Bizim indigo çocuklardan neyimiz eksikti?!
İndigo çocuklar, mesafeli, kendileri kadar zeki, bilge olmayan çocuklarla arkadaşlık edemeyen, fazla mantıklı, ilginç tiplermiş
Geçen gün bir resim sergisini gezerken kollarımı düşünmeden arkamda kavuşturduğumda, çocukluğumu hatırladım. Bir müze, bir sergi gezerken çocukların en tipik hareketidir cama, eşyalara, resimlere dokunmak. Çocukken herhangi bir şeyi algılamak için illa dokunman lazımdır nedense. Babamın bana defalarca "Dokunmadan bak, ellerini böyle arkana koy, öyle gez," dediğini hatırlıyorum. Ve yıllar sonra bir resim sergisinde, hâlâ, terbiyem gereği, otomatik bir hareketle kollarım arkaya gidiyor! Ki bizim zamanımızda, çocuk terbiyesi nispeten kolaydı. Çocuğun gıdasını iyi alması, eğer doyduysa 'makarnasını bırakıp etini yemesi', yazları çayırda çimende koşturulması, terlediyse arkasına mendil koyulması, hastalanırsa okula yollanmaması yeterliydi! İyice ilgili anneler, okul kermesine örgü dantel de yaparlardı, o kadar! Babamın 'müze böyle gezilir' eğitimi, belki o günler için fuzuli bir çabaydı. Büyüklerin ellerinden öpmesi, fazla konuşmaması, yemeğini döküp saçmadan yemesi öğretildiyse çocuğa, çocuk terbiyesi konusunda zirveye varılmıştı artık! Oysa geçen gün bir yemekte, bir anne anlatıyordu: "Bizimkisini anlamak için birçok kitap okuyorum. Psikoloğuyla da paslaşıyoruz. Bizimkisi indigo çocuk!" Kim?! Önce acaba bir rahatsızlık mı dedim, değilmiş. Bilakis, indigo çocuklar, mesafeli, kendileri kadar zeki ve bilge olmayan çocuklarla arkadaşlık edemeyen, 'agucu'ya sinirlenen, fazla mantıklı, büyükler gibi davranan, iri iri laflar eden, istediği yapılmadığında orayı burayı kıran, kendi saçını çeken, kafasını duvara vuran, ilginç tiplermiş.
BİLGELİK İFADESİ "Bizim zamanımızda onlara 'büyümüş de küçülmüş' veya 'şımarık' adı verilirdi, demek şimdi indigo diyorlar," şeklinde konuşacaktım ki, işin detaylarını öğrenip sustum! İndigo çocuklar, o kadar olgun, bilmiş ve yaşlarına göre fazla mantıklı oluyorlarmış ki, uzmanlar bunların gönderilmiş varlıklar mı, yoksa zamane çocukları mı olduğunu araştırmış! Neyse ki uzaylı değillermiş! Eğer indigo çocuğunuz varsa bu sizi rahatlatır! Ancak günümüzde televizyon, iletişim araçları ve bilgisayar yüzünden çocuklar o kadar fazla uyaranla karşılaşıyorlarmış ki, beynin gelişimi hızlı oluyormuş. İndigo çocuklar beyinlerinin her iki lobunu da mükemmel kullanıyorlarmış. Gözlerinde bir bilgelik ifadesi oluyormuş. O zaman da zeki ve meraklı olanların karakteri çabuk olgunlaşıyor, "Agucu bugucu, anneni mi daha çok seviyorsun babanı mı bakayım?" sorusuna "Böyle bir ayırım yapmam mümkün değil, ikisi de ebeveynim, ama hangisiyle daha yakın ilişkiler içinde olacağımı daha ileriki yaşlarımda göreceğim," gibi insanı taş eden cevaplar alınıyormuş.
KISKANDIM, GICIK OLDUM ONLARA! Uzmanlar, indigo çocukların yeni dünya düzenini kuracaklarını söylüyorlar. Bu çocukları el üstünde tutmak, psikologlar eşliğinde büyütmek, bir dediğini iki etmemek, eğitimi, beslenmesi, tatil aktiviteleriyle özel olarak ilgilenmek gerekiyormuş. 70'li yıllarda doğanlar adına, kıskandığımı, ve indigo çocuklara gıcık olduğumu söylemek isterim! Bizim neyimiz eksikti?! Ha söyleyeyim neyimiz eksikti. Biz çocukken bir tane siyah beyaz TRT vardı, o da akşam sekizde başlardı. Bilgisayar bizim ergenliğe yetişti, onda da oyun oynardık zaten. Filmler Amerika'dan bir yıl sonra gelirdi sinemalara. Öyle istediğin kitabı getirtebileceğin Amazon falan sözkonusu değildi elbette de, ilkokullarda da İngilizce, dans, tiyatro, golf dersleri falan yoktu. Beden eğitim dersi, hep birlikte bahçeye çıkıp koşup koşup "Hurra!" diye birbirine saldırarak kavga etmek anlamına geliyordu! Yoksa belki biz de indigoyduk ama, kimse takmıyordu!
HER JENERASYON ÖNCEKİNDEN ÜSTÜN 'Örtmen' sınıf arkadaşlarımın kafalarına o kadar vurmasa, belki onlar da beyinlerinin her iki lobunu kullanacaklardı! Zira istedikleri yapılmadığında kafasını duvara vuran çocuklara, o yıllarda, bir tane de anneleri çakardı! Onlar da bir daha kafalarını duvara vurmaz, uslu uslu otururlardı! Ayrıca sınıf arkadaşlarımın çoğu biraz daha protein ağırlıklı beslenseydi, onların gözlerinde de bir bilgelik ifadesi olabilirdi! Ne yazık ki 70'li, 80'li yıllardı ve bu ülkenin vaziyeti çok parlak değildi. Her jenerasyon bir öncekinden daha üstündür. Bu bir kuraldır. Çünkü, dünyanın bazı bölgeleri haricinde, medeniyet asla geri gitmez. Umarım burası hiç o bölgelerden olmaz!
|