|
|
|
|
|
|
|
Vural: Antalya'nın Monaco veya Valencia gibi olmaması için bir sebep yok
Antalyaspor Teknik Direktörü Yılmaz Vural, Antalya'nın bir Monaco veya Valencia olmaması için her hangi bir sebep olmadığını söyledi.
FourFourTwo dergisine konuşan Vural, "Yurtdışındaki insanlar Türkiye'den İstanbul, Ankara ve Antalya dışında şehir bilmiyorlar. Dolayısıyla ülke ekonomisine çok büyük katkıda bulunan ve işin maddi boyutunu da rahatlıkla kaldırabilecek durumda olan bu kent Süper Lig'de olmalıydı. Belediye başkanının da çok eski bir dostum olması ve 'Eğer sen gelirsen ben de bu işe tekrar sarılırım' demesi Antalyaspor'a gelmemde etken oldu. Antalyaspor'un hedefi yapılanmasını tamamlayıp, bahsettiğimiz ekonomik gücünü kullanıp Süper Lig'in önemli takımlarından biri haline gelmektir. Antalya'nın bir Monaco veya Valencia olmaması için bir sebep yok" dedi.
Yılmaz
Vural'ın röportajının ayrıntıları şöyle; "Türkiye'de istikrarsızlık her mesleğin sorunu. Bu ülkede işini doğru yapmak isteyen insanlar bir yerde fazla duramaz. Daha uzun süre ancak tavizkâr ve sistemin insanı olursanız kalırsınız. Ben bu sistemin her türlü şeyini reddettim. Benim ilkelerim doğrultusunda yaptığım doğru davranışlar bile eleştirildi. Enteresan değil mi! Ülkenin bana madalya takması gerekirken eleştirildim. Bu işi raconuyla yaptığın zaman senin gibi bir antrenörle çalışmak istemiyorlar çünkü onları pasifize ettiğini düşünüyorlar. Yedi coğrafi bölgede de üçer üçer takımlarla çalıştım. Her türlü idareci tipini tanıdım. Transferi kendi yapan, ne isterse 'olur' demeni isteyen insanlar bunlar. Böyle bir antrenörlük tipi olamaz. Ben bunu yapmam. Ben bunu yapmadığım için de hep kısa süreli çalıştım."
"BU ÜLKEDE ÜÇÜNCÜ İSME YER YOK"
"Maalesef Türkiye yetişmiş bir insanını iyi kullanamadı. Ben kendi adıma değil, ülke adına üzülüyorum. Bir kez daha iddia ediyorum. Benim futbol adına yapmış olduğum eğitimi dünyada ikinci bir insan yapmamıştır. Kendi imkânlarımla iki üniversite bitirdim, dünyanın en iyi antrenörlük kurslarını takip ettim. Çok iyi Almanca konuşuyorum, İngilizcem de var ama bu ülke bizi hiçbir yere getiremedi. Yazık! Siyasi desteğiniz varsa, kulisiniz iyiyse, neler yapabileceğinize bakılmadan görevleri alıyorsunuz. Mustafa Denizli ve Fatih Terim dışında bu ülkede antrenör yok gibi bakılıyor. Fatih'i milli takımdan bırakma noktasına getirdikleri günlerde onun yerine aday olarak yine Mustafa Denizli'yi gösterdiler. Türkiye üçüncü ismi gündemine getiremiyor."
"HAKAN ŞÜKÜR REFERANSIMDIR"
"Futbol yüzünden sağlığımız da bozuldu, futbol adına by-pass olduk, futbol adına şekerimiz çıktı. Bu iş kolay bir iş değil. Bunlar hep stresle bağlantılı hastalıklar. Ne gördük karşılığında? Hiçbir şey! Üzüldüğüm konu hep beni magazinsel tarafımla değerlendirmeleri. Hiç kimse neler başardığıma dikkat etmedi. Sadece bir Hakan Şükür bile referansımdır. Böyle Avrupa çapında bir oyuncunun ortaya çıkmasını sağlamışımdır. Onu Sakaryaspor altyapısından ben aldım. Elime geldiğinde 17 yaşındaydı. Sadece o değil. Ümit Karan'ından tutun daha birçok oyuncunun altında imzamız var. Olağanüstü sayıda genç oyuncu çıkardık bu ülkeye. Hiç bahsedilmiyor bunlardan. Yok takla attı, yok bunu yaptı. Hep bizi basitleştiren, önemsizleştiren şeylerle ön plana çıkartıyorlar."
"DAUM 4 MİLYON EURO PARA ALDI BU ÜLKEDE"
"Daum 4 milyon Euro para aldı bu ülkede. Bize reva görülene bak! Olur mu ya! Daum'la aynı okulda, aynı sırada okuduğun için kıyaslıyorsun kendini! Bu ülkenin ona verdiği değere bak, bana verdiği değere bak. Hay ben böyle zihniyetin! Biz gariban Türk vatandaşı olarak onun ülkesine gidip, korakor bir biçimde o ne yapmışsa yapmışız. Gelmişiz, oyuncu yetiştirmişiz, kepaze takımları bir yere getirmişiz ama esamemiz okunmuyor. Tüm bunlardan sonra heves kalır mı? Ama en azından kariyerim boyunca Türkiye'de konuşulan polemiklerin içine girmedim hiç. Kimse bana bok atamaz. Oyuncu komisyonculuğu yaptı, adamını getirdi diyemez. Dürüstlüğü devamlı tartışılan bu alemin içindeki ender insanlardan bir tanesiyim diye düşünüyorum. Bu tip şeylere müsaade etmediğim için en azından bu konuda kendimle övünüyorum. Aslında bu tip bir kişiyi, 'onlardan biri olmadığın için' hemen sistemin dışına iterler ama ben bu ülkede 20 senedir çalışmayı başarıyorum. Bunları yıllardan beri röportajlarda söylüyoruz. Adımız köyün delisine çıktı."
"ANTRENÖR OLUNMAZ, DOĞULUR"
"Varsayılsın ki şovmenim! Futbol ne ki? 100 bin kişi bir stada niye gelir? Eğlenmeye tabii ki. Adam oradaki gösteriye geliyor. Antalya'da sadece geçen sezon en az 2-3 bin kişi sadece benim için geliyordu. Keşke herkes becerebilse de bu kadar seyirciyi getirebilse. Bunda onursuz olan ne? Ordunun tanklarının susturamadığı 25 bin kişilik azgın seyirci kitlelerini tek bir parmak hareketiyle susturabiliyorum. Bir sürü anım vardır öyle. Bir antrenörün taraftar grubuyla böyle bir iletişim kurması yanlış bir şey mi? Buna liderlik derler. Neticede antrenör olunmaz, antrenör doğulur. Öğrenilebilir bir meslektir ama idare tarzı sizin kişiliğinizle ilgili bir şeydir. İnsanlarla o iletişimi kurmazsanız olmaz ki!"
(CHA)
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|