Leylek havada
Bu yaz leyleği havada gördüm. İstanbul'daki gösteriler bitip, tiyatro tatile girince "Şöyle bir soluklanayım, işleri İstanbul'da bırakıp kaçarım Bodrum'a; yaz okumalarının, kitapların koynuna," dedim. Yaptım da dediğimi. Artık yaz boyu karargâh Bodrum. Bodrum'daki evin yemek masasının üç tarafı sedir; Ege usulü... Masanın sol tarafında gelecek yıl için yazdığım iki oyunun dosyaları duruyor... Bazen Mavi Noktalı Elbise ile boğuşuyorum bazen Darısı Başınıza'yı kalıba dökmeye çalışıyorum. Ya yazıyorum ya da yazdıklarımı okuyup atıyorum, bir daha yazıyorum. Sabahları gazete okumalarının ardından, her gün bir şairle sarmaş dolaş oluyorum. Koyuyorum çayı, açıyorum bir şiir kitabını... "Gel bakalım arkadaş, bugün senin bir dizeni alıp yanıma öyle çıkacağım evden," deyip dolaşmaya başlıyorum şiirler arasında... Dün Behçet Necatigil'le haşır neşir oldum. Denize giderken yanıma onun dillere destan "Sevgileri yarınlara bıraktınız. Çekingen, tutuk saygılı... Bir bakış bile yeterken anlatmaya her şeyi Kalbinizi dolduran duygular Kalbinizde kaldı..." güzelliğini alıp gittim. Necatigil'in müziğini dolaştırıp kafamın içinde gönül eyledim. Bazen Tanpınar geliyor sabah çayına bazen Dağlarca, Edip Cansever... Bazen Cahit Külebi'yle çıkıyorum evden, bazen Küçük İskender'le... Melih Cevdet Anday da sık uğrayanlardan...
* Geçen akşam, Bodrum Sea Garden Oteli'nde Digiturk çalışanlarına, yöneticilerine bir konferans verdim. Denizin üstündeyiz, rüzgâr püfür püfür... 150 kişinin oturabileceği büyük bir iskele, bizim için eğlenme ve çalışma alanı olarak düzelendi... İş yaşamımda bireylerin biriktirdiği bilginin ve şirketin deneyimlerinin oluşturduğu bakışın nasıl daha yaratıcı bir ortak akla dönüşmesi gerektiği üstüne hazırladığım bir komik gösteriden yola çıkarak eğleniyor ve düşünüyoruz... Her işte farkı yaratanın birey olduğunu biliyoruz... Peki farkı yaratacak birey, bilgisini, deneylerini hayal gücünün emrine nasıl verecek? Hayal gücü dediğimiz yaratıcı enerjinin ortaya çıkarılmasının yöntemleri neler? Bilinçaltı bilinçli bir yöntemle nasıl çalıştırılır?.. Farkı yaratarak birey kendisini nasıl yaratır? Müthiş bir birlikte düşünme, eğlenme şenliği yaşıyoruz.. Sonuç mu? "Aklın denetimindeki hayal gücü, bilgiyi kontrol altına alıp, şirketin gelecekteki vizyonunu belirler," deyip gelecekle ilgili proje, iletişim, örgütlenme hayalleri kuruyoruz... Çalışanlarının gelecekle ilgili hayalleri paylaştığı kurumlar, ayakları yere daha sağlam basan birliktelikler yaratıyor.
* Alaçatı-Çeşme... Hafta ortası Alaçatı'da iki gün üst üste yeni çıkan kitaplarım İçimdeki Timsah ve Bir Sen Kaldın Yalnızlık Gelince'yi imzalıyorum. Çeşme Açık Hava Tiyatrosu... Muhteşem bir tek kişilik gösteri yapıyorum. Gösterinin sırrı yalnızca bende değil... 5 bin kişi var tiyatroda... Seyirci de gösterinin önemli bir parçasıdır. Oyuncularla seyirciler bir araya gelince, tiyatro dediğimiz eğlenerek düşünme, dünyayla dalga geçme, gülerek meydan okuma mucizesi gerçekleşiyor. Sahada 5 bin kaleci sahneden devamlı onları güldürmek için şut çeken ben... Ne maçtı be... Dünya Kupası halt etmiş... Maç berabere bitti... İki taraf da çok eğlendik... Yaşasın meslektaşlarım seyirciler.
* Alaçatı bir film platosu gibi düzenlenmiş ana sokağı ve harap, yıkık, bakımsız arka sokaklarıyla birçok turizm beldemizi andırıyor. Sokaktaki lokantalar ve butikler çok şıngır mıngır ama akşam yemeği muhabbetimin dışında tık yok... Film platosu gibi duran sokağı, cazibe merkezi olarak pazarlayarak Alaçatı'nın bütün çevresi, yap-satçılara açılmış. Sağda inşaat, solda inşaat... Hepsi ateş pahası... Umarım lokantacıların inşaat işleri de vardır da yılda 50 gün için kendilerini parçalamaları bir işe yarar... Minik butik otelleri pek şanlı şöhretli ve fevkalade kazık... Alaçatı'nın yerlisi bozulmamış, keyfinde, kendi yaşam kültüründe ve aydınlık dünya görüşlerinde; kendileriyle barışmış insanlar... Mutlular... Hepsi "Sen buraya eylülde gel, kışın gel... Kafanı dinlersin. Bu deli kalabalık gidince burası pek bi boş olur," diyor... Gezmeye gelmişler, butik otellerde kalanlar, film dekoru sokaktaki barlarda lokantalarda boy gösterenler pek bi kasım kasım. Küçük dağları biz yarattık pozundalar... Yüksek maaş alan beyaz yakalılar, 'Biz yırttık, sefil yırtamayanlar kalabalığından ayrıldık. Statü sahibiyiz, farklıyız' yukardan bakmaları ve tuhaf edalarıyla bütün statü sıkıntılarını ele veriyor... Çeşme, İzmir kültürünün de etkisiyle bu rahatsızlıkları yaşamadan, Ege kültürünün, yemenin, içmenin, denizin, müziğin, tiyatronun tadını çıkarıyor. Yazları biraz, eski sevgilim Bodrum'u Çeşme'yle mi aldatsam acaba?
* Bodrum Kalesi'nde Ben Eskiden Küçüktüm adlı oyunumuzu sergiledik. Kale tıklım tıklım doluydu... Bodrum Festivali'nin kapanış gösterisiydi oyunumuz... Bodrum Belediyesi çok iyi bir programla uluslararası sanat günlerinin üçüncüsünü alnının akıyla bitirdi... Sırada Bodrum Bale Festivali var... Ben şu anda, yemek masasının sağ tarafındaki sedirde gazetenin yazısını yazıyorum; bitirince bir saat yüzüp ağustosta oynayacağım filmin senaryosunu bir kez daha okuyup, notlar çıkaracağım. Oh be yaşasın tatil... İtiraf ediyorum, böyle hiçbir şey yapmadan tatil insanı yoruyor. İstanbul'a dönüp biraz dinlensem mi acaba?
|