9 bin yıl önceki atalarımız sos yapardı
Çatalhöyük 1960'ların başında James Mellaart tarafından kazıldığında dünya şaşkına dönmüştü. Bu, tarımla uğraşan köylerin Anadolu'da da var olduğunun önemli bir ispatıydı
Geçen hafta İstanbul'da çarpıcı bir sergi açıldı. Neden çarpıcı? Çünkü günlük, hatta anlık yaşayan, hafızası 'balık benzeri' bir coğrafyada, birilerinin ortaya çıkıp da 8 - 9 bin yıl önce yaşayan bir uygarlıktan söz etmesi gerçekten sıradaşı: Çatalhöyük, topraktan sonsuzluğa... Bakın Orta Anadolu'daki arkeolojik kazıları yöneten profesör Ian Hodder ne diyor; "Türkiye'nin orta bölgesinde, 21 m. yükseklikteki Çatalhöyük tepesinin üzerinde her yürüyüşte tüylerim ürperir. Ayağımın altı 3 bin ile 8 bin kişinin yaşamış olduğu eski bir kentin büyüleyici detayları ile doludur. Kent geniş bir alana yayılmış ve MÖ 7400 ile MÖ 6000 arasında 1400 yıl iskân edilmişti. İnsanlar eski evlerini terk edip, içlerini doldurup üstlerine yeni evler yaptıkları için burada 18 ayrı iskân tabakası bulunmaktadır. O halde Çatalhöyük'ün sırları arasında, bu kadar erken bir tarihte - insanların kalıcı köylere yerleşmeye, bitki ve hayvanları evcilleştirmeye başladıkları zaman -bu büyüklük ve süreklilikte- bir yerleşmenin var olması konusu vardır."
160 KAZI YAPILDI Yerleşme, 1960'ların başında James Mellaart tarafından bulunup kazıldığında, dünya bu arkeoloğun buldukları karşısında şaşkına dönmüştü. Bu, çiftçilikle uğraşan en erken köylerin, sadece Doğu Akdeniz'de değil, Orta Anadolu'da da bulunduğunu gösteriyordu. Çatalhöyük'te, farklı tabakalara yayılmış 160 yapı kazdı. Mellaart'ın bulduğu, bizlere çok benzeyen insanlar tarafından iskân edilmiş bir yerdi: "Aynı türdük; yiyeceklerini kendileri yetiştirdiler, hayvan avladılar, alet ve bina yaptılar. Her yapıda, olasılıkla 5-10 kişi arasında değişen bir aile yaşıyordu. Yaşamak, zanaat işleri, yemek pişirme, yemek yeme ve uyumak için kullanılan bir ana oda ile depolama ve yiyecek hazırlanmasında kullanılan yan odalar vardı." Az değil, 9 bin yıl öncesinden söz ediyoruz. Peki ne yediler, ne içtiler? İlk yerleşenler Çatalhöyük'e geldikleri zaman yanlarında evcilleştirilmiş koyun, keçi ve köpek getirdiler. Zaman içinde sürüler çoğaldı, Çatalhöyük'te günlük yemek için gereken etin çoğunluğu koyunlardan temin edildi.
KUMAŞLARI KETENDİ Günlük yemeklerde, koyun eti kadar kemiklerinden çıkarılan ilikler de dövülüp kaynatılarak et suyu ve yağ elde etmek için kullanıldı. Bu kadim koyunlar, yabani ataları gibi yumuşak tüylü olmaktan çok kıllıydı. Çatalhöyük'ün eski halkı kumaşlarını ketenden dokudu. Günlük yemeklerin arasında koyun eti yahnisi olduğu düşünülebilir. Özel törenler ise ziyafetlerle kutlanırdı. Bu ziyafetlerde yabani sığır ve at gibi hayvanlardan elde edilen büyük et parçaları da olurdu. Ziyafetlerde ilik yenirdi, ancak kemikler yağ ve kemik suyu için kullanılmazdı. Çatalhöyük'teki insan kemiklerinin kimyasal analizi, bahsettiğimiz yabani hayvanların beslenmeye önemli bir katkısı olmadığını göstermiştir. Buna rağmen yabani hayvanların derin, sembolik anlamlar taşıdıkları açıktır. Yabani hayvanlar sadece ziyafetlerde tercih edilen baş yemek olmakla kalmayıp, aynı zamanda Çatalhöyük'teki zengin sanatta, neredeyse sadece bu hayvanlar tasvir edilmiştir. Duvar resimleri ve kabartmalar yalnızca yabani sığır değil, yabani eşek, domuz, geyik etçiller, ayrıca turna ve akbaba çizimleriyle doludur. Ayrıca özellikle sığır gövdelerinden alınan parçalar evlere yerleştirilmiştir. Sekilere, sütunlara ve sıvalı başlara sığır boynuzları saplanmıştır. Sığırların kürek kemikleri görünmeyecek bir biçimde duvarların içine konur ve ev tabanlarına bol miktarda yerleştirilirdi. Görüyor musunuz, Anadolu'nun göbeğinde ne kadar önemli bir mirasa sahibiz. Serginin açılış töreninde Yapı Kredi Vedat Nedim Tör Müzesi'nden Şennur Şentürk "Kataloğunu J. Mellaart'a imzalatacak mısın?" diye bana bir akıl verdi. Mellaart ve eşi salonun bir köşesinde oturuyordu. Mutlu, gururlu ve mütevazı.... Hayatlarının en güzel yıllarını uğruna harcadıkları ülke ve tarihi nihayet onları selamlamıştı. Fax: 0212 233 18 33
|