|
|
Politikaya dönmüyor
Afganistan'dan dönen Hikmet Çetin'in, en zor görevi CHP başkanlığı olmuş.
Afganistan insanın içini yakıyor
Afanistan'da iki buçuk yıldır devam ettirdiği Nato Yüksek Temsilciliği görevi sona eren Hikmet Çetin, artık dinlenme zamanının geldiğini söylüyor. Bir dönem aktif olarak yaptığı siyasete hayli uzak duruyor.
Hikmet Çetin'in, iki buçuk yıldır sürdürdüğü Afganistan'daki Nato yüksek elçiliği görevi, geçtiğimiz günlerde sona erdi. Çetin'le, Türkiye'ye döndükten hemen sonra yaptığımız görüşmede Afganistan'ı ve planlarını konuştuk.
- Nato Yüksek Temsilcisi olarak Afganistan'a gönderilmenizde Türk olmanız etkili oldu mu sizce? - Nato kişi olarak gönderiyor, ülkeye bakmıyor aslında. Ama seçilmemde Türk olmamın, Müslüman bir ülkeden olmamın, daha önce yaptığım görevlerin de etkisi olmuştur tabii. Ayrıca göreve gelmemde Dışişleri Bakanlığı'nın da desteği oldu.
- Afganistan'a giderken bu kadar sevileceğinizi tahmin ediyor muydunuz? - Tabii insanlarla sıcak ilişki içinde olacağımı tahmin ediyordum, çünkü onlara yardım etmek için çalışacaktım. Ama bu boyuta geleceğini tahmin etmiyordum.
- Türkiye'de 'Hikmet Abi'yken Afganistan'da da 'Hikmet Abi' olmayı nasıl başardınız? - Ben başarmadım, Afganistan Cumhurbaşkanı Hamid Karzai'den başladı aslında. Kendisi 2004'te İstanbul'daki Nato Zirvesi sırasında Türkiye'de bana 'Hikmet Abi' denildiğini öğrenmiş ve bana 'Artık bundan sonra Sayın Bakan, Sayın Çetin, Sayın Başkan yok, bundan sonra Hikmet Abi var,' dedi. Zamanla bakanlar, milletvekilleri, hatta anlamını bilmese de sokaktaki esnaf bile 'Hikmet Abi' der oldu.
- Afganistan'a giderken çekinceleriniz var mıydı? - Zor bir görev olacağını biliyordum ama öyle bir korku yoktu içimde. Afgan halkına onlara yardım için orada olduğumuzu anlatabilirsek işimizin çok zor olmayacağını tahmin ediyorduk. Ayrıca yoğun bir dönemdi. Gittiğimde hazır bir şey yoktu. Bu kurumu, bu ofisi ilk ben oluşturdum orada ve Nato'yu Afganlara anlattım.
- Sadece Nato'nun size verdiği görevlerle yetinmeyip Afganistan'a çeşitli katkılarda da bulundunuz... - Evet, Nato'nun doğrudan görevi olmayan alanlarda da çalıştım. Örneğin iç tüzük hazırlanması, Nato'nun görevi değildi. Fakat uzun yıllar parlamentoda olmanın, meclis başkanlığı yapmanın avantajını kullandım. Pratik, çalışabilir bir tüzük hazırlanmasında yardımcı oldum.
- Sizin Afganistan için bir şans olduğunuzu söylemek yanlış olmaz sanırım... - Bunu ben söylemeyeyim. Ama gidiyorum diye çok tepkililerdi. Biliyorsunuz ben önce altı ay için gittim sonra dört defa uzatıldı. Son uzatma sırasında Nato Genel Sekreteri'yle konuştum ve bunun son olması konusunda anlaştık. Sonra yerime biri atanınca ve Karzai de bunu sonradan öğrenince çok tepki gösterdi.
- Size çok sitem etti mi? - Benden çok, Nato sekreterine sitem etti. Duyduğuma göre 'Bilsem ben bu işi hallederdim, biraz daha burada tutardım,' demiş. Milletvekilleri imza toplamaya kalktı, ben engel oldum. Hatta 'Gözaltına alalım, gidemesin' diye espriler yapıyorlardı.
'ÜZÜLEREK AYRILDIM'
- Peki ne oldu da dönmek istediniz, yoruldunuz mu? - Yorulma değil de uzun bir süreydi tabii. Ama sonunda üzülerek ayrıldım. Ayrılma günü yaklaştıkça içim yandı. Zaten Afganistan'ın, insanın içini yakan bir özelliği var. Belki bu insanların yoksulluğudur, dostça yaklaşmasıdır, Türkiye ve Türklere karşı büyük sevgisidir...
- Modern bir ülkeden ayrılıp, yokluklar içinde bir ülkede yaşamaya başladınız. Ne gibi zorluklar çektiniz? - Aslında ben de zorluklar içinde yetişmiş biriyim. Lice'de doğdum, ilkokulu orada okudum. Evleriyle, yapılarıyla aynı Afganistan'a benziyordu. Yani Afganistan benim için bir sürpriz olmadı. Zaten siyasetçi olarak hayatım Ankara'da, İstanbul'da geçmedi. Türkiye'nin her yanını gördüm, Türkiye'de de acı çeken insanlar, o tür sorunları olan bölgeler var.
Eylem BİLGİÇ
|