Söz bir, dönmek iki!!!
Geçen hafta Almanya'daydım. Türk Filmleri Festivali'nde son oynadığım "Ayın Karanlık Yüzü" adlı film gösterilecek. Ben filmde kötü adamı oynuyorum. Doğulu bir antika kaçakçısı. Bir hapishane kuşu... İstanbul'un kalabalığından sonra Berlin terkedilmiş kovboy kasabası gibi geldi bana... Büyük şehirde rahat dolaşmanın tadını çıkarttım... Salon kalabalıktı... Seyircilerin yarısı Türk yarısı Alman... Filmden sonra açık oturum için üst kata toplantı salonuna geçerken merdivenlerde imza faslı filan... 70'lerinde bir hanım yaklaştı; yanında oğlu ve gelini... Orta Anadolu ağzıyla konuşuyorlar... "Sana ne olmuş Ali Poyraz... Çok üzüldüm" dedi... "Ne olmuş hanımefendi?" dedim. Beni hep namuslu aile babası oynadığım Ali Kaptan olarak izlemiş TV'de... Has İstanbullu beyefendi, çoluğuna çocuğuna bağlı, sevimli bir adamdı Ali Kaptan... Öyle yerleştirmiş beni kafasına... "Çok üzüldüm çok... Ailene ne oldu, karın nerede?.. Çocuklarını ne yaptın?.. Sen kaptan adamdın, işin gücün vardı... Niye kaçakçı oldun?.. Konuşman da bozulmuş... Hapiste mi oldu?.. Oğlum bırak bu kaçakçılık işlerini... Yuvana, ailenin yanına dön... Ne işin var Almanyalarda... Hapisten kaçınca buraya ilticacı mı oldun?" Oynadığımız karakterlerle bizleri özdeşleştiren, bir karakterden öbürüne geçişimizi, anlattığımız farklı dünyaları gerçekmişçesine izleyen bu sevgili hanımın engin hayal gücü karşısında küçük dilimi yuttum. Hayalle gerçeğin, dünle bugünün içiçe geçtiği Borges öykülerindeki karakterleri anımsattı bana Hatice Durak hanımefendi... Yaşasın hayal gücü... Açık oturumda film tartışıldı; çıkarken biri oldukça kilolu, iki güzel hanım yaklaştı... Dediler ki: "Kazandığın paraları bize borçlusun... Biz seni çok seviyoruz o yüzden sana reyting yapıyoruz hep..." "Nasıl oluyor bu iş?" "Sen televizyona çıkınca tanıdıklara telefon ediyoruz... Senin oynadığın kanalı açtırıyoruz. Hem de herkes evde kaç televizyon varsa hepsini açıyor... Ben de üç televizyon var. Üçünü de açıyorum. Çok seyredilmiş oluyorsun. Reytingin artıyor." "Sağolun var olun" dedim. Televizyon yöneticileri öğrensin reyting nasıl artırılır... Yaşasın hayal gücü... Aslında 70 milyonluk ülkede 2 bin 500 aletle reyting saptaması yapan yöntemden çok da farkı yok ya!! Varolasın hayal gücü... Döndüm İş-Sanat'ta "Ben Eskiden Küçüktüm" oynadım... İstanbul'dan ver elini Ankara... İstanbul'daki oyuna Hürriyet'ten Doğan Hızlan geldi... Görmeyenlere anlatayım. "Ben Eskiden Küçüktüm" Türk Tiyatrosunun anılarının, belleğinin bir müzayede ile seyirciye satıldığı, çok eğlenceli bir oyun. Oyunun bir bölümünde büyük yazarlarımız Suavi Sualp, Haldun Taner, Aziz Nesin'in bir daktiloyu ortak kullanıp Ali Poyrazoğlu tiyatrosuna yazdıkları oyunun müthiş öyküsünü anlatıyorum; sonra da daktiloyu açık artırmaya çıkarıyorum. Daktilo Doğan Hızlan'da kaldı o gün... Seyirciler Doğan'ı çok iyi bir yazar olarak tanıdıkları için çok alkışladılar... Yakıştırdılar Doğan'a üç büyük yazarın ortak kullandığı daktiloyu... Kıyamet ondan sonra koptu... Oyun bitti bir seyirci kulise daldı... "O daktiloya Doğan Hızlan ne verdiyse iki mislini veririm" dedi. Arkadan bir hanımefendi daldı kulise, yanında 12-13 yaşlarında oğluyla... "Ali bey oyunu çok beğendik. İyi ki gelmişiz... Ama bu yaptığınız yapılmaz... Niçin Doğan Hızlan'a veriyorsunuz daktiloyu... O zaten olacağını olmuş koskoca Doğan Hızlan... Benim oğlum yazar olmak istiyor... Üç büyük yazarın ellerinin gezindiği tuşlardan benim oğlumun zihnine berraklık geçer. Doğan bey ne veriyorsa beş mislini veririm." Zor kurtardık paçayı ve daktiloyu... Ankara'ya geldik Şinasi Sahnesi'nde oynuyoruz "Ben Eskiden Küçüktüm"ü... Bu gece Ankara'daki son oyun... Allah'tan son... Daktilo yüzünden kulis tıklım tıklım. Doğan Hürriyet'te yazmış "daktiloyu er geç alacağım" demiş... Halkı provake etmiş... Oyundan sonra kulis tıklım tıklım doluyor. Herkes daktilonun peşinde... Dün akşam bir antikacı geldi... "Ali bey bu daktilo Doğan beye yedirilir mi?.. Ben bunu yirmi misline satarım" dedi... Bu akşam son oyun var... Teklifleri değerlendireceğim... Doğancığım sana satmıştık ama teklifler de çok cazip... Biliyorsun mal da iyi mal... Suavi Sualp, Haldun Taner, Aziz Nesin'in ortak kullandıkları daktilo... Sana söz verdik ama bilirsin "Söz bir, dönmek iki..." Onun için sen de biraz arttırıver... İstanbul'da da "Ben Eskiden Küçüktüm" 15 gösteri daha yapacak sonra daktilonun kuyruğu kopacak... Herkes inanıyor üç büyük yazarın ellerinin gezindiği daktiloda bir sihir olduğuna... Yaşasın hayal gücü...
|