|
|
|
|
Vücut dilinizi anlıyor musunuz?
Yaz mevsiminin gelmesi vücudumuzla bir çeşit kontağa girmemizi sağlıyor. Ancak isteksiz bir kontağa! Çözülmesi gereken bir problem gibi mayo ve bikinileri nasıl giyeceğimizi düşünüyoruz... Vücudun nasıl göründüğüne kafa yormaktan, nasıl hissettiğini fark etmiyoruz. Yani vücudun dilini anlamaya çalışmıyoruz... Kendimize verdiğimiz değerin düşüklüğü, toplumun bir alışkanlığı haline geldi. Bu değerin artması da önce vücut ile ilişkimizi değiştirmekten, vücut dilini anlamaya başlamaktan geçiyor. İçinde olduğumuz bedeni yargılamak, eleştirmek, yorum yapmak; bizi vücudumuzla gerçek bir bağ kurmaktan uzaklaştırıyor ve dışarı yönlendiriyor. (Yani kendimiz için değil, başkalarının görüşü, onayı için yaşamaya başlıyoruz.)
Baskılardan kurtulun Tipik bir ofis gününü düşünelim: Stresli bir düşünce, kasılmış, gergin, tembel kaslar, oksijeni azalmış bir floresan ışığının altında bilgisayar ekranının önünde gözleriniz yorgun, satıhta ancak yaşayacak kadar nefes alıyorsunuz. Yani vücudunuzun verdiği ihtiyaç sinyallerinden tamamen kopuk, düşüncelerinizin yarışına ve her şeyin istediğiniz gibi olması için egonuzun kontrolüne kendinizi kaptırmışsınız. (Çok mu karamsar oldu? Ama eminim ki pek çok kişi ne demek istediğimi anlıyor) Bu kadar kendinizden kopuk, bilinçsiz yaşamın vücudun üzerindeki baskısını bir düşünün; bu tip bir suiistimali vücut uzun süre kaldırır ama genlerinize, hayat tarzınıza, yaşadığınız çevreye de bağlı olarak, bir yerden bir şekilde patlak verecektir.
Yeni bir güne başlarken Sabah kalkarken yataktan uçarak kalkmayın. Önce fiziksel olarak nasıl hissettiğinizi fark edin. Gün boyunca canlı olabilmek için bu bilinci korumalısınız. Mesela sıcak bir şey içerek gününüze başlamanız sizi rahatlatıp, kendinizi biraz daha güvencede hissettirebilir. Duş alıyorsanız vücut kremiyle ya da yağıyla masaj yaparak cildinizi canlandırın. Bu; bir çeşit kendinize verdiğiniz değeri ve bakımı gösterir başkası fark etmese de... Giyiminizin rahat olmasına özen gösterin. Bütün gün 'bir eve gitsem de şu üstümdekileri çıkartıp atsam' düşüncesine takılı kalmayın. Giysinizin kumaşının rahat bir materyal olmasıyla, cildinizi kavramasıyla yürüyüşünüz bile değişir. İşe gittiğinizde, ne zamanlar kısa kısa aralıklar vereceğinizi önceden planlamayı alışkanlık haline getirin. Günün yoğunluğuna bir kez kendinizi kaptırdınız mı; ancak o baskıyı vücuda iyice yükledikten sonra aklınız başınıza gelir. Yani hayatınızın bir denge içinde olduğunu hatırlatın kendinize. Ara ara vücudunuzu açacak mini rahatlamalar, egzersizler yapın. (Bunlarla ilgili resimleri önümüzdeki haftalarda bu köşemde aktaracağım) Öğle yemeğinizi hafif tutun. Yedikten sonra pişman olmayın. Ayaküstü atıştırmak yerine şartlarınız elverdiği ölçüde alımlı bir atmosfer yaratın kendinize. Yemeği masanızda yiyorsanız; hiç olmazsa yanınızda bulundurduğunuz tabak ve çatalları plastik kullanmayın. Yani o sıkışık, stresli güne, gerçekten bir ara verdiğinizi hissedin. Genel olarak vücudunuza bakın, çalıştırın, dinlendirin. Yoksa ihmal ederek harcamış olduğunuz enerji, ileride size çok ağır bir şekilde geri gelecektir. Yani ödediğiniz bedel çok yüklü olacaktır. (kronik ağrılar, bağışıklık sistemini güçsüzleştiren hastalıklar, kalp-dolaşım sorunları, depresyon sadece birkaçı...) Bu işin fiziği böyle. Uygulamak için vücudu daha yakından anlamaya başlamanız gerekiyor. Yukarıda verdiğim örnekler, vücudunuza yapabileceğiniz çok önemli yatırımlardır. Bu alışkanlıklar bir kez oturdu mu, sadece görüntünüze takıntılı yaşamak yerine, daha sağlıklı yaşamanın temeline de adımı atmış olursunuz.
|
|
|
|
|
|
|
|
|