  |
|
Birbirimizi anlamak
Türkiye Avrupa Birliği yolunda ağır bir katar gibi. Yavaş yavaş yol alıyor. Zaman zaman makinist kadar yolcuların da kafası karışıyor gidilecek istikamet konusunda.
Varılacak son istasyonda da ellerinde "hoş geldiniz" pankartları taşıyacaklar kadar bizi küfür ve protestoyla geldiğimiz yere geri göndermek isteyenler de var elbette.
Ama her şeye rağmen tren yoluna devam ediyor. Rahmetli Turgut Özal'ın söylediği gibi "uzun ince bir yoldayız."
EDAM'ın (Ekonomi ve Dış Politika Çalışmaları Merkezi) düzenlediği yuvarlak masa toplantısında Avrupa'nın önündeki sorunlar kadar Türkiye-ilişkilerindeki sıkıntılar ve fırsatlar da gündeme geldi.
Her şeyden önce Avrupa'nın çeşitli ülkelerinden gelen insanlar resmi devlet görüşü dışında fikirler duydular.
Türklerin de bir masa etrafında oturup kavga etmeden, küfürleşmeden fikirlerini açıklayabildiklerine tanık oldular.
AB projesi sadece bir devlet projesi değil, her düzeyde desteklenmesi gereken toplumsal değişim projesi aynı zamanda.
EDAM gibi sivil toplum örgütleri bunun için var ve bu amaç uğruna ciddiyetle çalışan insanlardan oluşuyor.
Bu tip toplantılar sayesinde tanıştığınız insanlar uzun vadeli bu proje konusundaki inancınızın güçlenmesine de yardımcı oluyor. Her devletin bu yolda yaşadığı sıkıntılardan örnekler verip Türkiye'nin önünde sonunda AB'ye üye olacağına yönelik inançlarını vurguluyorlar.
Akılda tutmak gerekir ki Türkiye bir imparatorluk mirasçısı.
Ancak bu mirasın hangi kısmını reddedeceği, hangi kısmını kabulleneceği, konusunda kafası son derece karışık.
Mesela İttihat ve Terakki bizi savaşa sokup parçalanmaya sürükleyen bir siyasi hareket mi, yoksa Ermeni soykırımı gibi asılsız bir iddiayla suçlanan bir iktidar dönemi mi, anlamamız zor.
AB reformları sayesinde demokratikleşme konusunda yol aldıkça bu kafa karışıklıkları azalacak ve tarihimizle daha rahat yüzleşme şansımız da artacak.
Aynı şekilde inancın her dışavurumunu irtica kabul etmekten vazgeçeceğiz ve farklı inançlara hoşgörü göstermeyi öğreneceğiz. Su ülkenin Müslümanları da inançları sorgulamanın demokrasinin olmazsa olmaz koşulu olduğunu öğrenecek.
Bu yolda olumlu gelişmeler var. Medyadan bir örnek vereyim. Yeni Şafak gazetesi dünden itibaren bir Pazar ilavesi vermeye başladı. Kapak konularından biri moda. Kapakta biri başörtülü, biri başı açık iki kadın fotoğrafı var.
Sayfaları çevirdikçe sağlık, güzellik konularında kullanılan tüm fotoğraflarda başı açık kadın fotoğrafları görüyoruz. Pazar gazetesinde haber yapanlar arasında başı açık gazeteciler de var.
Kimilerinin dinci etiketi kullandığı, benim muhafazakar dediğim Yeni Şafak kuruluş yıllarındaki kurallarından böyle bir noktaya gelebilmiş. Oysa büyük medya dediğimiz kesim bu konuda eleştirdiği üniversitelerden farksız bir tutum içinde.
Aynı adımı bizler de atsak birbirimizi anlama yolunda önemli bir mesafe kat etmiş oluruz diye düşünüyorum.
Aynı şey AB için de geçerli. Avrupa'nın düşünce önderlerini ne kadar çok Türkiye'ye çağırır, biz ne kadar oralara gidip kendimizi anlatırsak birbirimizi anlama konusunda o kadar yol alırız.
|
