Altın Portakal'da gösterilen 'Araf' kürtaj karşıtı bir film mi?
Etkileyici bir afiş ve Kur'an-ı Kerim'in kötülüğü, yoldan çıkmışlığı ve zulme sapmışları nasıl cezalandıracağını anlatan ayetinin adını taşıyan bir film... 'Araf', Altın Portakal Film Festivali'ne giderken en merak ettiğim filmlerden birisi idi. İzledikten sonra da en çok hayal kırıklığı yaratan film oldu. Amacına ulaşmamış tuhaf bir ışık, klişe diyaloglar ve karmakarışık bir kurgu. Gerçekten filmle ilgili tek güzel şey Hayko Cepkin'in müzikleri ve filmin sonlarına doğru çalan şarkısıydı.. Hayko, filmi gerçekten korku filmi havasına başarıyla sokmuş. Ancak filmin yönetmeni Biray Dalkıran da aynı başarı ile çıkarmış. Şimdi filmin konusu şöyle: Güzeller güzeli bir dansçı kız olan Eda (Akasya Asıltürkmen) evli bir erkekle ilişki yaşamaktadır. Ancak bu ilişkisinden hamile kalır. Hamileliğini ise dördüncü ayda başlayan kusmalar ve mide ağrıları ile anlar. Sonra, evli sevgilisinin kendisi ile bir hayat kurmak istemediğini fark edince bebeğini aldırır. Ama bebek sonra geri döner ve Eda'ya hayatı zindan eder. Tabi bebek "Anneciğim ben geldim" diye gelmez. Yüzünde korkunç olsun diye yapılmış (ama ne yazık ki çocuğu bir pandaya benzetmekten başka bir işe yaramamış) makyajla geri döner...
KÜRTAJIN BEDELİ... Filmde bebeğini aldıran bir annenin, yaptığı günahın bedelini ödemesi ve aldırılan bebeklerin bir gün yüzlerinde panda makyajı ile geri dönüp 'böö' yapabileceği anlatılıyor. Yönetmenimiz konuyu iyi araştırmış, sorduğumuzda "Ben kürtaja değil, geç yapılan illegal kürtaja karşıyım" diyebilmek için karakterini dördüncü ayda kürtaj yaptırmış. Ancak filmdeki karakterin dördüncü aya rağmen karnı şişmediği için tüm filmi kürtaj yapan bir kadının, günahının bedelini ödemesi şeklinde izliyoruz. Filmin Antalya gösteriminin ardından yapılan basın toplantısına katıldım. Biray Dalkıran, sürekli reklam yönetmeni olduğundan, reklam ışığı kullandığından bahsetti. Bu da yeni sinemacıların en sevdiği açıklamalar... Kendilerini daha merdane göstermek isteyen yönetmen mutlaka 'reklam ışığı' cümlesi kuruyor. Tabii Dalkıran da haklı; reklamlarda korku filmi ışığı kullanılmadığı için filmin ışığını pek becerememiş... Neyse, toplantıda "Bu film veya siz kürtaja karşı mısınız?" diye sordum. Dalkıran "Hayır değilim ama bu soruya Eda (Kızın adı Akasya ama nedense filmdeki ismiyle hitap ediyor Biray bey) cevap versin" dedi. Filmde elinden geleni yapan Akasya, yine elinden geleni yapmaya çalışarak, "Hayır karşı değilim ama illegal kürtaja karşıyım" filan dedi. İtiraz ettim: "Biray bey, rolü yazan, hikayeyi yönlendiren Eda değil ki; dolayısıyla muhatabım o değil sizsiniz!" Bunun üzerine Dalkıran bir iki popülist cümle kurup, basın toplantısında ne işi olduğunu anlamadığım insanların alkışlarını aldı ve toplantı bitti... Az önce Araf suresini okudum. Filmin nerede durduğu çok belli. Bu hiç ama hiç yakışmıyor. Sırf sıra dışı olsun diye kadınlar ve toplum için bu kadar önemli bir konuda saçma bir provokasyona hiç gerek yok. Bu arada bu filmin nasıl yarışmaya layık bulunduğunu da çok merak ediyorum! Sürekli okurlarım bilirler; geçen haftalarda Antalya Altın Portakal Film Festivali'yle ilgili yazılar yazmıştım. Daha önce işletilmeyen ancak bu sene işletilen kural yüzünden yarışma dışı kalan filmlerin haksızlığa uğradığını yazmıştım. Şimdi ise artık önümüzdeki tabağa bakmak gerek. Hâlâ söylediklerimin arkasındayım ve gelecek yıl olanlara bakıp yeniden değerlendirmeler yapacağım. Ancak şimdi 43'üncü festivalin havasından bahsetmek istiyorum...
KİMSE KÜSMESİN... Avrasya Film Marketi, görünüşe göre hayli ilgi gördü. Yapımcılara göre 16, belediyeye göre 40 film yabancı pazarlara satıldı. Hollywood'da yayınlanan 'Variety' isimli tabloid sinema sektörü gazetesinden gelen bir kadın gazeteci, "Biz buraya Türk sinemasını merak ettiğimiz için geliyoruz. Diğer filmleri tüm festivallerde izleme şansımız var. Bu nedenle ulusal film yarışmasına daha çok önem vermelisiniz" dedi. Mantıklı görünen bir fikir. Yarışma bölümünde ise ödüller 'herkes alsın, kimse küsmesin' düsturuyla verildi. Düşünün bir film (Takva) En İyi Senaryo, En İyi Laboratuvar, En İyi Saç ve Makyaj, En İyi Sanat Yönetmeni, En İyi Erkek Oyuncu ödüllerini alıyor ama tüm bunları bir araya getirip yöneten insana (Özer Kızıltan) ödül verilmiyor. Bu biraz tuhaf değil mi?
|