 |
|
 |
 |
 |
 |
 |
SMS: MS yaz boşluk bırak mesajını yaz 4122'ye gönder |
|  |
|
 |
 |
 |
 |
 |
 |
 |
 |
|
|
  |
|

Türklük savaşında aidiyet...
Sovyetler'in dağılmasından bu yana her isim denendi. Önce, "Türk Cumhuriyetleri" denildi. Tepki görünce, başına "Orta Asya" kelimesi eklendi. O da olmayınca, "Türkçe konuşan Cumhuriyetler" diye anıldı. "Biz kendi dilimizle danışırız" tepkisi gelince, "Türk devlet ve toplulukları" ismi konuldu. Bağımsızlıklarına kavuştuktan bu yana geçen 16 yılda, neredeyse her yıl aidiyetlerine ilişkin tanım Türkiye tarafından verildi. Hiçbiri de tutmadı. Örsün üzerinde dövülen demir gibi, her çekiç darbesinde aradaki bağ biraz daha inceldi. Örneklemek için 10 yıl öncesindeki fotoğrafı anımsamak yeterli. Dünkü gibi yine Antalya'da gerçekleştirilen Türk Devlet ve Toplulukları Dostluk, Kardeşlik ve İşbirliği Kurultayı yapılıyor. Sahnede Turgut Özal, Süleyman Demirel, Alparslan Türkeş'in yanında, örs üzerinde Orta Asya cumhuriyetlerinin liderlerinin hepsi eksiksiz demir dövüyor. Dün ise Azerbaycan ve KKTC dışında hiçbiri yoktu. Bunun nedeni, bazı siyasi çekişmeler dolayısıyla beş yıldır Kurultay'ın yapılmamasına bağlanabilir. Bu yıl Başbakan Erdoğan'ın, himayesine alması sayesinde Tanıtma Fonu'ndan sağlanan 700 bin dolarlık kaynakla Kurultay'ın yeniden toplandığı da söylenebilir. Ancak 16 yıldır söylenenlerin ötesinde dün yeni bir şey de yoktu.
Başlangıç mevsimi Başbakan Erdoğan'ın da dün söylediği gibi "bu dönemsel bir zayıflama" mı? Veya, tarihsel bağı olan Türk cumhuriyetleri bu günkü gelişmeleri fırsat bilip "tecrit tuzağından" kurtulabilir mi? Erdoğan'ın da dün vurguladığı gibi, "dünyanın yeniden şekillendiği süreçte Filistin, Lübnan gibi yeni sancıları savuşturmak için, dünya siyasetinin oyun sahası bu coğrafyada nesne yerine özne haline" birlikte gelmek olası mı? Erdoğan'ın ardından kürsüye gelen Aliyev ve Talat'ın konuşmalarındaki yakınmalar beklentiyi karşılamıyor. Çünkü her ikisinin ülkesi de kabul gören haklılıklarına rağmen yalnızlık içinde. Daha ilerisi, Talat'ı kendinden sonra kürsüye gelen Azerbaycan Cumhurbaşkanı da olmak üzere, resmi sıfatıyla herhangi bir "Türk devleti veya topluluğu" da davet etmedi. Erdoğan, dün İngilizce, İspanyolca, Fransızca konuşan ülkelerin yaptığı gibi Türkçe konuşan devletler topluluğu oluşturulması sayesinde bazı engellerin aşılabileceğini söyledi. Kürsüde dün Azerbaycan ve KKTC cumhurbaşkanları ile Başbakan Erdoğan dışında konuşanlar ancak simültane çevirmenler sayesinde anlaşılabildi. Ülke insanlarının gelişmişlikle birlikte, öz varlığına, yani aidiyetine daha sıkı sarıldığı çağda, tek dil birliği sağlanabilir mi? Bir önceki yüzyılda kolaydı, bugün ise zor...
|
|
 |
|
|