Türk kadını teknede bile takar takıştırır
Tatil demek özgürlük demek! Üzerinde buruşmuş bir tişört ve şort. Ayaklarında ise bir sandalet! Sonrasında deniz kenarında uzanıp sere serpe yatmak. Denizden çıktığın zaman ellerinle saçlarını düzeltmek. Hatta, aynaya bile bakmamak! Affedersiniz. Aynen böyleyim!.. Tek lüksüm ise bir teknenin pruvasından sarkıttığım olta ile balık avlamak. Yakaladığım balığı, akşam rakı ile tanıştırmak en büyük keyfim. Öyle bir akşam. Mavi Tur'u dünyaya tanıtan kaptanlardan biri olan dostum Adalı Ahmet'in kıçtan karaya bağlı teknesinin güvertesinden oltamı sarkıtmışım. Adalı Ahmet ise sefere çıkma hazırlığında. Yeni Zelanda'dan bir grup geliyormuş. İlk kez Mavi Tur'a çıkacaklarmış. Ben işin dalgasındayım! - Bunlar Anzakların torunu. İngiliz limanında şafak ayini yapmasınlar!" Güldük, gülüştük... Adalı Ahmet, o Giritli şivesi ile söylendi: - Biz Türkler cennette yaşarız. Ama cennetin farkında olmayız. Tatil yapmayı bile bilmeyiz be! - Ne olmuş biz Türklere, dedim. Adalı Ahmet kafayı türbanlılara takmış. Söylenip duruyor: - Hani şu türbanlılar var ya... Tura çıkarız. Bizler kendimizi kamaraya hapsederiz. Erkekler arkadan, bayanlar önden denize girer. Arada kocaman bir perde olur. Hayatın tadını çıkarırlar ama kendilerine eziyet ederek. - Bu insanlar denize şalvar ve türbanla mı giriyor? Ahmet kaptan güldü, "Hepsi denizin içinde çok modern". Şaşırdığımı görünce, biraz da mahcup anlattı: - Bikinilerini kurutmak için asınca görüyorum. Hepsi o kadar küçük ve modern ki. Üstelik en pahalı markalar! Karım Sevinç sinirlendi. "Kadın her yerde kadındır," dedi. Sonra bana öyle bir baktı ki!... Konu derhal değişti. "Ahmet Kaptan" dedim, "muhafazakArları beğenmedin. Peki modern Türkler ne yapar?" Ahmet Kaptan, 40 yıllık Mavi Tur'cu olarak, "Biz Türkler" diye söze başladı ve devam etti: "Biz Türkler var ya... Teknede bayanlar birbirleri ile süslenme yarışına girer. O sıcak ortamda ağır makyaj yaparlar. Günde üç kez kıyafet değiştirirler. İnanılmaz kapris yaparlar, birbirlerine gereksiz küserler. Evde bulmadıkları şeyi teknede isterler. Masada balık varken, kuru fasulye ile turşu isterler. Kitap okumazlar, yüzme bilmezler!" "Vay be Adalı Ahmet," dedim, "sen kaptan değil sosyal bilimci olacak adammışsın". Çöpçü Kaptan lafa girdi: - Adalı doğru söylüyor. Bodrum'da bayan kuaför sayısı 80'in üzerinde. Randevusuz gidemezsiniz... Bir köşede güneşleyen Ethel Yenge, "Biz Türkler'e ne olmuş," dedi. Ağabeyim Hans Ziya da lafı tamamladı: "Biz Almanlardan bahsediyor." Kaptan Ahmet bir sosyal bilimci gibi konuşmaya devam etti: "Şu Almanlar var ya! Kahvaltıda biraya başlarlar, yatarken fondip yaparlar. Rakıyı ise Fanta ile içerler. Soslu ve yağlı yemeklere bayılırlar. Kavga gürültü etmezler. Bol kitap okurlar. Kumsalları severler. Şu İngilizler var ya! Ne verirsen yerler, ne verirsen içerler. Havaya girince hemen kavga ederler. Ağaçlı yerlere bayılırlar. Gençleri değil yaşlıları gazete ve kitap okur. Şu İtalyanlar var ya! Hafif yerler. Öğleyin salata. Denizden ne çıksa yerler. Şarabı seçerek içerler. Kavga eder gibi bağırarak konuşurlar sürekli müzik dinlerler. Kayalık yerlerde denize girmeye bayılırlar. Şu Amerikalılar var ya... Her şeyi öğrenmek isterler. Denizden karaya çıkarlar dolaşırlar. Her şeyi yerler, her şeyi içerler ve sürekli kitap okurlar. Sohbetleri uzun ama konuşmalar kısadır. Asla kavga etmezler." Peki Mavi Tur'da aşk! Anlattı, hepsi birer roman olur. Hele bir tane iki İngiliz kızın aşkı var ki. Denizin ortasında tam nikâh anında erkek yüzerek kaçmış! Hani ne derler; Mavi Tur'da bütün aşklar tatlı başlar ama tatlı bitmez! Bunları da bir başka yazıda yazarız efendim.
MESAJ: Yan masayı dikkatle gözlüyorum. Turist, garsonun getirdiği balıkları inceledi, sonra cebinden çıkardığı İsviçre çakısı ile balığın kuyruğunu kesti. "Bunu bana pişir getir," dedi. Turistleri nasıl kazıklıyoruz hikayesi gelecek pazara efendim!
|