|
|
|
|
|
|
Aşklarımızı hep Sezen anladı...
Mert Özmen, Sezen Aksu Şarkılarıyla Büyüyen Kız Çocuğuadlı kitabında 1975- 1990 yılları arasında yaşanan olayları anlatıyor.
Politik değil insani Cem Karaca'nın Parka'sını dinleyen ve devrime inanan solcu gençler, aşkı tanımak isteyen kız çocukları, politik olmasa da insanlık durumlarına sessiz kalamayan sanatçı Sezen.
Bu toprağın şarkıcısı 1988 1 Mayısı'nda öldürülen Mehmet Akif Dalcı, Cumartesi Anneleri... Sezen'in hepsi için şarkısı var. Bu topraklarda yaşayıp da Sezen şarkılarından kaçamazsınız.
Herkesin bir Sezen şarkısı mutlaka vardır
Sezen Aksu Şarkılarıyla Büyüyen Kız Çocuğuadlı kitap,1975-1990 arası yaşadıklarımızı anlatıyor. Askeri darbe, 1 Mayıs Olayları... Mert Özmen'in kitabının arka fonunda hep Sezen Aksu şarkıları var.
Mert Özmen önce Karşımda Buruk Acı (Om Yayınları) adlı kitabında taşrada büyüyen 1970'li yılların gençlerini anlattı. Bir üçleme olarak düşündüğü kitabının ikinci halkası, Sezen Aksu Şarkılarıyla Büyüyen Kız Çocuğu (İstiklal Kitabevi) 1975'te toplumsal muhalefetin yükselişinden, 12 Eylül askeri darbesinden 1990'lara kadar uzanıyor. Kitapta, devrime inanan gençlerin yanında aşka inandığını söyleyen ve bu inancını Sezen Aksu şarkılarında ifadesini bulan bir kız çocuğu var. Özmen'le Aksu şarkılarıyla büyüyenleri, 1980 öncesinin kültürel hayatını, politik bir figür olmasa da insanlık durumlarına sessiz kalmayan Sezen Aksu'yu konuştuk.
- 1980 öncesi solun içerisinde baskın olan kültürde Sezen Aksu'nun şarkıları değil, Cem Karaca'nın Parka'sı vardı. Senin Yeşim adlı kahramanın gibi Sezen Aksu dinleyen kimseye rastlanmazdı. - Kitabımın kahramanı Yeşim, 80 öncesi solun içersinde yer alan politik bir kimlik değil, o devrime değil, Sezen Aksu şarkıları aracılığı ile aşka inanıyor.
- Kitapta aşka inanan Yeşim'le devrime inanan ağabeyi Tayfun'u anlatıyorsun. Aşk ile devrim arasında böyle bir karşıtlık kurulması özellikle 1980'den sonra epeyce kullanılmış ve aşkı tanımayan devrimciler tablosu çıkarılmıştı... - Tayfun'un da Yeşim'in biricik arkadaşı Filliz ile yaşadığı bir aşk ve evliliği ve bu evlilikten doğan küçük Sezen var. Benim kitabımda aşk ve devrim karşıtlığı yok. Kitabım özellikle Yeşim'in ve Filiz'in, yani iki kadının hikâyesi.Yeşim devrime inanmasa da insanlığın yaşadığı dramlara karşı duyarlılığı çok gelişmiş biri. Sezen Aksu'da politik bir yere angaje değil ama yaşanan her insanlık dramına çok duyarlı tepkiler veren biri. Örneğin Cumartesi Anneleri için şarkı yazdı, Nevruz kutlamalarında Diyarbakır'da konser verdi.
- Aksu'dan söz ederken hayranlık duygusu ile konuşuyorsun... - Hayranlıktan öte takdir etme ve sevme diyebilirim. Biri ilk kırk beşliklerinden bugüne hâlâ çok sevebileceğin şarkılar yazıp söyleyebiliyorsa, hâlâ kendini entelektüel olarak çok diri tutabiliyorsa ona hayranım demek ona olan beğeninizi hafife almak olur. Örneğin Diyarbakır konseri izlenimlerini yazdığı yazısını okuduğumda ülkemizde yaşananları kuantum fiziği ve karadeliklere gönderme yaparak tartışmasını hayranlıkla karşılamıştım.
- Kentli bir duyarlığa sahip kentli bir genç kızı anlatıyorsun.... - Kent duyarlığına da çok yabancı değildim. Bir genç kızı anlatma konusunda ise sadece şunu söyleyebilirim. Kalplerimizin ve beyinlerimizin ırkı, dini, cinsiyeti olduğunu düşünmüyorum.
- 80 öncesi yaşanan bir kültür vardı. Ertem Eğilmez filmlerindeki gibi aile, zenginle yoksulun iç içe yaşadığı mahalleler, insanların mahremiyetini koruması vs... 12 Eylül biraz da bu kültüre darbe vurmadı mı? Mesela dayanışmacı, adalet duygusu olan bir topluluktan nerelere geldik? - O yaşam bir yerde bitti. O zamanlardaki gibi kaygısızca güvenebileceğim insanlar, arkadaşlarım olsun isterim. Bu duyguların tahrip olduğunu söyleyebilirim. Mesela kitabımın yayıncısı Medet'i (Daş) o günlerden tanıyorum, Medet'in bana sunduğu o günlerdeki dayanışmacı, paylaşmacı fotoğrafın yarattığı güvenle kafam çok rahat.
- Kitabın o dönemin baskın kültürünü anlatıyor ve belki de bu nedenle her türlü acıya rağmen yoğun bir sevgi ile yazılmış bir kitap olarak göründü bana... - Sahiciliğin, samimiyetin, paylaşmanın olduğu yerde zaten yoğun bir sevgi vardır. Hayatta da böyle değil midir? O zamanlardaki herşeyi daha sahici buluyorum. Kalbin sahip çıktığı yaşantılardı o yaşantılar. Zaten kalbin konuşmadığı yerde üç adım öteye gidemezsin. Mesela Sezen Aksu'nun sesi belki beş oktav değildir ama şarkısıyla anlattığı şeye inandırır. 'Ciğerimden tutuşmuşum' dediğinde gerçekten ciğerinin tutuştuğunu hissedersin. Sahicilik ve samimiyet böyle bir şey.
- Sezen Aksu bu anlattıklarında nereye oturuyor? - Şarkılarını yazan yani sözü olan biri. Şarkılarındaki melodiler binlerce yıllık gelenekten süzülüp gelen melodiler. Sahicilik olmadan "Aşk için ölmeli aşk o zaman aşk" diye bir dize yazılabilir mi? Bu gün her Türk insanının ezbere bildiği en az birkaç Sezen Aksu şarkısı varsa bu durum onun Türk insanını en iyi anlatan kişi olduğunun kanıtıdır.
- Kahramanın Yeşim, Sezen Aksu'nun ilk plağı çıktığı an 'star olacağını' hissediyor, sen de benzer bir şey hissetmiş miydin? - Kesinlikle. Aslında kitap biraz da Sezen Aksu tarihini anlatıyor. Yani ilk 45'liğinin çıktığı günden 1990'lara kadar uzanan bir hikâye var ortada.
NUH KÖKLÜ
|
|
|
|
|
|
|
|
|