Leylek, leylek havada...
Körü körüne takıntı yapmasam da, uyguladığım ve inandığım batıl inançlarım var. Zaten pek azınız "Benim hiç yok" diyecektir. Ki onlar bile farkında olmadan, gerçekleşmesini istemedikleri bir olay duyduklarında, kulak memelerini çekip, üç kere vuracak tahta arıyorlardır. Neyse işte bu batıl inançlarımdan biri de bahar aylarında, "o senenin gördüğüm ilk leyleğinin pozisyonu"dur. Oturur konumda mı, yoksa uçar durumda mı, benim için çok önemlidir. Yılın gördüğüm ilk leyleği ama... Daha sonrakiler önemli değil. Eğer yuvasında oturmuş manzara seyrediyorsa, biliyorum ki, o yıl benim de basiretim bağlanacak ve yerimden zor kalkacağım. Ama yok eğer kanatlarını açmış, kocaman bir uçurtma gibi havada süzülüyorsa, benim eller sevinçten çırpılır: "Yaşasın! Bu yıl çok gezeceğim! Gör gözüm yolları, iç soğuk suları!" Bu yüzden bahar geldiğinde, yani şu günlerde, İzmir'den Bodrum'a giderken, Söke Ovası'nda gözlerimi korka korka gezdiririm. Çünkü leyleklerin adeta siteler oluşturduğu bir bölgedir burası. Her an birini görmek işten değildir. Benim için seyahat habercisi olmasının dışında, baharın habercisi olduğu için de önemi vardır bu laklakçı arkadaşların. Dur şimdi ya, günahını almayalım çocukların. "Leyleğin ömrü laklakla geçer" sözü son derece yanlış bir bilgi, daha doğrusu bilgisizlik aslında. Evet leylek lak lak eder ama boşa gürültü yapma manasında değildir ki. Zavallım leyleğin ses telleri gelişmemiştir ki, bülbül gibi şakısın! Onlar da ne yapsınlar, haberleşmek için gagalarını takırdatırlar. "Lak lak" sesi bu eylem sırasında çıkar ve bir tür kuş "cik"lemesidir.
"Nereden çıktı şimdi bu zoolist yaklaşım?" demeyin. Ne bileyim ben? Bir yerden duymuşum, aklımda kalmış, canım istemiş, yazmışım işte. Hem leylekleri severim ben yaa. "Ortalama yıllık ömürlerinde, her sene aynı yuvaya dönmeleri, evlerin bacalarında yuva yapmaları, tekeşli yaşamları, yavrularını yuvada uzun süre itinayla beslemeleri, genç leyleklerin ailenin dermansız yaşlı bireyleri ile ilgilenmeleri, onlara yiyecek temin edip korumaları" bile onların bir hafta yazı konusu olmalarına yeter. Hem, "seni leylekler getirdi yavrum" sözü keşke gerçek olsa. Karanlık ve ıslak bir ortamda 9 ay debelenmektense, ovaların, dağların (ama ne yazık ki denizlerin değil çünkü leylekler deniz üstünden uçmazlar) üzerinden uça uça dünyaya gelmek daha keyifli olurdu. Bu yıl siz de deneyin bakalım. Benim her yıl olduğu gibi, bir leylek de sizin kahininiz olacak mı?
|