|
|
'Eşimi günde 3-4 kez ararım'
Çocukluğu 14 ayrı vilayette geçen DYP lideri Mehmet Ağar, ailesine duyduğu bağlılığı ve siyasi şekillenmesindeki önemli olayları anlattı.
'Karımla kısa tatillere çıkarız' "Karımla birbirimize çok bağlıyız. Ben üniversitede okurken tanıştık. Konuşarak evlendik. Günde üç dört kez telefonda görüşürüz. Boş zamanlarımda evdeyim. Kısa tatillere çıkarız. Ağır görevlerimden kalan boşluğu hep o doldurdu, bana destek oldu. 4 Eylül'de 32 senemiz dolacak. Bağımız çok sağlamdır. Günde en az üç dört sefer telefonda konuşuruz."
'Annem mübarek kadındı' "Hayatım boyunca annemle çok iyi ilişkilerim oldu. O benim her şeyimdi. 40 yaşında dul kaldı. Ben Siyasal Bilimler'de birinci sınıftaydım. Kardeşlerim küçüktü. Ailenin ve tahsilin sorumluluğu üzerime kaldı. 67 yaşında Çanakkale'ye yerleşmek istedi, götürdüm yerleştirdim. Sonra kalpten öldü."
Anadolu'da et, İstanbul'da balık yiyor
Önümüzdeki seçim sonuçlarının DYP ve AKP arasında kurulacak bir koalisyonu mümkün kılacağını söyleyen DYP lideri Mehmet Ağar, Anadolu'da et, İstanbul'da balık yiyor. Sabahları yürüyor, kondisyonunu düşürmemek için içki içmiyor.
-Almış olduğunuz görevler, içinden geçtiğiniz karanlık koridorlar, halka taşıdığınız alacakaranlık... Bütün bunların bir açılımını yapabilir misiniz? Sonuçta herkesin olumladığı bir isim değilsiniz... - Ama işte onların halkla bir bağı yok. Onlar çok uzağında yaşıyorlar halkın. Farkında da değiller uzağında olduklarının. Kendilerine ait bir dünya kurmuşlar gerçek hayattan çok kopuklar. Birçoğunun yaşam tarzları, yetişmeleri falan, onlar zengin sınıf ailelerin çocukları. Onlar aristokrat kesim, ben halk çocuğuyum tamamen. Biz halktan geliyoruz. Sizin kastettiğiniz kesimler belli bir entelektüel kesim. Benim yaşamam, okumam, çocukluk hayatım, gençlik hayatım, tahsilim, yaptığım görevler, görevler içindeki davranışım, tavırlarım...
- Çocukluk hayatınız nasıl geçti? - Anadolu'nun 12, 14 vilayetinde geçti. Babamın memuriyeti dolayısıyla doğum yerim Ankara, Ankara'dan da iki yaşında Muş'a gitmişiz, oradan dört yaşında Kırklareli'ne, Muş'tan Mardin'e, Mardin'den Kırklareli'ne, Kırklareli'nden Urfa'ya gelip ilkokula başladım. Urfa'dan Gümüşhane'ye, Gümüşhane'den Bolu'ya, Bolu'dan Adana'ya ilkokula devam ettik. Adana'da 27 Mayıs 1960 bir travma, önemli bir travmadır bizim için. Babama tahkikat açtılar, bir sene mesleğe ara vermek zorunda kaldı, 1961 yılında tekrar göreve iade edildi, Erzincan Emniyet Müdürü oldu. Ankara'da ilkokul dördü okumuştum, Erzincan'da ilkokulu bitirdim. Orda ortaokula başladım, oradan Kayseri'ye tayin oldu. Kayseri'de yine orta mektepte bir sınıf okudum. Oradan Diyarbakır'a tayin oldu.
- 1960'ta kaç yaşındaydınız? - Dokuz. Babam Adana Emniyet Müdürü'ydü. Kabadayılık ve zorbalığın hâkim olduğu bir şehirde asayişi çok düzgün bir hale getirmişti. Halk gözünde bir efsaneydi. Zora zorla karşılık verirsiniz tabii. Hukuk kamu adına zor kullanma yetkisini sadece güvenlik gücüne verir. Siz de hukuk adına, halk adına o zoru kullanırsınız. Ya da halka zor kullananları etkisiz hale getirirsiniz.
- Bir yandan da meclislerin adamısınız. İstanbul'daki balık lokantalarında rastlanıyormuşsunuz sık sık... - O şundan, ben bütün eti Anadolu'da yiyorum, İstanbul'da balığın dışında bir şey yememeye gayret ediyorum. Kilo bakımından.
- Belli bir medeniyet dozunuz da var. - Babam nihayetinde o zamanlar üst düzey bir devlet memuru. O yapıdan yetiştik ama biz teşhirci bir yaşam içinde olmadık. Mahallede oturduk hep. Çember çevirdik, topaç attık, top oynadık hayatımız boyunca, kavga ettik. Ama gidip babamıza şikâyet etmedik, gidin bulun üstesinden gelin demedik. Onun için arkadaşlarım beni hep sevdiler. Herkesin yanında olmaya çalıştım. Ben ilkokuldayken de sınıf mümessili idim.
- Her ilin insanının sahiden altı çizilesi bir özelliği oluyor değil mi? Ama sizin tehlikeniz her birinden bir şey kapmış olmanız galiba - O oluyor. O karakteristik yapıyı kaptık biz tabii. Davranış biçimlerini biliyorum, geleneği biliyorum, göreneği biliyorum. Erzurum'da valiliğim var. Doğu'yu tamamıyla biliyorum. Sonunda İstanbul Haydarpaşa Lisesi'nde liseyi bitirdik. Şimdi bu bizim için dünyada hiçbir şeyle satın alamayacağınız engin bir tecrübe, bilgi birikimi, insan tanıması. Yıllar boyunca benim şahsi arkadaşlık ilişkilerim, ailevi ilişkilerim devam etti geldi. Oradan geldik Ankara'da Siyasal Bilgiler Fakültesi'ne üniversite tahsiline. O çok önemli benim için. Onu kazanamazsam çok mutsuz olurdum herhalde. Hayatımın en heyecanlı günlerinden bir tanesi çocuğumun doğumu, bir de üniversite imtihanındaki mülkiyeyi kazanmamdır. Kazandım, çok mutlu olarak okula başladım. Ama çok üzücü bir şey, birinci sınıfında babam öldü.
- O sizi kazanmış gördü ama... - Birinci sınıftaydım. 1969 yılının Nisan ayıydı. Kazandığımı gördü tabii ama çok gençti. 43 yaşındaydı. Kanserden öldü. Sonra bir yerde hem ailenin sorumluluğu bizim üzerimizde, hem tahsil sorumluluğu.
- Eşiniz nasıl bir aile yapısından geliyor? - Onların kökü Bulgaristan göçmeni. Babası çocuk yaşta Bursa'ya gelmiş. O da Ankara'ya. Lise tahsillidir. Ankara'da yaşamışlar hep.
- Eşinizle bir siyasetçiden beklenmeyecek kadar ilgili misiniz? - Bağlıyızdır birbirimize çok. Biz konuşarak evlendik. Hatta babası da çok koyu bir demokrat partili olduğu için sorun bakalım ailesi halk partiliyse vermeyelim demiş gibi bir laf etmiş. 4 Eylül'de 38. senemiz dolacak. Çok anaç bir tip. Çocuklara çok düşkün. Ağır görevlerimden dolayı ihmal ettiğim alanları doldurdu hep. Bana her şekilde destek oldu. Ufak tefek de olsa tatiller yapıyoruz. Bazen yurt gezilerine beraber gidiyoruz. Boş olduğum her zamanım evdedir benim. Dışarıda pek olmam. Okuruz beraber, sinemaya, tiyatroya gideriz. Bağımız çok sağlamdır. Günde en az üç dört kez telefonla konuşuruz.
- Anneniz nasıl bir hanımdı? - Hayatım boyunca annemle çok iyi ilişkilerim oldu. O benim her şeyimdi. Çok mübarek kadındı. 40 yaşında dul kaldı. Ben Siyasal birinci sınıftaydım ve kardeşlerim küçüktü. Ailemin ve tahlisin sorumluluğu üzerime kaldı. Bir gün 67 yaşında Çanakkale'ye yerleşmek istedi. Yardımcısıyla gittim yerleştirdim. sonra kalp krizinden öldü.
- Siz kendinize bakıyor musunuz? - Bir siyasetçi sporcu gibi yaşamalı. Ben her sabah yürürüm, karın için mekik çekerim. Davet icabı bir iki kadeh içtiysem, çok dikkat ederim. Çünkü siyasetçi güne erken başlamak zorundadır.
ŞEBNEM İYİNAM
|