|
|
'Tek odada altı kişi büyüdük'
- Türkiye'de hakkınızda gerçekleşmesini istediğiniz şeyler neler? - Ben para istemiyorum. Bana gel desinler. İnsanların arasına gireyim, onlar kendilerini görsünler, ben de tecrübelerimi masaya dökeyim. 'O masada kendine faydalanabileceğin bir şey görebiliyor musun kardeşim, al onu' diyeyim. Yardımcı olurum, ama yönlendirmem. Yeteneğini bul yeter. Amerika'da rahat ediyorum, çünkü Türkiye'deki gibi kendi nefesinin sıcaklığı sana geri gelmiyor. Türkiye'de olsa bu, hanımıma çocuğuma 'toplanın gelin' derim, gitmem bile.
NEFRET DEĞİL TECRÜBE Irkı, dini çıkardığın zaman kafandan, geriye tecrübe kalıyor. Nefret değil, tecrübe... Benim dinim insanlık zaten. Ben tek bir odada altı insanla büyüdüm. Sıfırdı yani, ama en mutlu yıllarımızdı. Sıfırda mutlu olabiliyorsan, onun altında başka ne varsa, onda da olabilirsin. Kendimi bildim bileli böyleydik, Onno değiştirdi bizim ekonomimizi. Ondan anladık biz müzikle para kazanabilme olayını. Yoksa müzik sanat evimizin içindeydi. Ut, keman, herkes bir şey çalardı. Ermenistan'a gitsen görürsün, oradaki ideoloji temiz insan olmaktır, hemen anlarsın yani.
- Sizi huzursuz eden, üzen şey ne? - Problem nerde biliyor musun? Kendimizi sunduğumuz şeyle savunduğumuz şeyin arasında bir anormallik var. Yabancılar Osmanlıların topraklarını kendi aralarında paylaştırıyorlar. Sonra kurtuluyorsun. Peki nasıl oluyor da Batılılardan kurtardığın sisteme birdenbire sen adapte oluyorsun? Kıyafetin değişiyor, her şey değişiyor. Sonra da gelen insanları saraylara, müzelere biz buyuz diye götürüyorsun, Osmanlının yaptıklarını gösteriyorsun. Biz bu değiliz deyip kaldırmışsın, Anadolu'ya kıro diye bakarken müzikte kariyer yapmak istediğinde birdenbire o kıro dediğinin müzikleriyle tanıtıyorsun kendini. Anormallik buralarda.
|