Turizmde kedi patlaması
Çaktınız mı? Geçen haftaki yazımı böyle bitirmiştim. Çakanlar faks çektiler, e-mail attılar. Sayıları fena değil... Çakmayanlar için: Amerikalı dolandırıcılar mafyadan faizle aldıkları parayla, petrol kralı Mr. Smith karakterini yaratıyor. Paris'teki ünlü Ritz Oteli'nin kral dairesi kiralanıyor. Pırlanta 10 milyon dolara alınıyor... Tokyo'ya götürülüp pırlanta piyasasına sürülüyor. Petrol kralı "Karım kolye değil, küpe olarak takmak istiyor" deyince taşın eşi diye aynı taşı 15 milyon dolara alıp getiriyorlar. Mr. Smith taşa bir bakıyor, "I am sorry, karım fikrini değiştirdi, kolye olarak takacak, ikincisine gerek kalmadı, thank you" diyor... Hala çakmadıysanız, yapacak bir şeyim yok. "Biz bunu nasıl hemen çözemedik" ya da "Akıl edip bunu niye yapmadık" diye hayıflanıyorsanız, ben anlattım, yapmak için biraz sermaye gerektiğini hatırlatayım... Ama şimdi anlatacağımı bütün antika esnafı, turistik eşya satan arkadaşlara helal ediyorum... Diyarbakır Antikacılar Hanı... Diyelim dükkan sahibinin adı Sarı Ahmet... Sarı Ahmet bakırlar, oymalar, örtüler, yüzükler, bilezikler, kolyeler satıyor... Dükkanın kapısında da minicik, bir gözü kör sarı bir kedi yavrusu var... Önüne bir tas atılmış, oraya ne konursa yiyor kedicik. Diyarbakır uyanık yabancı antika esnafının da avlanma, Bizans, Roma, Selçuk, Osmanlı mallarını ucuza kapatma alanlarından. Çok ucuza aldıkları antikaları götürüp Avrupa'da, Amerika'da 50-100 misline, bazen 1000 misline satıyorlar. Tabii aralarında iyi kalpli, hayvansever insanlar da var... Diyarbakır yöresi antikalarına meraklı Helmut birader Sarı Ahmet'in dükkanına düşer bir sabah erken... Gelirken kör kediye ciğer getirip tasına bırakıverir... Bir iki ıncık cıncık alıp çıkar... Kedinin tasının muhteşem bir Bizans eseri olduğunun farkındadır... Hemen tezgahı kurar kafasından. "Şu kedi çok sempatik, sat bana bu kediyi" deyiverir. Sarı Ahmet "Dünyada olmaz ufak kızımın kedisi, kıyamet koparır" der... Al takke ver külah... Pazarlık başlar... Helmut, Sarı Ahmet'in ağzından girer burnundan çıkar... Ahmet olmazlanır... Sarı Ahmet sonunda kediyi 2000 dolara satmaya razı olur. Helmut kediyi alıp, parayı öder, gider... Oh, alan razı satan razı... Ertesi sabah Helmut dükkanda belirir... "Yetiş Ahmet, kedi ölüyor..." "Nesi var?" "Kedi önüne ne koysam yemiyor... Süt içmiyor... Ciğere dokunmuyor..." "Neden, o kör kedi çok iştahlıydı" diyor Ahmet... Helmut, "Acaba bu yemek yediği kaba mı alıştı, ondan mı? Sen şu kabı sat bana" diyor... Sarı Ahmet olmazlanıyor. Helmut tasa 50 dolar veriyor. Helmut asılıyor... "100 dolar" diyor... Sarı Ahmet "Yok dedik yoktan yonga çıkmaz..." Helmut 200 dolara çıkıyor. Sarı Ahmet "Olmaz, vallaha da olmaz billaha da olmaz" diyor... "Niye olmaz be Sarı Ahmet zavallı hayvancık ölsün mü? Niye 'Olmaz' diye tutturuyorsun ki?" Sarı Ahmet kahkahayı patlatıyor. "Olmaz Alman birader olmaz... Biz o Bizans tası sayesinde Diyarbakır'da ne kadar sokak kedisi varsa 2000 dolardan senin gibi uyanıklara satıyoruz" deyince Helmut şak diye düşüp bayılıyor... Turizm mevsimi geliyor... Bu yıl turizm patlar mı patlamaz mı bilmem ama desteğimle esnaf arkadaşların sokak kedilerine şefkat göstereceklerine eminim... Kıssadan hisse: Önüne konulan tastan süt içmeyen kediyi alma... Hayırlı sezonlar...
|