Sanatçı alnında ışığı ilk hisseden insandır
Hülya Avşar'ın geçen hafta gündeme ilişkin çeşitli yorumlarda bulunması çok konuşuldu. Avşar kendisinin bu kadar sorgulanmasına öfkelenerek konuşma nedenini Atatürk'ün "Sanatçı, toplumda uzun çaba ve çalışmalardan sonra alnında ışığı ilk hisseden insandır" sözüne dayandırdı; Türkiye ve dünya gündemini değerlendirdi.
Geçen hafta Aktüel dergisinde gündeme ilişkin yorumlar yapmıştı Hülya Avşar... Güneydoğu meselesine bakışını "Bölünmek isteyenler bölünsünler" sözleriyle dile getirmişti. "Sizin gibi magazin dünyasının en çok konuşulan, magazinde en çok haber olan birisinin magazin dışı konularda yorum yapması, böyle bir yönünün de olması pek alışılmış bir durum değil!" deyince çok öfkelendi Avşar ve şunları söyledi: "Neden? Ünlü olmak demek vurdum duymaz olmak mı, kendisiyle ilgili konuların dışında hiçbir konuyla ilgilenmemek mi, kör cahil bir insan sanılmak mı, akşamı nerede yaşadıysanız sabahı orada etmek mi demektir?" Çekimlerine devam edilen yeni filmi 'Bir İhtimal Daha Var'ın setinde bu sözlerle başlayan sohbetimiz, Avşar'ın 'sanatçı' tanımı yapmasıyla devam etti. "Belki Türkiye'de birçok ünlü insan ülkesinde ve dünyada olup bitenlerden habersiz yaşıyor olabilir, gelişen olaylar hakkında en küçük bir fikri bile olmayabilir. Akılları fikirleri televizyona çıkıp kendi küçücük dünyaları ve o dünyada yaşayanlar hakkında sabun köpüğü kadar bile ömrü olmayan, kendisi dahil hiç kimseye yarar sağlamayan yorumlar yapmakta olabilir. 90 ünlü bu şekildeyse diğer 10 ünlünün günahı aynı camianın içinde olmak mıdır? Oysa sanatçı demek, toplumun önderi olmak demek değil midir? Önce sanatçılar bilecekler, öğrenecekler, yorum yaparak misyonlarını yerine getirecekler. Sürekli olarak kim sanatçıdır, kim değildir tartışması yapılmıyor mu? Atatürk kimlerin sanatçı olduğunu kimlerin olmadığını zaten yıllar önce söylemiş: Sanatçı, toplumda uzun çaba ve çalışmalardan sonra alnında ışığı ilk hisseden insandır." Madem 'öyle' dedik, Avşar'dan Türkiye ve dünyadaki gündem konularını yorumlamasını istedik. Bizi kırmadı, 12 maddede gündemi yorumladı...
ASKER BEYRUT'A GİTMELİDİR Ortadoğu'da yaşanan sorunlar bütün dünyanın sorunudur. Türkiye; NATO ve Birleşmiş Milletler'in üyesidir ve uluslararası toplumun bir parçası olarak hareket etmelidir... Hemen yanı başımızda gerçekleşen bir savaşı durdurmak için çaba göstermemek, Beyrut'taki insanlara yardım eli uzatmamak her şeyden önce dinimize ve dış politika anlayışımıza uymaz! Bu nedenle Türk ordusu Beyrut'taki barış gücünde yerini almalıdır. Hangi görevleri yerine getireceği, ne kadar Beyrut'ta kalacağı kamuoyuna anlatılmalıdır. Beyrut'a gidecek askerlerimizin anne-babalarının duygularını anlayabiliyorum. Ama şunu da biliyorum ki; TSK, askerlerimizi ateş hattından uzak tutacaktır. Çünkü biz savaşmaya değil, barış için gidiyoruz.
PAPA'YI CİDDİYE ALMADILAR Papa'nın peygamberimiz hakkındaki açıklamaları kendini küçültmüştür. Hıristiyanlık tıpkı bizim dinimizde olduğu gibi dört semavi dinini ve bu dinlerin kitaplarıyla peygamberlerini kabul eder. Ben aklı başında tek bir Hıristiyan'ın bile o açıklamaya destek verdiğini düşünmüyorum. Vatikan'a en yakın ülkelerden ABD'nin Başkanı George Bush'un Ramazan'ın başlamasıyla "Ramazan ayınız mübarek, tuttuğunuz oruçlar kabul olsun" demesi de Papa'nın açıklamalarının ciddiye alınmadığının göstergesidir.
ORMANLARI KURTARIRIZ İçeride ve dışarıda her zaman düşmanlarımız olmuştur ve hâlâ vardır. Ormanlarımızı yaktırmamak için tedbirli olmalıyız. Allah aşkına, neden orman yangınları için yeterli donanım yok! Anlamıyorum. Büyük servet olan ormanların yanıp kül olmaması için çok küçük paralar harcayarak yeterli söndürme donanımlarına sahip olamıyoruz...
TÜRKİYE SAPIK DEĞİL Kİ... Bilgisayardaki çocuk pornolarına en çok Türkiye'den mi giriliyormuş... Her toplumda sapıklar vardır... Bakın, Türkiye'nin nüfusu 70 milyon. ABD'nin 300 milyon, Çin'in ve Hindistan'ın 1 milyarın üzerinde, Japonya'nın 130 milyon. Bu ülkelerin bazılarında bilgisayar kullanımı bizden yaygın. Nüfusu ve bilgisayar kullanımı bizden daha çok olan ülkelerle Türkiye'yi karşılaştıracak olursak, toplumun yarısının hem sapık, hem de bilgisayar kullanıyor olması gerek. Oysa Türkiye'de bilgisayar kullanımı 4 milyon kişiyle sınırlı. Nüfusumuzun yarısı da sapık olmadığına göre ben o açıklamaya inanmıyorum.
F1'DE İYİ REKLAM YAPILDI Benin korkum F1'in organizasyon komitesinin Türkiye'ye pist kapatma cezası vermesiydi. Çok şükür 5 milyon dolar para cezası verdiler. Yarışı ve ödül törenini dünyada 2 milyar kişi izledi. Yani 2 milyar kişi KKTC'yi ve Cumhurbaşkanı'nın adını duydu. Sonuçta Felipe Massa'ya ödülünü Mehmet Ali Talat'ın vermesi iyi bir reklam oldu. Ceza, yapılan reklamın yanında çok küçük kalır. Büyük kar ettik.
EĞİTİM REFORM İSTİYOR Eğitim sisteminde köklü değişiklikler gerekiyor, tam anlamıyla bir eğitim reformu geçekleştirilmeli. Temel bilgileri verdikten sonra öğrenciler yeteneklerine ve istedikleri mesleğe göre yönlendirilmeli... Çocuklar yapacakları işlerde, belki de hayatlarında bir kez bile gereksinim duymadığı bilgilerle dolduruluyorlar... Okullarımızda öz güvenden yoksun, kendini ifade edemeyen çocuklar yetiştirilmekte.
EĞİTMENLERİ EĞİTMELİYİZ Şiddet başlı başına büyük sorun. Ne yazık ki, güçlünün güçsüzü ezerek hayata tutunabileceği şeklinde toplumsal bir bilince sahibiz. Çocuk sokakta kavga eder. Dayak yiyenin anne babası, diğerinin ailesiyle konuşup, çocuklarını şiddetten uzaklaştırmaları konusunda konuşacakları yerde, çocuğa "Senin elin armut mu topluyordu? Yerleştiremedin mi iki yumruk! Ne biçim erkeksin?" derler. Yani erkeklik şiddete ne kadar başvurduğunla ve ne ölçüde uyguladığınla ölçülür. Bunu gören çocuk kendisinden güçsüz bir çocuğu döver... Bir de; mafya tarzı dizileri, acaba kaç çocuk babasıyla izliyor? Dizilerde güçlünün güçsüzü ezdiği iyi bir marifet gibi gösterilip, şiddete başvuranlar kahraman gibi lanse edilirse ne bekliyoruz ki? Yani okullardaki şiddetin sorumlusu öğrenciler değil, onlar erkekliklerini ispat etme peşinde. Çözüm; toplumsal eğitim, eğitmenlerin eğitilmesi.
KÖPRÜ ZAMMI ÇÖZÜM DEĞİL! Köprü zamları, yeni vergiler... Bunlar kaynak sorunlarına ne kadar çözüm olur? Sonu gelmez israflarla bütçe açığı verip, bu tür geçici çözümlerle ülke ekonomisini düzlüğe çıkaramazsınız. Adil ve haklı bir sistemin oluşturulması şart! Sayın Başbakanı, "Bu iş esnafla çözülmez. Babalara bakmak lazım" dedi. Çok doğru.
YILMAZ POLİTİKAYA GİRMEZ Türk milletinin daha önce denenmişleri bir daha deneyeceğini düşünmüyorum. Mesut Yılmaz fırsatları iyi değerlendirmeliydi. Siyasette yeni kişiler olmalı.
'BÖL,PARÇALA YÖNET' BİTTİ Muhalefet partilerini çok başarılı bulmuyorum. Liderlerin kendilerini yenilemeleri ve geliştirmeleri gerekir. Artık 'böl, parçala, yönet' taktiği tarih olmuştur. Günümüzde 'birleştir ve büyüt' taktiğini uygulayanlar kazanmaktadır. Her siyasetçi kendisini bu yönde geliştirmelidir.
AB HEPİMİZİN ÖZLEMİDİR Avrupa Birliği'ne girip girmeyeceğimiz konusunda 'olmazsa olmaz, çıra gibi yanarız' şeklinde bir düşünceye sahip olamayız. AB temellerini harekete geçiren bir Türkiye, hepimizin özlemidir. Kıbrıs sorununun AB'ye katılım sürecinde temcit pilavı gibi ısıtılıp ısıtılıp önümüze konmasına karşıyım. Toplumsal huzuru bozacak yapılanmalara prim tanıyamayız.
ERDOĞAN ÖZAL'I HATIRLATIYOR Türkiye'nin ulusal çıkarlarına adil yaklaşan her dünya lideri, en iyi liderdir. Mesela Recep Tayyip Erdoğan, bana rahmetli Tugut Özal'ı hatırlatıyor, AB süreci ve Türkiye'nin uluslararasında tanınması, ülkemizin özgüveninin artmasıyla ilgili başarılı çalışmalar yapmaktadır. Çok çalışan, halka yakın ve sokağa inen bir siyasetçi. Bence başarılı bir liderdir.
MEHMET ÇALIŞKAN MAGAZİN
|