Yanlış mekân yanlış üslup
Cumhurbaşkanı Sezer'in Harp Akademileri Konferansı'nda yaptığı konuşmanın içeriği uzun süredir tartışılıyor. Bir hafta uzak kaldıktan sonra yurda dönünce insan, bu konuşmanın gündemde nasıl bir etki yarattığını daha iyi görüyor. Ancak ben öncelikle konuşmanın yapıldığı mekan üzerinde durmak istiyorum. Hepimizin artık çok iyi bildiği gibi, konuşmayı seven bir Cumhurbaşkanımız yok. Terör tırmanırken, AB ile sıkıntı yaşanırken, Şemdinli İddianamesi gerilimi yaşanırken Çankaya'da birinin olup olmadığını unutuyoruz. Bu Cumhurbaşkanı duruyor duruyor ve hükümeti hedef alan ağır bir konuşma kararı alıyor. Nerede? Geleneğinde, seçilmiş hükümetleri zor kullanarak devirmiş ordunun kurmaylarını yetiştirdiği binada. Cumhurbaşkanları hükümetlerle ters düşebilir, zaman zaman hükümetlerin politikalarını eleştirebilir. Sezer, bu hakkını çok kullanmamaya dikkat eden bir Cumhurbaşkanı oldu. Ancak kullanmaya karar verdiğinde de hem üslubu, hem seçtiği mekan çok yanlış oldu. Şemdinli sürecini eleştirirken, hükümeti irticayı desteklemekle eleştirirken mesajlarının asıl hedefi, kamuoyu değil de, Cumhuriyet'in gerçek bekçisi gördüğü kurmay subaylardı sanki. Oysa görev süresi bitmek üzere olan Sezer, bu konuşma fırsatını Türkiye'nin önüne daha fazla demokrasi, daha fazla düşünce özgürlüğü ve daha fazla sivilleşme hedefi koymak için kullanabilirdi. Hükümeti ve hükümetleri eleştirmek istiyorduysa, eğitim sorununa daha gerçekçi bir yaklaşım gösterebilirdi. Bunları yapmadı, keskin, sekter bir konuşma yaptı. Aslında Sezer'in hükümetlerle arasının çok iyi olduğunu söylemek mümkün değil. Seçimle gelmiş güçlere çok güven duyduğu söylenemez. Kendisini Çankaya'ya götüren kararı alan Bülent Ecevit ve Hüsamettin Özkan ile de kısa bir süre anayasa fırlatmaya kadar varan bir tartışma yaşamamış mıydı? Kendini Çankaya'ya adeta kapatan Sezer, dış dünyayla bağını azalttıkça, seçilmişlere karşı sert bir tavır alırken, kendini atanmışlara daha yakın görmeye başladı. Anayasa Mahkemesi'nde görev yapan demokrat, aydınlıktan yana Sezer gitti, her taşın altında bir tehdit arayan, asık yüzlü bir insan geldi. Gergin bir yılın bizi beklediği kesin. Cumhurbaşkanlığı seçimi yaklaştıkça tansiyonların, sert uyarıların, irtica alarmlarının artması kaçınılmaz görünüyor. Ancak bu kez geçmiş dönemlerden farklı bir yapı var. Kim ne derse desin, ne kadar sert çıkarsa çıksın, ekonomi bildiği yolda yürüyor. Hiçbir sert çıkış, piyasaları alt üst etmiyor. Piyasalar sarsılmadıkça da demokrasi tehdit altında değil demektir.
|