Memleket nere!
Biri dört, biri iki yaşında, iki çocuğunuz birden evde kapalı iken... Yangın çıksa, mesela, olur a... Dumanlar sarmaya başlasa... Alevler evin içinde dolaşmaya... Ve o sırada, oluyor ya, siz elbette çocuklarını çok seven ama bazen düşüncesizlikle, ihmalle, akılsızlıkla, bir şey olmazlarla onları yalnız bırakmış, evden uzakken... Kurtulabilmeleri için kim bilir ne kadar duacı... Bir kurtarıcının alev eve girip yavruları çıkarabilmesi için kim bilir ne denli mucizelere tabi... Nasıl olup da bıraktığınız için kim bilir nasıl pişman... Kurtarıcının boynuna sarılıp göz yaşlarıyla öpecek kadar nasıl kendinizden geçmiş olurdunuz. Olmaz mıydınız? Peki... Evlatlarınızı alevlerin, dumanların içinden alan ve hastanede onlarla birlikte ölümden tekrar hayata uzanan kurtarıcının "memleketi" ni çok merak eder miydiniz? Yani, o kadar önemli midir? Muğlalı mı, Milaslı mı, Sivaslı mı, Kilisli mi, Bitlisli mi, Kıbrıslı mı... önemli midir? Karadenizli mi, Egeli mi, Doğulu mu, Güneydoğulu mu... önemli midir? Türk mü, Arnavut mu, Kürt mü... önemli midir? Dindar mı, dinsiz mi... önemli midir? Tutun ki, yine de merak ettiniz, ama gerçekten önemli midir; alevlerin arasına dalmaktan korkmayıp iki çocuğu oradan çıkarabilen bir marangoz işçisinin nereli olduğu, nereden geldiği, nerede doğduğu, kendini ne hissettiği? O alevlere girerken, kendisinin ne olduğunu, çocukların kimden, kimlerden olduğunu filan düşünmüş müdür ki? İnsan olmak, bir diğeri için alevlere dalabilecek kadar cesur olabilmektir bazen... Tamam, hepimiz o kadar cesur olamadığımızda dahi, bunun kıymetini bilebilmektir... Tabii ki bir sürü tarifi var ama, ulus olmak, kökenini, memleketini filan düşünmeden bir diğeri için elini ateşe sokabilmek, bir küçüğü hayata kurtarabilmek, bununla mutlu olabilmek, bunu yapanı takdir edebilmek ve o sırada hiç ama hiç, kimliğini mesele etmemektir. Elbette, tarihe, sosyolojiye, toplumsal psikolojiye, stratejiye, hassasiyete, siyasete, milli siyaset belgelerine, etnik öfkelere, şiddete, şovenliklere bunu anlatmak kolay değildir. Fazla "naif" bulurlar zaten. Ama, alevlerin içinden kurtarılan iki çocuğa, onları kurtaran amcaya, acıların en büyüğünün ve pişmanlıkların en derininin kıyısından dönen anneye, konu komşuya... "İçimizdeki insan" a filan bu anlatılabilir belki. Denir ve denenir ki... Tamam, çoğu meseleyi salt ölümler, nefretler, hiddetler, şiddetler üstünden konuşmaktan başka yapacak şey yok gibidir; tamam öyledir, normaldir, esasen anormaldir. Lakin, arada sırada, hatırlamanın, az düşünmenin, bazen hayat, dayanışma, paylaşma, kardeşleşme üstünden konuşmanın yeridir. İki minik çocuk alevler arasındaysa... 1. Çocukların memleketinin İşçi olarak çalıştığı atölyeden fırlayıp yangın yerine dalarak onları çıkaran biri varsa... 2. O harika insanın memleketinin Bir önemi olabilir mi? Hayata yeniden hoş geldiniz, "B.S. ve D.S kardeşler". İyi ki bu hayatı sizin gibilerle paylaşıyoruz, "Kahraman marangoz işçisi Yunus Sazil". Buralısınız iyi ki ve buralara ne güzel bir iyilik havası, ne kadar inadına bir hayat sevinci saçtınız. Çok yaşayınız!
|