|
|
|
|
|
Yargıtay: Şemdilli'de "Berrak delli" ortamı yaratılamadı
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Hakkari'nin Şemdinli ilçesinde meydana gelen olaylarla ilgili görülen davada karar verilirken tanık anlatımları arasındaki çelişkinin giderilmediğine, ''berrak delil'' ortamı yaratılmadığına işaret etti.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Hakkari'nin Şemdinli ilçesinde meydana gelen olaylarla ilgili yargılanan sanık astsubaylar Ali Kaya ve Özcan İldeniz'e,
''Adam öldürmek, çete kurmak ve adam öldürmeye teşebbüs etmek'' suçlarından 39 yıl 10 ay 27'şer gün hapis cezasına çarptırılmasına ilişkin kararın tebliğnamesinde, ''Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar'' başlıklı 4. bölümde yer alan 302. maddenin, devletin; ülkesine, egemenliğine ve birliğine karşı en ağır suçları ceza kapsamına aldığı anımsatılarak, korunan hukuki yararın, devletin ülkesinin bütünlüğü ve egemenliği olduğu, devletin birliğinin, devletin tekliğini ifade ettiği vurgulandı.
''Ülkenin
belli bir bölgesinde bağımsız bir devlet kurmak için silahlı terörü sürdüren bir örgüte karşı güvenlik güçlerinin mücadelesi devletin birliğini korumaya yönelik olduğunda hiç kuşku yoktur'' denilen tebliğnamede, zaten mahkemenin de bu suçtan hiç söz etmediği, bir hüküm de kurmadığı vurgulandı.
Bu suçun yasa dışı örgüte üye olmak suçuna dönüşmesinin de mümkün olmadığı ifade edilen tebliğnamede, başlangıçta dosyanın incelenmesinden de bu hususun açıkça anlaşıldığı kaydedildi.
'GÖREVLİ MAHKEMEYE GÖNDERME YASAL ZORUNLULUK'
CMK'da, ''iddianamenin kabulünden sonra; işin davayı gören mahkemenin görevini aştığı veya dışında kaldığı anlaşılırsa, mahkeme bir kararla işi görevli mahkemeye gönderir'' hükmünün yer aldığı belirtilen tebliğnamede, kaldı ki, bu mahkemede 252. maddede gösterilen ayrık (kısıtlayıcı) ve genel usulden farklı kovuşturma usullerinin uygulandığı ifade edildi. Tebliğnamede, ''İddianamenin kabulüne karar verilmiş ve yargılamaya başlanmış olsa bile davanın, hatalı niteleme ve sevk ile açılmış olduğunun anlaşılması veya suçun niteliğinin değişmesi hallerinde özel yetkili ağır ceza mahkemesi görevsizlik kararı ile davayı görevli mahkemeye göndermesi yasal zorunluluk olarak ortaya çıkmaktadır'' denildi.
Tebliğnamede, Hakkari İl Jandarma Komutanlığı istihbarat Şube Müdürlüğünde Jandarma Astsubayları olarak görevli sanıkların, terör örgütü ile bağlantısı tespit edilen Seferi Yılmaz'ı takip ve suç delilleriyle birlikte yakalanması için görevlendirildikleri ve yüklenen suçları bu görevleri sırasında işledikleri iddia olunması karşısında, davanın adli yargıda bakılmasında yasalara bir aykırılık görülmediği belirtildi.
OLAY YERİ GÖRÜNTÜLERİ
Sanık ve tanık ifadelerine de ayrıntılı yer verilen tebliğnamede, olay yerinde çekilen VCD görüntüleri ve fotoğraflarda görüldüğü üzere, olay yerinde toplanan kişilerin kontrolüne geçmiş olan aracın tahrip edildiği, araçta bulunan eşyalar ve siyah evrak çantası ile çantadan çıkartılan dosyaların orada bulunan kişilerce alınarak götürüldüğü belirtildi. Yine olay anında aracın bagajı açılarak çekilen görüntülerde, bagajda açıkta üç adet tüfek ve şarjörler bulunduğunun görüldüğü kaydedilen tebliğnamede, olayın büyümesi sonucu, yaklaşık 4.5 saat devletin emniyet ve askeri kuvvetlerinin denetiminden çıkan aracın bagajının kimliği belirsiz kişilerce yeniden açıldığı ve daha önce bagajda açıkta duran üç adet silah ve bu silahlara ait şarjörlerin olaylar sırasında çekilen görüntülerden farklı olarak beyaz bir torba içerisinden çıkartılıp yol üzerine dizilerek görüntü kayıtlarının yapıldığı kaydedildi.
EL BOMBALARI
Görüntü öncesi ve sonrasında neler yapıldığı belli olmayan araç üzerinde, olay yeri emniyetinin sağlanması üzerine Şemdinli Cumhuriyet Savcısı tarafından olaydan dört buçuk saat sonra, saat 16.30-17.00 civarında incelemeye başlanabildiği ifade edilen tebliğnamede, ancak bu sırada Jandarma Uzman Çavuş Tanju Çavuş olayı nedeniyle galeyana gelen bir grubun keşif mahalline gelmeleri üzerine güvenliğin yetersiz olduğu gerekçesi ile keşfe son verildiği ve aracın tekrar oradakilerin kontrolüne geçtiği anlatıldı. Ancak aynı gün saat 21.30'da keşfe devam edilebildiği ve keşifte aracın bagajında 3 adet Kaleşnikof tüfek, tüfeklere ait 11 adet şarjör ve 360 adet mermi ile siyah bir poşet içerisinde iki adet el bombası bulunduğunun tespit edildiği ve bombaların MKE yapımı olduğu belirtildiği ifade edilen tebliğnamede, ancak daha sonra Şemdinli Cumhuriyet Savcısı Harun Ayık'ın, keşif mahallinde bomba uzmanı bulunmadığını, bombaların MKE yapımı olduğunu tahmine dayalı olarak yazdırdığını söylediği aktarıldı.Tebliğnamede, ekspertiz raporunda, bombaların Alman yapımı savunma tipi el bombası olduğu ve kitapevinde bulunan iki adet bomba masası ve patlayan bombalar ile aynı özellikleri taşıdığının belirtildiği kaydedildi.
El bombalarıyla ilgili Hakkari İl Jandarma Komutanlığının 17 Kasım 2005 tarihli yazısına da yer verilen tebliğnamede, yazıda, ''sanık Ali Kaya'ya verilen iki adet el bombasının MKE yapımı olduğu ve Jandarma Komutanlığı envanterinde kayıtlı bulunduğu, İçişleri Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığının 4 Ocak 2006 tarihli yazısında, Alman yapımı DM 41 savunma el bombasının Jandarma Genel Komutanlığı envanterinde kayıtlı olmadığı, İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğünün 3 Ocak 2006 tarihli yazısında da, DM 41 ibareli bombaların NATO standardı savunma tipi el bombası olup, Almanya'da imal edildiği, bu el bombalarının NATO üyesi ülkelerin silahlı kuvvetleri, güvenlik kuvvetleri ve her ne şekilde ve nasıl temin edildiği bilinmemekle birlikte PKK (KONGRA-GEL) terör örgütü tarafından kullanıldığı ve yazının ekinde yer alan listede, yer verilen 12 olayda PKK'nın bu tip el bombalarını kullandığı''nın bildirildiği kaydedildi.
VASITASIZLIK İLKESİ İHLALİ
Tebliğnamede, sanıklar Ali Kaya ile Veysel Ateş arasında cep telefonu ile yapılan konuşmanın, savunma ve tanık anlatımlarının denetlenmesi için, patlamadan önce veya bazı tanıkların söylediği gibi patlamadan hemen sonra yapılıp yapılmadığı hususunun belirlenmediğine işaret edildi.
Sanık müdafilerinin, savunma tanıkları olarak dinlenmelerini istediği bazı kişilerin tanıklıklarının reddedildiği, bazıları hakkında karar verilmediği belirtilen tebliğnamede, duruşmada sadece müdahillerle vekillerinin dinlenmesi ve sanıkların savunmalarının alınmasıyla yetinildiği kaydedildi.
Tebliğnamede, ''Duruşmada, olay tanıklarının dinlenmesi dahil, hiçbir işlem yapılmamış, tanıkların dinlenmesi ve keşif yapılmasına ilişkin kovuşturma işlemleri için Şemdinli Asliye Ceza Mahkemesine talimat yazılmış, sonuçta ceza muhakemesinin en temel ilkesi olan vasıtasızlık (vicahilik, doğrudan doğruyalık) ilkesi ihlal edilmiştir'' denildi.
Tebliğnamede, Şemdinli Asliye Ceza Mahkemesi tarafından yapılan keşifte ise, sanıkların savunmaları, müdahillerin iddiaları ve tanıkların anlatımlarını değerlendirebilecek olgu ve tespitlerde yetersizlik ve zaafa düşülmüş, olaya kuşku ile yaklaşılmamış, dolayısıyla açıkça görülen çelişkiler ve kuşkular usulen giderilmeye çalışılmayarak vicdani kanının oluşması için ''berrak delil'' ortamı yaratılmadığı kaydedildi.
EKSİKLİKLER
Bu kapsamdaki eksiklikler şöyle sıralandı:
''-Görgü tanıklarının olay yerine uzaklıkları ve patlamanın meydana geldiği kitapevinin Özipek Pasajı içerisinde en sondaki dükkan olduğu nazara alındığında patlamanın ne kadar mesafeden duyulabileceği,
-Olayın meydana geldiği pasajın giriş tarafında bulunan merdivenlerden hemen sonra kitapevinin açık kapısının bulunması karşısında, el bombalarının kitapevinin açık olan kapısı yerine mağdurların ifade ettikleri şekilde vitrin camı kırılarak içeriye atılmasının normal bir davranış olup olmadığı ve bu şekilde kitapevinin vitrin camı kırılarak içeriye atılan bombalardan birinin dükkanın arka bölümüne ulaşmasının mümkün olup olmadığı,
-Katılan mağdur Metin Korkmaz, Seferi Yılmaz'ın 'bomba var' diye bağırmasından 1,5-2 saniye sonra kitapevinin ön bölümündeki bombanın patladığını ifade etmiş olmasına göre, bombalar atıldığı sırada dükkanın arka bölmesinde bulunduğunu söyleyen Seferi Yılmaz'ın bu süre içerisinde kitapevinden dışarı çıkmasının ve bombaların etkisinden kurtulmasının imkan dahilinde olup olmadığı,
-Kimi görgü tanıkları, bombaları attığını söyledikleri Veysel Ateş'in, patlama sonrası olay yerine 114 metre mesafede bulunan otomobile hızlı adımlarla yürüyerek gittiğini, kimileri de koşarak gittiğini söylemelerine göre, anlatımlar arasındaki bu çelişki giderilmeden ve koşarak gittiğinin kabulü halinde, cep telefonu ile konuşmasının mümkün olup olamayacağı ve ayrıca hızlı adımlarla yürüyerek gittiğinin kabulü halinde ise, diğer sanıkların yanına varmadan, pasajın hemen çıkışında ve sonrasında yakalama imkanı varken, 114 metre ileride diğer sanıklara ulaştıktan sonra yakalamalarının nedeninin araştırılmadığı,
-Cep telefonunu kullanma ihtiyacı olup olmadığının belirlenmesi bakımından, sanık Veysel Ateş'in pasajdan çıkıp karşı tarafa geçtikten sonra yol durumu itibariyle aracı ve diğer sanıkları görebilecek durumda olup olmadığı ve cep telefonu ile konuşmalarının, bu konuda beyanda bulunan tanıklar tarafından duyulmasının mümkün olup olmadığı, ayrıca kuvvetli bir patlama duyduğunu savunmalarında söyleyen sanık Ali Kaya'nın, sanık Veysel Ateş'e bombanın patlayıp patlamadığını sormasının icaplı olup olmadığı ile bu sözün tanıklar Nazmi Akın, Ferhat Şen ve Mehmet Ali Temel tarafından duyulmasının mümkün olup olmadığı,-Olayın meydana geldiği Özipek Pasajının tam karşısında bulunan Çim Ocakbaşı Restorant'ta çalışan tanıklar Behmen Demir ile Nihat Uysal'ın, patlamadan sonra pasajdan gri montlu bir şahsın çıktığını ve bu şahsın Ali Kaya olduğunu ısrarla ifade etmeleri karşısında, bu tanıklar ile patlama sonrası olay yerinden uzaklaşan şahsın kahverengi montlu Veysel Ateş olduğunu söyleyen diğer tanıkların beyanları arasındaki açık çelişkinin giderilemediği ve tanıklar Nihat Uysal ile Behmen Demir'in bulundukları yer itibariyle pasajdan çıkan şahsı tanımalarının mümkün olup olmadığı tespit edilmemiş, kuşkunun giderilmesi için herhangi bir harekette de bulunulmadığı açıkça görülmektedir.''
ŞİMDİ NE OLACAK?
Başsavcılığın tebliğnamesinin temyiz incelemesini yapacak olan daireyi bağlayıcılığı bulunmuyor.
Temyiz incelemesi, duruşmalı olarak Yargıtay 1. Ceza Dairesinde yapacak.Daire, Başsavcılığın tebliğnamesine uygun bozma kararı verirse, sanıklar Hakkari Ağır Ceza Mahkemesinde yeniden yargılanacak.
Daire, yerel mahkemenin kararını aynen onarsa ve Başsavcılık bu kararın gerekçesine katılmazsa yerel mahkemeye gitmeden Dairenin kararına itiraz edebilecek. İtirazı, Yargıtay Ceza Genel Kurulu görüşecek.Genel Kurulun vereceği karar kesin nitelik taşıyacak.
|