Beyoğlu işgal altında
Hani gençler, "Oha oldum yani" diyorlar. Bu yaşanmış iki olayı duyunca aynen benim durumum da "Oha oldu" yani! Birinci hikaye; Ulusal Takımımızın en ünlü futbolcularından biri olan A.Ö ülkenin en ünlü fotomodellerinden biriyle evlenir. Genç adam eşini İzmir'e götürür. Kordon'da gezinirler. Öyle mutlular ki. Genç kız der ki "Hayalimde hep Kordon'da çiçekli balkonu olan bir ev sahibi olmak vardı" der. Genç adam, mutluluktan uçarak müjdeyi verir: "İşte şu arkadaki köşedeki çiçekli balkon benim. İzmir'den İstanbul'a transfer olduğum zaman almıştım. Şimdi içinde kiracı var. Bir müsait zamanda evi gezeriz." Genç adam ertesi sabah bir gün önce karısına gösterdiği evin zilini çalar. Ev sahibi ünlü futbolcuyu evine buyur eder. Genç adam boynu bükük anlatır; "Karıma dün çok büyük bir yalan söyledim. Sizin eviniz için 'benim evim' dedim. Eğer karım gelirse siz bu evde sanki kiracıymışsınız gibi konuşursunuz." Emekli albay güler: "O güzel futbolun için bu yalana katlanalım!" Bir gün sonra yine zil çalar. Bu kez gelen ünlü fotomodel olan genç kadındır. Albay aynı nezaketle o evde kiracı gibi oturan biri olarak kendini ev sahibi zanneden genç kadına evi gezdirir.
MAHKEME KARARI: EVİ TERK ET Genç kadın evden ayrılırken "Burada çok tadilat yaptırmam lazım" der. Bu yalan burada bitti mi, dediniz? Nerede... Birkaç gün sonra noterden, "evi boşalt" diye protestoyu alan emekli albay çılgına döner. Hele mahkemeden "evi terk et" celbi gelince doğru hakimin karşısında kendisini bulur. Albay elinde tapu ile bağırır; "Ne kiracısı hakim bey. Bu daireyi emekli maaşımla aldım. İşte tapu!!!" Mesele anlaşılır ve hakim şaşkınlıkla söylenir: "40 yıllık yargıçlık hayatımda böyle şey görmedim." Efendim! "Benim tapulu malımı kimse elimden alamaz, bunun şakası bile olmaz mı" diyorsunuz. Öyleyse buyrun ikinci yaşanmış hikayeye; Asmalımescit'te komşuları Uğur Pekdemir'i telefonla ararlar: "Hayırlı olsun! Kafe ve galeride inşaat yapıyormuşsun?" Pekdemir "Ne inşaatı? Yok öyle şey," der, ama koşarak iş yerine gelir. İçeride çalışan işçilere "Burada ne yapıyorsunuz'' diye çıkışır. Adamlar gayet sakin cevap verir; "Burayı lokanta yapıyoruz!" Pekdemir anahtarları değiştirilen işçileri dışarı çıkarmak ister, ama polis bu konuda kararlıdır; "Önce burasının senin malın olduğunu mahkemede kanıtla..." Günler süren mahkeme sonrasında Pekdemir kendi malını kendisinin olduğunu kanıtlar. Sonra polisin getirdiği çilingirle kendi iş yerine yine polis nezaretinde girer. Bir başkasının apartmanını zorla işgal eden işgalciler yaptıkları masrafları da bizim Uğur'dan isterler. Size yasadan bahsedeyim; eğer; böyle bir işgalde yapılan masraflar işgal edilen maldan daha yüksekse bu kez mahkeme uzlaşma öneriyor. Hatta işgalci belli bir ödemeyi kabul ederse işgal ettiği malın da sahibi oluyor. Peki suçlular cezalandırıldı mı? Adamlar ellerindeki adresi yanlış okuyarak bu yere gelmişler. Yanlışlıkla onarım işlerine başlamışlar. Kaymakamlığın sorumluluğundaki bu işgalin hikayesi ve sonucu bu. Beyoğlu sokaklarında özellikle vakıf binalarında yaşanmış ve yaşanan o kadar çok işgal hikayeleri var ki! Hepsi birbirinden komik!..
|