|
|
Soğuk ışık
Sağlıklı ve ışıltılı bir cilde sahip olmak her şeye rağmen mümkün. Yeter ki; cilt güzelliğini sürdürmenin yolunun, dengeli ve doğru beslenmeden, antioksidanların kulanımından, güneşin zararlı ışınlarına karşı korunmaktan, güvenilir kozmetik seçiminden ve en sonunda modern araştırmalara dayalı tıbbi yöntemlere başvurmaktan geçtiği akıldan çıkarılmasın. Filozof Heraklitos, 'Panta rei' demiş; yani, 'her şey akıp gider...' Evet, durdurmanın mümkün olmadığı akıp giden zamanla birlikte, takvimin yaprakları düştükçe; cildin tazeliği ve ışıltısı da kaybolmakta. Tıp insanları buna 'cronoaging', 'zamana dayalı yaşlanma' diyorlar.
ZAMAN DURMUYOR... Cildimizde bir dizi biyolojik, biyokimyasal ve kalıtımsal olaylar zinciriyle gerçekleşen bir süreç bu. İşte bu nedenle herkes aynı şekilde yaşlanmıyor. Dış etkenler, özellikle güneş - ki bunun etkileriyle ortaya çıkan yaşlanma 'fotoaging', 'ışığa bağlı yaşlanma' olarak tanımlanıyor- ve kirlilik, her cildi aynı şekilde etkilemiyor. Ancak ne şekilde gelişirse gelişsin, sonuçta nem ve elastikiyet kaybıyla, kırışıklıkların oluşumu kaçınılmaz oluyor. Modern tıp, teknolojiye dayalı gelişen sistemleriyle, zamanın akışını durduramasa da, etkilerini en aza indirgemek için her gün yeni çözümler üretiyor. Genel olarak bu sistemlere ışığa dayalı gençleştirme anlamını taşıyan 'foto-rejuvenation sistemleri' adı veriliyor. Bunların bir kısmı, bazı lazer dalga boyları gibi sıcak ışık kaynaklarıyken, bazıları soğuk ışık kaynaklarından oluşuyor. Son dönemde özellikle, bu soğuk ışık kaynaklarının kullanımı hayli önem kazandı. Bunlar arasında en önemlisi kısaca LED (Light Emittig Diods) olarak adlandırılan sistemlerdir. LED'ler, elektrik enerjisini ışığa çeviren yarı iletken aygıtlardır. Alevler ve akkor filamanlar gibi elektriksel ısıtmayla, ışık yayar. Yani, bir tür doğal ışık yayan minik ampullerdir. Kimileri LED'leri 21'inci yüzyılın ışık kaynağı olarak tanımlar. Örneğin televizyon kumandanızın kızılötesi ışık yayan ampulü bir LED'dir. Kimin aklına gelirdi ki, bir gün o minik ampullerin cilt gençleştirmede kullanılacağı?
AMPULLE GELEN MUCİZE Hem de bunu ilk keşfeden, 40 yıl önce NASA olmuş. Öncelikle kırmızı ışık yayan LED'lerin bitkileri daha hızlı geliştirdiğinden yola çıkarak, hücre tamiri ve yara iyileşmesinin hızlandığı sonucuna ulaşılmış. Yerçekimsiz ortamda hücre gelişiminin daha da yavaşladığı göz önüne alındığında; kızılötesine yakın dalga boyunda ışık yayan LED'lerin kas, kemik ve yumuşak doku metabolizmasını hızlandırdığı kanıtlanmış. Son yıllarda kırışıklık, güneş hasarları, yara iyileşmesi ve aktif akne tedavisi gibi estetik uygulamalar arasında yer alan LED'lerin kullanımının başlangıcı buna dayanıyor. Nasıl uygulandığına gelince; LED sistemleri, tıpkı yüzü bronzlaştırmak için evde kullanılan solaryum cihazlarına benziyor. Tek ve büyük farkı; buradaki ışık kaynağının dalga boyu 650880 nm. arasında değişiyor ve tamamen sağlıklı, güvenilir, iyilik veren, gençleştiren bir ışık yayıyor. Genellikle hastalar haftada iki kez olmak üzere, 4 hafta boyunca, 20'şer dakikalık seanslar halinde, bu ışığa yüzlerini tutuyorlar. Kimi hekimler, bazı durumlarda, cildi ışığa daha duyarlı hale getirmek için birtakım uygulamalar yapıp, tedaviyi en çok iki-üç oturum şeklinde düzenliyorlar. Kızılötesi dalga boyuna yakın ışığın ciltteki etkisi çok yönlü oluyor: Biyolojik olarak cilt uyarılıyor ve onarım süreçleri hızlanıyor, lokal olarak cildin bağışıklık sistemi yükseliyor, renk düzensizlikleri ve kırışıklıklar azalıyor; parlak ve canlı bir cilt dokusu ortaya çıkıyor. Amerikan Dermatoloji Akademisi'nin ve Amerikan Dermatolojik Cerrahi Derneği'nin yayınladığı son çalışmalar da bu yeni yöntemin yüksek başarısını gözler önüne seriyor. Bu da bilimsel temele dayalı estetik uygulamalar açısından önem taşıyor.
|