Takım ruhu
Kadrolar açıkladığında sürpriz olan Önder'in yerine Lugano'nun olması değildi. Deivid'in "kontenjan" istikrarını sürdürmesiydi. Dakikalar ilerledikçe bu seçimin maça ikinci anlamını yüklediğini de gördük. F.Bahçe, Deivid'i doymayan bebek gibi besliyordu. Kezman ve Alex'in temposuz görüntüsü içinde Deivid sol beke gelerek bu fedakârlığı hak etmeye çalıştı. İlk çabasında yardımcının yanlış bayrağına takıldı. Golü attığında tonlarca yükün altından kalkmış gibiydi. Bütün takım Deivid ile bütünleşti. Kötü oynuyorlar, tempo yapamıyorlar, defansif zaafları devam ediyor. Doğru. Ama ortak bir sinerji yakalamayı başarmaları ve hedef doğrultusunda kendilerine katkı sağlayacaklarına inandıkları arkadaşlarını kollamaları önemli. Teknik adamın yargılarını tartışsak da, sahadakilerin isteği ve kazanma adına çabaları her şeyi değiştirir. Fenerbahçe bu kadro kalitesine sahip. Şimdi gördük ki, bu ruhu da kazanmışlar. Bu takım hakkında iyi şeyler yazmak güzel. Rakibin direkten dönen toplarına veya rakip santrforun her kafa topunu almasına değinmek istemiyoruz.
HAZIRLIK MAÇI Değinsek de değişen bir şey olmadığından değil bu kararımız. Herkesin duymaya, okumaya hasret kaldığı aksiyonlara yer ayırmamız gerekiyor. Tuncay ve Ümit Özat birlikteliklerine, Appiah'ın göz ucunda kalan genç Kerim'in akıllı çıkışlarını da eklemek gerek. Sonunda UEFA Kupası grup maçları olan, güzel bir hazırlık maçıydı aslında bu 90 dakika. Danimarka gazeteleri maliyeti 60 milyon kron olan Kezman'ı, toplam maliyeti 10 milyon kron olan Randers ile eşleştirmişti. F.Bahçe'nin gücünü görmek için bu maçları beklemek hata. Zico ve öğrencileri etaplar zorlaştıkça gerçek performanslarını ortaya koyacaklardır. Kazandığınızda ortada ne hatalar kalır, ne direkten dönen toplar ne de hoca seçimleri. Kazanırken özeleştiri yapmak gereksiz. Testi kırıldığında çaresine bakılır.
|