|
Bu garipler sanatçı mı!
|
|
"Türkiye'deki sanatçıların imajı gerçekten çok kötü"... Hülya Avşar böyle söylemiş. "Sanatçılığımdan önce sporcuydum. 6 yaşından beri sporcu gibi yaşıyorum. Bu yüzden de Türkiye'deki sanatçıların imajını sevmiyorum. Aslında sanatçıların imajlarının insanların düşündüğü gibi olmadığını görüyorum." Sonra da sanatçının nasıl olması gerektiğini anlatıyor: "Sanatçı dediğin sabah erken kalkar, sporunu yapar, erken yatar, her tarafından yağ fışkırmaz, figürüne dikkat eder, işine önem verir. Benim yaşadığım gibi bir yaşam tarzıdır bir sanatçının olması gereken yaşam tarzı."
Doğrusunu isterseniz, azıcık kafam karıştı. Bugüne kadar sanatçı bildiğim hem de iyi sanatçı bildiğim Fazıl Hüsnü Dağlarca geldi aklıma. "İşine önem verir" dışında "sanatçı tarifi"ne uyar yanı yok. Yakından tanımasam "belki" diyeceğim. Ama tanıyorum işte. Dağlarca altı yaşından beri sporcu gibi yaşamıyor, erken yattığını, figürüne dikkat ettiğini pek söyleyemem. Hele Hülya Avşar gibi yaşadığını hiç söyleyemem. Bir televizyon programı bile yok. Başka sanatçıları düşündüm. Fuzuli'yi, Pir Sultan'ı bilemem, ama Yahya Kemal de Aşık Veysel de spor yapmazdı. Necatigil Hoca'yı iyi tanırdım sözgelimi, bir kere olsun elinde tenis raketiyle görmedim. Figürüne dikkat etmeyenlerin başında ise herhalde, nur içinde yatsın, sevgili Can Yücel geliyordu.
Birdenbire kafama dank etti. Yahu, bunlar sanatçı değil ki... Şair. Romancılar da öyle. Ne Orhan Pamuk Etiler'de bar dağıtmış ne Yaşar Kemal Laila'nın kapısında televizyoncularla kapışmış ne de Peride Celal mayo defilesine çıkmış. Şimdi kalkıp da onlara sanatçı mı diyeceğiz!
|