|
|
|
|
|
|
|
|
|
Çocuk cesetleri Dünyanın umursamaz tavrını değiştirecek
TBMM Başkanı Bülent Arınç, İsrail'in Lübnan ve Filistin'e müdahalesi konusunda, ''İnanıyorum ki bu çocukların bu samimi gözyaşları ve o cansız bedenleri, dünyanın herhalde umursamaz tavrını değiştirecek ve günlerdir sadece konuşan, ama iki satırlık bir karar alamayan GüvenlikKonseyi de belki haline bakıp utanacak ve bu noktada bir karar almaya mecbur kalacak'' dedi.
Tatilini geçirdiği Balıkesir'in Edremit ilçesine bağlı Güre beldesindeki devre mülkünde, İsrail'in Filistin ve Lübnan'a müdahalesikonusunda Anadolu Ajansı'na açıklamalarda bulunan Arınç, Türkiye'nin, bir taraftan insani yardımları süratle bölgeye ulaştırırken bir taraftan da meclis ve hükümet olarak büyük bir diplomatik çaba gösterdiğini belirtti.
Hükümetin
çabalarının takdirle anıldığını kaydeden Arınç, kendisinin de TBMM Başkanı ve İslam Konferansı Örgütü Parlamentolar Birliği (İKÖPAB) Dönem Başkanı olarak bazı çabaların içine girdiğini söyledi.
Filistin Meclis Başkanı Aziz Duveyk, ardından Lübnan Meclis Başkanı Niabih Berri'nin yardım isteyen mektupları üzerine İKÖPAB'ın 47 üye ülkesinin parlamento başkanlarına acilen bir mektup göndererek olaylara müdahale etmelerini istediğini anımsatan Arınç, Avrupa Parlamentosu Başkanı Josep Borrell ve Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Başkanı Rene van der Linden'e, Parlamentolararası Birlik Başkanı ve BM Genel Sekreteri Kofi Annan'a bu mektuplardan göndererek olayın vahametini anlattığını kaydetti.
Arınç, bu arada çok acı bir durum yaşandığını, belki de dünyada ilk kez bir ülkenin parlamenterleri ve bakanlarının gözaltına alındığını ve tutuklandığını anlattı. Bu kişilerin serbest bırakılmaları konusunda girişimlerde bulunduklarını, ancak bu girişimlerin sonuç vermediğini vurgulayan Arınç, aksine bir hafta kadar önce de Filistin Meclis Başkanı Duveyk'in tutuklandığını, bir parlamento başkanının tutuklanmasının, ''cinnet derecesinde'' kötü birolay olduğunu ifade etti.
Bunun üzerine, Avrupa Parlamentosu Başkanı'na ve diğer üye ülkelerin liderleri ile parlamento başkanlarına birer mektup yazarak bu durumu kınadığını anlatan Arınç, muhataplarından bu olayı üzüntüylekarşılayan yanıtlar aldığını belirtti.
ÇOCUK CESETLERİ
Arınç, özellikle Kana katliamından sonra çocuk cesetlerinin fotoğraflarının, ağızlarındaki emzikleriyle görevlilerin elinde cansızvücutlarının teşhir edilmesinin, ''kalp taşıyan'' insanlar için çok acı olduğunu dile getirerek, bu görüntülerin hangi millet, ırk ve dinden olursa olsun kabul edilemez olduğunu, ayrıca semavi dinlerin hepsinin bir savaş halinde bile silah kullanamayacak kadar yaşlı olanların, çocuk ve kadınların canlarının, namuslarının korunmasını emrettiğini ifade etti.
İsrail'in buna rağmen hiçbir sınır tanımadan bombalarını yağdırdığını, sadece ''Hizbullah mevzileri'' dedikleri yerlerin vurulmadığını, apartmanların üstüne bomba atıldığına işaret eden Arınç, şunları dile getirdi:
''Bu, çok acı bir dram ve bu savaşın bütün vahşetini gösteren tekkare fotoğraf herhalde o olsa gerek. Yoksa karşı karşıya iki ordu gelse, savaş şartları altında mücadele etse, buna dünya tanık olmuştur... Ama Lübnan masumdur, savaşla hiçbir ilgisi yoktur. Orada bir silahlı örgüt varsa ve yanlış eylemler yapıyorsa, bu örgütle mücadele etmenin şartları bu değildir.
Dünyada terörle mücadele etmenin, hem ortak tanımında hem de ortakbir mücadele platformunun oluşturulmasında esasen dünya ittifak halindedir. Eğer mesele Hizbullah'ın yok edilmesiyse Hizbullah Lübnan'ın bir gerçeğidir ve yıllarca orada bir siyasi parti olarak da hükümet ortağı olarak da hayatiyet göstermiştir. Münferit eylemler yapmak suretiyle hayata kastediyorsa, bunun karşılığında da o örgüte karşı darbe vurulabilir. Ama örgüt hala hayatiyetini muhafaza ediyor ve bu olaylar sebebiyle giderek güçleniyorsa, o ölen çocukların, o ağlayan annelerin, o masum insanların kanının bedelini kim ödeyecektir ve bu insanların günahını kim üstlenecektir. Bu gerçekten çok düşündürücüdür.''
Arınç, Lübnan'ın hedef alındığını, ortadan kaldırılmaya çalışıldığını, ''eli kolu kesilerek budanmak istendiğini'' ifade ederek, Lübnan'ın geçmişte de benzer yıkımlarla karşılaştığını ve yinehalkının 1 milyondan fazlası mülteci olan bir ülke konumuna geldiğini belirtti.
'BM GÜVENLİK KONSEYİ BELKİ UTANACAK'
Bakanların ve parlamenterlerin tutuklanması, çocukların hayatını kaybetmesi ve kadınların gözyaşının, İsrail'in ''günah hanesi''ne yazılacağını ve sorumlu tutacağını vurgulayan Arınç, şöyle devam etti:
''Ben inanıyorum ki dünyanın umursamaz tutumu, bu çocuk fotoğraflarıyla ilgi, dikkat çekmeye başlamıştır. Biz bunu daha önce Bosna-Hersek'te de başka ülkelerde de gördük... Bir Pazar yeri katliamında Boşnak masum çocuklarının gözyaşlarıyla dünya ancak harekete geçebilmişti. İnanıyorum ki bu çocukların bu samimi gözyaşları ve o cansız bedenleri dünyanın herhalde umursamaz tavrını değiştirecek ve günlerdir sadece konuşan, ama 2 satırlık bir karar alamayan Güvenlik Konseyi de belki haline bakıp utanacak ve bu noktadabir karar almaya mecbur kalacak.''
İMTİHANI KAYBEDEN ÜLKELER
Arınç, dünyanın umursamazlığının veya BM'nin, AB'nin suskunluğunun eğer bir ayıpsa, bu ayıbın onların üzerinde kalması gerektiğini, ancak bu saldırı karşısındaki tavrı önemli olan Türkiye'nin bu imtihanı kazandığını ifade ederek, şunları kaydetti:
''İmtihanı kaybeden ülkeler var. Hemen yanı başındayken İsrail'inbu saldırganlığına gözlerini kapatıp, Lübnan'ın çığlıklarına kulaklarını tıkayan ülkelerin de gözünü ve kulağını açmak istiyoruz. Yani bitaraf olan bertaraf olur. 'Ben tarafsız kaldım' diyerek bu vahşete, cinayetlere gözünüzü kapatamazsınız. Eğer gözünüzü kapatırsanız, bugün Lübnan'ın başına gelen olay, eminim ki çok uzak olmayan bir zaman da sizin başınıza gelecektir. O zaman başkaları gözlerini kapatırlar. Kaldı ki biz inancımız, bölge çıkarları bakımından ortak bir medeniyetin insanları olarak çok şeyler yapabiliriz.
47 ülkenin, İKÖ'de 57 ülkenin 1.5 milyarı temsil ettiğini bilmeliyiz. Bugün batının bir tek anladığı şey var, güçlü olmak zorundasınız, haklı olmanız yetmiyor. Biz haklıyız ama güçlü değiliz. Gücümüzü mutlaka göstermemiz gerekiyor. Bu gücü göstereceğimiz platformlar bu tür organizasyonlardır.
Maalesef, BM'nin yapısında maalesef 5 tane ülkenin veto hakkı vardır. Bu sistem de mutlaka değişmelidir. Yani Rusya'nın veto ettiği bir şey hayata geçirilemiyorsa, ABD'nin veto tehdidiyle bir karar alınamıyorsa, Çin'in, Fransa'nın kendi çıkarları açısından uygun görmediği veya pazarlık konusu ettiği bazı olaylar masum ülkelerin yararına karar haline gelemiyorsa, o zaman BM neye yaramaktadır, neyintemsilciliğini yapmaktadır, kimin çıkarları için çalışmaktadır? İsrail'in bu saldırganlığı dünyada BM'nin de belki sonunu getirecek, onu itibarsız kılacak sonucu da vermiştir. Bugün sokaktaki insanlara sorunuz, BM'nin bu kayıtsız durumu karşısında, bu örgütün ne işe yaradığını sorgulamaktadır.''
TÜRKİYE'NİN GEÇİCİ ÜYELİĞİ
BM Genel Sekreteri Annan'ın da aynı sıkıntıları yaşadığını, 5 daimi üyenin yanında 10 tane de geçici üye olduğunu, Türkiye'nin 2008-2009 geçici üyelik için müracaatta bulunduğunu belirterek, sözlerini şöyle tamamladı:
''Umarım, Türkiye'nin seçimlerde kazanması halinde daimi olmayan üyeliğiyle Güvenlik Konseyi'nde yapacağı çok önemli işler bulunmaktadır. Biz 4 senedir parlamenter diplomasi içinde Türkiye'nin Güvenlik Konseyi daimi olmayan üyeliğinin adaylığının da desteklenmesini istiyoruz. Şu anda 105 ülkeden Türkiye destek vaadi almıştır, bunların büyük kısmı yazılıdır.
Önümüzdeki yıl seçimler yapılacaktır ve 2008-2009 dönemi için Türkiye, BM Güvenlik Konseyi'nde umarım ki temsil edilecektir'' diye tamamladı.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|