|
|
|
|
|
|
Yaban hayatının koruyucu meleği
İstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesi son sınıf öğrencisi Ahmet Kütükçü, yaralı halde bulunan yabani hayvanların tedavisi için tek başına mücadele veriyor.
Hayvan sevgisi ya da veteriner hekim denince akla ilk gelenler hep evcil hayvanlar oluyor; kedi, köpek, en fazla tavşan... İyileştirilmesi gerekenlerin sadece onlar olduğu düşünülüyor. Oysa, tilkiler de var, karacalar da, ayılar da... Onlar da yaralanıyor; yardıma, tedaviye ve rehabilitasyona ihtiyaç duyuyorlar. İşte tam burada, İstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesi son sınıf öğrencisi Ahmet Kütükçü giriyor devreye... Çünkü onun ilgi alanı yaban hayatı üzerine. Göçmen kuşlar, sırtlanlar, kurtlar... Yani Anadolu'nun zengin doğasında sessiz sedasız sürüp giden yabanıl hayatın kahramanları. Doğa kurallarını kendi koysa da, kimi zaman bu yabani dostlarımızın da bizlere ihtiyacı olabiliyor. Kurt saldırısı sonucu yaralanan bir karaca, avcıların vurduğu kanadı kırık bir şahin ya da Haliç'te sıkışıp kalmış bir yunus... Yabani hayvanların tedavisi konusunda veteriner hekimlerin bile pek fazla bilgisi olmadığını söylüyor Ahmet Kütükçü. İşte onun amacı da bu zaten.
250 HAYVANI İYİLEŞTİRDİ Çocukluğundan beri doğaya olan merakı, onu bu mesleğe yönlendirmiş. Ancak okula başladığında yaban hayatıyla ilgili Türkiye'de hiçbir çalışmanın yapılmadığını fark etmiş. "Neden olmasın?" deyip, bir ilki gerçekleştirmek için kolları sıvamış. En büyük amacının yaban hayatı veterinerliği kavramını oturtabilmek ve yaban hayatı rehabilitasyon merkezi kurabilmek olduğunu söyleyen Kütükçü, hocası Prof. Dr. Sedat Özsoy'un da desteğiyle, dört yıldır çalışmalarını sürdürüyor. Milli parklar yetkilileri ve sivil toplum kuruluşları, yaralı buldukları yabani hayvanları onlara gönderiyor. İstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesi'nde tedavileri yapılan hayvanlar, vahşi doğada yaşamlarına devam edebilecek durumdaysa ortamlarına salınıyor, geri dönemeyecek olanlar da hayvanat bahçelerine gönderiliyor. Bugüne kadar Türkiye'nin dört bir yanından gelen 250 civarında yabani hayvanı tedavi ettiklerini söyleyen Ahmet Kütükçü, yalnız kalmaktan şikayetçi: "Bu çalışmalara başladığımızda, ikinci sınıftaydım. Benim gibi yaban hayatına ilgi duyan başka öğrencileri de bir araya toplayan bir oluşum kurmak istedik, ama bu pek mümkün olmadı. Başta bir grup toplanmasına rağmen, sonradan ben yine tek başıma kaldım. Bu iş kolay değil. Haftanın yedi günü okula gelip hayvanlarla ilgilenmek gerekiyor. Ayrıca bunlar yırtıcı hayvanlar. Pençeleri, gagalarıyla tehlikeliler. Hayvanlardan insanlara geçen hastalıklarla ilgili riskler var. Bunlar nedeniyle o kalabalık bir süre sonra dağıldı." Arkadaş çevresinden pek destek göremeyen Ahmet Kütükçü, kendisine kaçık gözüyle bakıldığını söylüyor: "Bir gün elimde bir baykuşla dolaşıyorum, bir gün tilkiyle. Benim de vahşi olduğumu düşünenler var. Ama ben küçüklükten beri insanlarla iletişim kurmaktan çok, doğada olmayı tercih ettim. Böyle olmasa hafta sonları eğlenmek varken burada zaman harcamazdım."
SPONSOR ARIYOR Ahmet Kütükçü, Türkiye'de fazla muhatap bulamadığı için yurtdışındaki yaban hayatıyla ilgilenen kurumlarla iletişim halinde. Örneğin geçen yaz davetli olarak Yunanistan'daki bir yaban hayatı hastanesine gitmiş: "Biraz deneyim edindim. Okul bitince yurtdışına gidip daha çok deneyim kazanmak, sonra da Türkiye'de rehabilitasyon merkezi kurmak istiyorum. Bunun için sponsor desteğine ihtiyacımız var."
NESLİHAN TUNÇ
|
|
|
|
|
|
|
|
|