Çıplak ayaklı köylü kızı
Tedirgin ve ürkek... Bir su gibi billur ve saf... Her gelişinde elindeki sütü ikram edip giderken bir adam dalgın bakışlarla bu köylü kızın ayaklarına bakar. O çıplak ayaklı bir köylü kızı da olsa... Aslında o kendisi için çıplak ayaklı bir kontestir. Bir sabah... Adam evinin önünde küçük bahçesini sular. Sulamak da ne demek... Her taraf çamur içinde kalır. Çıplak ayaklı köylü kızı çamurlarda bir ceylan gibi sekerek elindeki sütü kapının önüne bırakır gider. Yine çamurlara basmadan sanki uçar gibi... Ertesi gün... Köylü kızı sütü kapının önüne koyarken şaşırır. Çünkü o adam çamurlardaki ayak izlerinden aldığı ölçü ile bir gecede hiç uyumadan yaptığı sandaleti genç kızın ürkek ve utangaç bakışlarına aldırmadan giydirir. Sandalet genç kızın ayağına uymuştur. O genç kız o adamın artık Sinderalla'sıdır. Dahası o genç kız o adamın çıplak ayaklı kontesidir! Bu öykünün tek tanığı olan Adil Karabağlı, bu yaşanmış öyküyü noktaladı; Cevat Şakir o köylü kızı ile evlendi. İnanılmaz güzellikte mutlu bir yaşam sürdü. Duygulandım... Bodrumluların Adil Amcası, "Bak dinle," dedi. "Sana tanıklık ettiğim yaşamış olayları anlatacağım. Bunları kimse bilmez. Sen yaz, herkes öğrensin," dedi.
KOMÜNİST PALMİYELER Anlattı: Cevat Şakir, Bodrum'a sürgüne gelmişti. Görevi sahildeki ağaçları sulamaktı. Ama Cevat Şakir daha önemli bir şey yaptı: Sahile boydan boya palmiye dikti. Her gün palmiyeleri suladı. Şu an limanın girişindeki yere ise beş tane palmiyeyi özel olarak dikti. Bodrumlular bu ağaçları kesmek istedi. Nedeni de beş palmiyenin her biri komünistlerin yıldızını hatırlatmasıymış. Oturduğum yerden şöyle bir doğruldum, o gökyüzüne kadar uzanan komünist palmiyelere bakım, içtenlikle bir kahkaha attım. Baktım, Adil Amca da gülüyor. Bak dinle dedi: 'Bir gün Cevat Şakir, biz gençleri etrafına topladı. Dedi ki: Bir kent kültür ve sanatla birlikte gelişir. Zannediyorum ki gün gelecek Bodrum'u sevenler bana küfür edecekler. O insanlara asla kızmayacağım. Çünkü; Bodrum'u dünyaya tanıtmakla Bodrum'a ihanet ettim.' Lütfen siz karar verin. Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir Bodrum'a ihanet etti mi? Bu yazıyı yine bir yaşanmış anı ile noktalayalım: Bodrum'a ilk kez yabancılar gelir. Hepsinin hasır şapkası vardır. Çocuklar duvarların arkasından bu insanları izlerken yaşlılar, 'seyyah' dedikleri bu insanları Bodrum'da istemezler. Ama çok geç kalındı. O Bodrum bugün artık yok. 'Bodrum mavisi' dediğimiz deniz bugün pislik yuvası. "O harika çam ormanları," diyeceğim diyemiyorum, onları yaktık... O, Dünya'nın yedinci harikası Mars Tapınağı'nın üzerine garaj yaptık. Şimdi "Bodrum'u nasıl kurtaralım?" diyoruz. Sahi Bodrum ikinci bir Cavit Şakir'i çıkarabildi mi? Bu son soru da bizim entelektüellere... Bir yaz geldi geçti, onlar da, bu satırların yazarı da Bodrum'un tatlı hayatını yazdı. Son söz: Bu yazı Halikarnas Balıkçısı'na duyulan saygı adına yazılmıştır. Gerisi hoş bir hikâyedir!
|