Kamuda yatırım kararı
13 ildeki elektrik kesintisinin ardından enerji yatırımları tartışması yeniden gündeme oturdu. Var olan üretim üniteleri ilerideki tüketim talebini karşılamaya yeterli mi? Hangi kaynaktan enerji üretelim? Özel sektöre devrederken nasıl fiyatlayalım? Enerji üretiminde özel sektörü hangi yöntemle teşvik edelim? Soru da çok sorun da. Ama tartışmadığımız çok önemli bir nokta var. Yatırım kararını üretim ve tüketimin hangi aşamasında vereceğimiz. Geleceğe dönük tüketim tahminlerinin dayandığı varsayımlar belki tahminin kendisinden de önemli. Biz bayağı ciddi genel denge modellemesi gerektiren varsayımları sorgulamak yerine, -ki bunlar büyümeyi etkileyen faktörlerin teker teker irdelenmesini gerektirir-, elektrik kesintisinin turistler üzerinde yarattığı moral bozukluğunu konuşmayı tercih etmişiz. Yetkililer tarafından verilecek karar, eninde sonunda bizim cebimizi ilgilendirecek, belki de çocuklarımızın. Yatırım kararını mutlaka kamu yetkililerinin vermesi de gerekmeyebilir. Enerji üretim ve dağıtımının özel sektörce sağlandığı ülkelerde bağımsız düzenleyici kurulların fiyatlama politikaları ve yatırım izinleri zaten belirleyicidir. Yatırımın hangi aşamada başlayacağına değişik yöntemlerle çözüm bulunur. Birincisi; tarla büyük, toprak verimli, geniş geniş kullan. Kamu kaynaklarının ve tasarruflarının namütenai olduğu ülkelerde uygulanır. Öyle çok paran vardır ki, ileride lazım olur diye sağa sola gömersin. Bunu seksenli yıllarda deneyen Arap ülkeleri bol havaalanı yapmış çölde buğday üretiminin altyapısını tamamlamışlardır. 90'lı yılların 2. yarısında sıkıntıya düşüp borç alır olmuşlardı. Şimdi ise savunma harcamalarıyla oyalanıyorlar. Bu yöntemin alt uygulaması 1929 ekonomik buhranından sonra Keynesyen yaklaşımdır. Yani ekonomiyi canlandırmak için yol, su, elektrik ve daha fazla iş. Ekonominin dışa açılmaya başladığı anda fazla yatırım aynen sana enflasyon olarak geri döner. Cebinden parayı çeker işini elinden alır. 2. yöntemin patenti Avrupa'ya aittir. Ölç, biç, iyi kestir, herkese danış, yatırımın her aşamasını kontrol et o kadar yavaş davran ki, ne sıkıntıyı kimse hissetsin ne ferahlamayı. Kamu kaynaklarının yerinde kullanımı açısından belki doğru ama içinde heyecan yok, atılım yok. Bizi bozar. 3. yöntemi Asya kaplanları ve bizde Kayserili girişimciler uygular. Ufaktan başla, borç alma. Tutarsa devam et. Siparişi al, iki vardiya, üç vardiyaya çık. Teslimat kalitesini bozmuyorsan hafif geciktir. Parayı biriktirince fabrikayı büyüt, bas yeni makinaya. Kaynak israfı yok, sarı tebligat zarfı yok. Banka müdürleri ararsa gelirken çikolata getirir.
Niye yapıldığını bilmemek Evim yuvam Ankara'da. Az da olsa havaalanını kullanmak zorundayız. Ata Sanayi'de dayımın oğulları, Demir Sanayi'de Ferda var. İhmale gelmez. Ziyaret edeceğiz. Akköprü kapalı, Pursaklar ve Saray Köy'de arabaları bedavadan test ediyoruz. Pazarlık edip, saat açmayan taksi şoförleriyle makam aracı kullanan arakadaşlardan başka şikayet eden yok. Bu arada, Pursaklar ve Saray Köy'ün mimari güzellikleri müstakbel tasarımcılara ilham veriyor. Ama oto yıkayıcılarının hayır duası bunların hepsini bastırır. 30 Ağustos günü trafiğe açılacakmış. Bu da Melih Gökçek yöntemi. Tıkanıklığı başladığı noktada bitir. İki ay sıkıntı çektir, 10 yıl rahat ettir. Kamyonları, kepçeleri diz gücünü göster. Çaktırmadan başla, acele sonuçlandır. Fiziken başarılı. 5. yöntemi ise; hep beraber yıllardır yaşadık. Sadece biz değil, Hindistan, Pakistan ve Latin Amerika ülkeleri belki de halâ yaşıyor. Yatırımın ne başlangıç tarihi belli ne bitişi. Paran var mı, yok mu aldırma. Niye yaptığını bilmediğin için bitince ne işe yarayacağını da bilemezsin. Bu kadar bilinmeyenin bir arada olduğu bir modeli bilgisayara koysan sigortalarını arttırır, kartını yakar. Artık kullanmaktan vazgeçmişiz, ne gam.
|