| |
|
|
Tartışmamalar
Yurtdışından bakınca Türkiye "muhteşem" görünüyor. Geçen hafta SABAH'ın Frankfurt'taki yeni bürosunun açılışı için üç gün Almanya'daydık. Açılışımızı Almanya'nın Federal İçişleri Bakanı yaptı. Parlamento Başkanı'ndan yerel bakanlara kadar herkes oradaydı. Eyalet Başbakanı özellikle davet edip ağırladı. İlk akşam bizim davetimizle 170 Türk işadamıyla yemek yedik. İkinci akşam Alman sanayi ve finans dünyasının en üst düzeyi bizi ağırladı. Frankfurt'ta olduğumuzu duyan pek çok uluslararası bankanın CEO'ları görüşme talep etti. Türkiye'ye yatırım olanaklarını sordu. Bu ilgi aslında bize değil Türkiye'yeydi. Bu kadar parlak bir ülke içerde bizim içimizi karartıyor. Bunun tek nedeni ise "kısır tartışmalar." Daha doğrusu "kısır tartışamamalar." Biz bu ülkede tartışamıyoruz. Tartışamadığımız için de fikir üretemiyoruz. En küçük bir tartışmada hemen "vatan hainliği, gericilik, solculuk, bilgisizlik" gibi yaftalar yapıştırıyor, tartışmaları başlayamadan bitiriyoruz. Oysa tartışmanın, fikir üretmenin kime ne zararı olmuş bugüne kadar! Her tartıştığımızı yapacak, her fikri uygulayacak değiliz ya! Ama konuşamıyoruz. "Üniversiteye türbanla girilse ne olur sanki" diye bir tartışma başlatamıyoruz. "Türkiye için en iyi yönetim modeli acaba bugün uyguladığımız model mi" diye soramıyoruz bile. "AB'ye girmesek ne olur sanki" diyen "salak", "AB'ye girmekten başka çaremiz yoktur" diyen "hain" olunca bunu da doğru düzgün konuşamıyoruz. Dini dogmalara da, siyasi dogmalara da, rejim dogmalarına da el süremiyoruz. Her şeyi üretiyoruz ama fikir üretemiyoruz. Çünkü fikrin kaynağı konuşma. Konuşamıyoruz.
|