'Fazla para adamı bozar'
Böyle dedi, kabakçı adam. Bodrum'un, kesinlikle turistik olmayan, kuşun uçtuğu ama kervanın geçmediği, kıyıda köşede kalmış bir köyündeyim; Dereköy'de. Peki, burada ne işim var benim? Gümüşlük'ün en şık, en tarz, en acayip restoranı Mimoza'da, dekor amaçlı kullanılan denizin içindeki kurumuş ağaca asılan lambalara bayıldım da ondan. Balkabağından yapılmış boncuklu lambalar... Müthiş görünüyorlar. Mimoza'nın sahibi ve yaratıcısı (!) Fikret'e soruyorum: - Fiko, bu lambaları nereden aldın? - Bilmem kaç kilometre ileriden, Dereköy'den... - Kalkın arkadaşlar, gidiyoruz. - Yav daha rakılar duruyor, nereye? - Dereköy'e!
***
Beni dinlemediler tabii. O akşam kalkmadılar, henüz tam olarak sömürülmemiş masadan. Ama söz verdiler, "Ertesi gün seni o köye götüreceğiz," dediler. Götürdüler de... Minik bir köyün, minicik bir dükkAnı. Balkabağından aklınıza gelebilecek türlü türlü hediyelik eşyalar... Ayrıca kurutulmuş sebzelerden imal ürünler. Ne işe yaradıkları da tek tek üzerlerine yazılmış. Ben minik bamyaların dizilmesinden oluşan 'koca bulduran', inci gibi dizilmiş cevizlerden oluşmuş bir 'araba aldıran' ve olur da kocayı bulursam, onu dizimin dibinden ayırmamak için karanfil-nazar boncuğu karışımı, bir adet 'koca bağlayan' aldım. Bu 'koca bağlayan'ın diğer bir fonksiyonu daha varmış. Yine üzerine not edilmiş: "Eğer adamdan sıkılırsanız, bu kez karanfilli duvar süsünü ters asacakmışsınız. Adamın bir daha yüzünü görmezmişsiniz!"
'ŞÜKÜRDAR OLMAK LAZIM' Boncuklu balkabağı lambaları arasından zor da olsa seçimi yaptıktan sonra, bu şirin dükkânın sahiplerinden Hüseyin Özgül ile sohbet ettim. Mini bir röportaj yapayım istedim: "Bu kadar kıyıda köşede kalmış bir dükkânınız var ama yörede adınızı bilmeyen yok. İnsanlar dünyanın yolunu tepip sizi buluyor ve ürünlerinizi satın alıyor. Daha modern aletlerle seri üretime geçmeyi, ürünlerinizi mağazalara pazarlamayı neden düşünmüyorsunuz?" Elindeki, üzerine delikler açtığı balkabağından gözlerini bir an için ayırdı ve sakin sakin şöyle dedi: "Fazla para adamı bozar. Şükürdar olmak lazım, şükürdar!" Röportaj böylece ilk soruda son buldu. Ağzımın payını alarak sessizce satın aldıklarımı yüklendim ve Dereköy'den ayrıldım. Kıyıdan kıyıdan...
|