Yaşanan hayat hayaller değil!
Kitapçı rafında, "Yaşanan hayat, hayaller değil" isminde bir kitap görürseniz sakın şaşırmayın. Ben şaşırdım! Kendi kitabımı rafta görünce inanılmaz tatlı bir duygu yaşadım. Yazılara ise tanıksınız. Bu köşedeki yazıları sevdiğinize inandığım için biriktirip bir kitaba dönüştürdüm. Hoş da oldu! Çünkü bu kitapta hayallere yer yok. Hayatın kendisine yer var. Epsilon Yayınevi'- ne kocaman bir teşekkür. Çünkü bir kitap daha yolda. O da şu kanserle olan 7 yıllık savaşımın romanı. Tabii kısmetse yayınlarız! Efendim! Hayaller sizin olsun. Biz hayatın gerçeklerini yazalım. Üstelik ilk kez duyacağınız gerçekler. Yoooooo! Şaşırmak yok. Hadi canım sende yok. Hepsi gerçek. Öyleyse, buyurun efendim! Kanal D'de Sevgili Abbas Güçlü'nün yönetimin de Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın anısına yayınlanan programı izlerken bilinmeyen bildiklerim aklıma geldi.
SADECE AŞURE YAPARDI Önce... First Leydi Semra Özal'dan bahsedeyim. "Harika yemek yaparım, mutfağa kimseyi sokmam" diyor ya, inanmayın. Çünkü sadece aşure yapar. Hem de harika yapar. Mutfağı da darmadağın eder. Ama tüm dostlarını telefonla arar ve onları aşure yemeğe davet eder. (Nereden mi biliyorum, biliyorum işte canım!) Zeynep'in davulcu Asım'la evlenmesi konusu da o kadar kolay değil. Bu iki gencin aşkları gazete sayfalarından taşıp ciddileşince iş devlet katında da ciddileşir. Davulcu Asım'a "Gel bakalım şöyle" denilir, "Başbakanın kızı ile evleneceksin, her evde oturamazsın. Malum güvenlik meselesi.. Hadi seni oturacağın eve götürelim" denilir. Bir gece yarısı inşaat halindeki 5 katlı binanın tepesine çıkarılır. Sonrası mı! Gelen bir telefon üzerine genç adam arabaya bindirilir ve köşke gönderilir. (Baba başbakan olabilir ama önce insandır!) Peki gelen telefonda olumsuz bir söz olsaydı ne olurdu dersiniz? Hani TV'lerde dizi filmleri izliyorsunuz ya! Aynen öyle bir son. Fakir genç sevdiği zengin kıza kavuşamaz mutsuz sonla biter ya. Mesela diyelim ki genç adamın ayağı 5. kattan kayar ve aşağı düşer. Gazete bin bir senaryo yazar. (Nereden mi biliyorum, biliyorum işte canım!) Bir özel not daha! Turgut Özal'ın yıllardır ölmediğini, zehirlendiğini yazan ilk gazeteci benim. Sabah saat 09.00'da yatağından kalkıp spor ayakkabısını giyerken aniden öldüğünü de yazan benim. Hastaneye geldiği zaman dudaklarından akan yeşil köpükleri gören doktorun, "Cumhurbaşkanını kim zehirledi" diye yazan da benim. Ama devletin doktorlarının raporu "kalp krizi"! Ama Kanal D'de Abbas Güçlü'nün programını izlerken tanıklar öyle şey anlattılar ki. Olay benim yazdıklarım gibi. Şu büyük proje vardı ya. Bütün Türk devletlerinin birleşmesi hayalı. İşte o hayalin gerçek olmasına izin verilmedi. (Nereden mi biliyorum? Nereden bildiğim 'Yaşanan hayat, hayaller değil' kitabımda var.) MESAJ: Mavi turu ve koyların inşaata açılmasını yazdım ya.. Denizci deyimi ile kılavuz kaptanlık yaptım ya.. Çevreci dostlar, dün Mazı'ya (Kissebükü) kadar tekneleriyle gelip "Koylar betona dönmesin" dedi. Bu harika insanlardan seslerini duyurduğum için binlerce teşekkür aldım. Ama; ben bu teşekkürü meslektaşlarımdan da beklerdim. (Öyle değil mi Turgay Noyan kardeşim!!.)
|