Lale...
Mazhar Fuat Özkan'ın yeni şarkısı... "Sana sarı laleler aldım, çiçek pazarından..." Herkes bunu söylüyor.
Söylüyor da... Çiçek pazarından lale male alan yok. Çünkü Belediye her yere lale dikti. Beleş... Araklayıp, eve götürüyorlar.
"Gariban işte n'apsın" deyip geçemeyiz bu duruma. "Zengin" in n'aptığını da görüyoruz Tuzla'da. Zehirli varil fışkırıyor topraktan.
Lale ekiyoruz, varil çıkıyor.
"Karpuz kabuğu düşmeden, denize girilmez" diye atasözün olursa, "çevre" bilincin de bu kadar olur.
Ama sorun sadece çevre bilincinin yetersiz olması değil, bana göre... İstanbullu kendini İstanbullu hissetmiyor. Sorun bu.
İstanbul'da yaşayanların çoğu, bir gün mutlaka çekip gideceği, o arada istediği gibi kirletebileceği, dağ başındaki "piknik alanı" gibi görüyor bu şehri. Aidiyet duygusu sıfır.
Ufacık köyde otururken, "aşağı cami, yukarı cami" diye ikiye bölünüp, bir elma ağacı için kanlı bıçaklı olurlar. İstanbul'a gelince, birleşip, "bilmemne köyü dayanışma derneği" kurarlar. Kafa bu.
Bakın, 3 İstanbulludan 1'i Sultanahmet'i, İstiklal Caddesi'ni görmemiş. 10 İstanbulludan 1'i Boğaz'ı görmemiş. Abartmıyorum... Belediye'nin anketi böyle diyor. Laila'yı Reina'yı anlarım da, Boğaz'a inmek parayla değil ki birader... "Kendisine ait olanı" merak etmemiş adam. Başka? Yüzde 35'i İstanbul'dan "nefret ettiğini" söylüyor. Durum bu.
Tabii manzara için ağaç keseni, orman yakıp kondu yapanı, baraj alanına villa dikeni, kırmızı ışıkta asfalta küllük boşaltanı saymıyorum bile...
Özetle. Gerçekten "kültür başkenti" yapmak istiyorsak bu şehri... İşe buradan başlamak lazım bence. Yoksa, ayıptır söylemesi, ortada bu kadar kıç lalesi varken, değil 3 milyon, 33 milyon lale diksen havagazı...
|