Boşandıktan hemen sonra Kaya Çilingioğlu'ndan röportaj istemiştim. Bir şartı vardı: Engelliler Vakfı'na 25 bin dolar bağış. Kabul etmedim, o röportaj da yapılamadı. Aradan aylar geçti, soracak sorular çoğaldı. Soracak sorular çoğaldığı için de Alem Dergisi'ndeki röportajını bu merakla okumaya başladım. Ama okudukça şaşırdım. Çünkü Kaya hala kendi istediği şeyleri anlatıyor. (Eminim bunun için de pazarlık yapmış, 'Feraye hakkında soru sorulmayacak' demiştir.) Hülya Avşar'ın sürdürdüğü oyunda o da baş aktör olarak yerini koruyor. Nedir bu oyun? Anlatalım. Onlar boşanmış ama boşandıktan sonra çok iyi dost olmuştur. Bugüne kadar hiç olmadığı kadar derin bir ilişki içindedirler. Birbirlerini sevmekte, birbirlerine değer vermektedirler. (Bu duygularını evli oldukları dönemde nedense hiç anlatmamışlardı.) Bu medeniyeti görünce insanın 'Keşke boşanmasalardı' diyesi geliyor ama ortada bir de Feraye Hanım gerçeği var. (Var mı gerçekten?) Bu röportajda Feraye Hanım adına bir soruya takıldım. O soruya verilen yanıta da. Soru: Yine birini severseniz evlenir misiniz? Yanıt: Evlenmeyi kesinlikle düşünmüyorum. Acı değil mi, bir kadın var ama hem röportajı yapan hem de yanıtları veren kişi tarafından ısrarla o yokmuş gibi davranılıyor. Okumaya devam ettikçe, Feraye Tanyolaç'ı daha çok merak etmeye başladım. Hatta Kaya Çilingiroğlu için kabul etmediğim (çünkü o hiçbir şey anlatmıyor) 25 bin doları 'bir Feraye Tanyolaç röportajı' için vermeyi bile düşündüm. Ama ya o da çocuğunun babası gibi davranırsa... Örneğin hamile değilmiş, örneğin Kaya'dan bir bebek beklemiyormuş gibi. Bu ilişkiden hareketle aslında pekçok ilişkiye kafa yoruyorum. Hemcinslerimi ve onların erkeklerin dünyasında kendilerini nasıl konumlandırdıklarını ve bunun bedellerinin ne olduğunu anlamaya çalışıyorum. Çoğunun yanıtını da buluyorum. Ama insanın hayatında var olan gerçekleri yok saymasının yanıtını hala bulabilmiş değilim. Ve bunun nedeninin Hülya Avşar olduğuna hiç ama hiç inanmak istemiyorum.