolculara. Helal olsun size... Hafta başında kulübümüze alçakça yapılan saldırılara cevabınızı ancak böyle verebilirdiniz. Söyleyecek bir şey yok. Sadece helal olsun.
RIDVAN DİLMEN: KLASİK BİR DERBİ İZLEDİK (MİLLİYET)
Galatasaray için çok önemli bir maçtı. En azından kaybetmemesi gerekiyordu. Kadıköy'den çıkaracağı bir puan ikinci yarı rakibini Ali Sami Yen'de ağırlayacağı için büyük avantaj sayılacaktı. Ayrıca Fenerbahçe'nin rakiplerinden kopmasını da engelliyecekti. Ancak dün gece Şükrü Saracoğlu'nda yine klasik bir derbi izledik. Fenerbahçe'nin bundan önce 6-0 da dahil olmak üzere kazandığı her maçta Galatasaray futbol olarak ezilmemişti. Fenerbahçe gidiyor, gol yapıp dönüyor. Rakibi ise kaçırıyordu. Yani bugüne kadar hiçbir derbide tek kale oynandığına şahit olmadım. Açık farklı skorlar sürekli kontrataktan veya rakibin oyuncu olarak eksik kalmasından doğuyordu. Eğer dün gece Fenerbahçe 2-0'dan sonra iyi kontratak yapabilse sonuç yine farklı bir skor ortaya çıkabilirdi. Ama oyunun gidişatına bakarsak beraberlik de sürpriz olmayacaktı...
... Sonuçta Fenerbahçe çok zor bir karşılaşmadan üç puan çıkarmayı başardı ve lig yarışında önemli bir avantajı cebine koydu.
METİN TOKAT: ÖNDER'İN ELİ PENALTIYDI (MİLLİYET)
Selçuk Dereli müsabakada iki farklı yönetim ortaya koydu. İlk gole kadar en ufak temasta düdük çalarak oyunun hızlanmasına, topun oyunda kalmasına engel oldu ve bu sayede kontrolü eline almaya çalıştı. Gollerden sonra daha önce çaldığı faullerden daha ağırlarını oynattı. Bu da Galatasaraylı oyuncuları sinirlendirdi, arka arkaya sarı kartlar çıktı.
GÜRCAN BİLGİÇ: BAKAN VE GÖREN (SABAH)
F.Bahçe ilk yarıyı galibiyete susamış gibi yaşadı. Hırslı başladılar, istekli oynadılar, topa ısırırcasına koştular ve tribünleri de arkalarına alarak üç dakikada iki gol buldular. G.Saray beklenildiği gibi çabuk teslim olmak yerine, ayağa net paslarla oynayarak rakibin ilk hızını kesmeyi deniyordu. Yardımlaşma içine girmişler ve 20. dakikadan itibaren de daha kontrollü oynamaya başlamışlardı. Topu ayağına alan, en az iki arkadaşını boşta görüyordu. Sorunları ilerde top tutamamaktı. Bunu da halletmek üzereydiler ki, Fenerbahçe şok golü buldu. Müthiş bir organizasyondu...
... Maçı kazanmak adına her şeylerini ortaya koyan F.Bahçeli futbolcuları ve özellikle ikinci yarıdaki cesur duruşları, vazgeçmeyen tavırları ile G.Saraylı oyuncuları tebrik ederiz. Ellerindeki su bardaklarını sahaya atmayı taraftarlık sananlar ise güzel derbinin tek çirkinliğiydi.
İLKER YASİN: İKİ FARKLI DEVRE (HÜRRİYET)
İlk yarı 2-0 bittikten sonra Alex'i oyundan alabilmek... Gerets'in Sabri, Necati değişikliğine cevap verebilmek... Skor 2-1 olduktan sonra felsefe Fenerbahçe için ne olacaktı?..
Üçüncü golü bulmak mı, skoru korumak mı? Gerets baştan, Zico ikinci devre uyudu resmen. İki teknik adamı maç içinde değerlendirirsek, Zico'nun artılarının çok olduğu bir maçtı.
İlk yarı Fenerbahçe, ikinci yarı Galatasaray sağ kanadını mükemmel kullandı. Maçın en kritik pozisyonlarına sağdan gelen ataklarda gol heyecanına sahne olan anlardı. İlk yarı Önder ve Appiah, ikinci yarı Cihan ve Sabri, zorladı da zorladı. Önce Ergün sonra Uğur Boral zorlandı. Celta Vigo karşısında bir deplasman maçında son 10 yılın en iyi Fenerbahçe'si ne yazık ki, maçı kaybetti. Atamayana atarlar...
... Hakem Selçuk Dereli, genelde başarılı bir yönetim gösterdi. Son dakikalarda Fenerbahçe ceza sahasında Galatasaray'ın kolla müdahale için yaptığı penaltı itirazı belki de maçın kaderini belirleyecek bir kararı gerektiriyordu. Dereli, verdiklerinden çok vermediği bu kararla belki çok eleştirilecek.
Sonuç olarak futbolu bir kaos içindeki ülkenin, Anadolu'da seyirci sayısı 2 binlere inmiş, taraftarın tribünden koptuğu bir ülkenin bu derbi maçında futbol adına güzellikler daha fazlaydı. Çirkin olan şeyleri hakem ve gözlemci raporlarını yazdıysa, biz satır işgal etmeyelim. Ambians mükemmeldi...
LEVENT TÜZEMEN: HADİ GERETS'İ KOVUN! (SABAH)
Kadıköy'de bir klasik daha gerçekleşti. G.Saray'a karşı her zaman pozisyon şansı olan F.Bahçe yine kazandı. Kağıt üzerinde F.Bahçe, Süper Lig'in en pahalı takımıydı. Avrupalı ruhunu kaybeden G.Saray'ın öncelikli hedefi prestijini kurtarmak ve yenilmemekti. Ancak G.Saraylı oyuncuların Kadıköy'de bir türlü üstesinden gelemedikleri psikolojik bozuklukları vardı. Song'un düşen tansiyonu, G.Saray savunmasında taşikardi yapar mıydı? Yapmadı, Emre iyi oynadı...
... Son sözüm G.Saray yönetimine, "Hadi sıkıysa Gerets'i kovun" diyorum. Önce kendinizi eleştirin. Gerets'e ne malzeme verdiniz ki ne istiyorsunuz?
ÖMER ÜRÜNDÜL: YENİLGİNİN SORUMLUSU GERETS (SABAH)
Dün gece Kadıköy'de tempolu, kıran kırana ikili mücadelelere sahne olan, heyecan dozu yüksek bir derbi izledik. F.Bahçe çok önemli üç puanın sahibi oldu.
İlk 20 dakika günümüz futbolunun istediği ilkelere uygun, pozisyonsuz, iki takımın da birbirini oynatmamaya özen gösterdiği bir bölüm izledik.
HAKKI YALÇIN: ATEŞ BAHÇESİ (FOTOMAÇ)
Dün gece, heyecanı son saniyelere kadar dinmemiş, bir futbol kitabı okuduk sanki. Şükrü Saracoğlu'nda iki dakikada yakamoz yandı ve söndü. Önce Alex, sonra Kezman'ın golleri Fenerbahçe'ye istediği galibiyeti getirdi. İlk yarıda "bir ateş bahçesinde" "Kardan adam yalnızlığında" bir Galatasaray vardı. Çok kolay eridi... İkinci yarıda "Kamikazenin son sözü olmaz" diyen ve gerçek hüviyetine bürünen bir takım izledik ama bu bahçeden puan çıkaramadılar.
MEHMET DEMİRKOL: FENER KAZANDI (MİLLİYET)
İki takımın dizilişleri hemen hemen aynı. Güçlü yönler, zaaflar çok benzer. Eksikler aynı şekilde. Dengeyi bozacak bir şey lazım. Zaten baştan var olan bir etken var: Kadıköy faktörü. Fenerbahçe'nin şansını %20 artıran bir durum bu.
AZİZ ÜSTEL: GERETS VE ADNAN (FOTOMAÇ)
Galatasaray'ın ilk yarıdaki oyununu seyrettiğimiz zaman ister istemez bir suçlu arıyorsunuz. Ve tabii iki kişiye kilitleniyorsunuz. Bunlardan biri Adnan Polat diğeri ise Gerets. Çünkü Adnan Polat saat 20.45 diye reklam yapmaya gelince, Faruk Süren'in zamanında cuk diye oturan söylemlerini kullanınca çok iyi oluyor da bu takımı sahaya sağ ve sol beksiz, ön liberosuz ve 10 numarasız sürünce, 'imkanlarımız bu kadar ne yapalım' deyişine sığınıyor. Adnan Polat, niçin o koltukta oturduğunu kendisine sormalı. Teknik direktör değil, futbolcu da değil, onun orada oturmasının nedeni futbol takımına imkan yaratmak. Ama o imkanı yaratamıyor, 5 tane hiçbir işe yaramayan adamı Galatasaray'a transfer ediyor. Galatasaray, ikinci yarıda Gerets'in nihayet İliç ve Hasan'ı çıkartarak yerlerine Necati ile Sabri'yi alması sonucu kendine geliyor. Ve Galatasaray golünü atıyor, ardından da goller kaçırıyor...
Sabah.com.tr
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|