Yurttaşlık bilgisi...
Yurtseverlik yeni mi icat oldu? Yoksa biz, hepimiz; ihmal mi ettik ne zamandır sevmeyi "sevgili" yurdumuzu? Bir itiraf mı şimdi bu? Delikanlı; başı derde düşünce mi söyler aşkını, ömür boyu sevdiği kıza? Olur mu öyle şey? Bunu "şimdi" söylemek ne tuhaf! Ve ne ayıp! Yurdu sevdiğimizi söylemek şimdi mi düştü aklımıza? Yok... Buna inanmak zor. Hep sevdik, hep seviyoruz ve hep seveceğiz. Lakin, yine de yüzlerce soru aklı kurcalıyor işte. Biz "hangi" yurdu seviyoruz şimdi? Hangisi bizim yurdumuz? Cevabı kimde?
Sorsak, sorsak ve sorsak... Sevdasından emin olmak isteyen âşıklar gibi sora sora yorulsak: Ben senin "nişanlı" n olsam, sen benim "nişan tahtam" olur musun söyle? "On iki" mden vurulur musun? Ben senin kurumuş ağacın olsam, sen ırmağım olur musun köküme akan? Ben senin fukara yavuklun olsam, sen arkamda "karun" gibi durur musun bıkmadan, usanmadan? Söyle can, nereye kadar? Ben senin sevgili yurdun olsam; sen de sever misin saçımın her telini, benim seni sevdiğim kadar?
Mesela; Ben senin "Türk" ün olsam; sen benim "Kürt" üm olur musun yanı başımda? Ben senin "Kürt"ün olsam; sen benim "türküm" olur musun oralarda? Ben senin "Alevi"n olsam, sen benim "alevime su" olur musun bir otel yangınında ya da "cem evi"m olur musun evinin bir odasında? Ben senin çanın olsam, sen benim minarem olur musun bir sabah ezanında? Ben senin "laik"in olsam; sen benim layığım olur musun başı türbanlı? Ben senin sıra komşun olsam sınıfta; sen beni savunur musun kampusun "yasaklar" kapısında? Ben senin "komünist" şairinin şiiri olsam; sen benimle çırpınır mısın kara bir denizin sularında? Ben senin esaretin olsam üç metrekare "tabutluk" ta; sen benim vatana hasretim olur musun Varna kıyılarında? Ben senin "varoş" un olsam, sen benim "galoş" um olur musun bir "site" nin havuz kenarında? Ben senin cebinin gaspçısı olsam, sen cep harçlığım olur musun köşe başında, sen benim "aş" ım? Ben Gültepe'n olsam, sen Nişantaşı'm? Ben şehit cenazesi olsam albayrağa sarılı, sen başımda zılgıt çekip ağlayabilir misin? Ben Diyarbakır'da bir çocuk ölüsü, sen karalar bağlayabilir misin? Ben senin "hak yolu" nda tarikatın olsam; sen benim "yoldan çıkmış" müridim olur musun? Ben senin Mevlana'n olsam, çölde karşına çıkmış şu "mecusi" ye su doldurur musun? Ben senin zabitin, polisin olsam; sen benim "selam" ım olur musun her karşılaştığımda? Ben senin vatandaşın olsam en "insankar" pankartlarda; sen benim şefkatim olur musun aşınmaz sokaklarda? Ben senin tarih kitabındaki "mazi" n olsam; sen benim "yazılmamış" tarihim olur musun? Ben mahkum olsam aykırı fikirlere; sen gardiyanı olur musun "hürriyet" imin? Ya da... Fikrim prangada olsa parmaklıklar ardında; sen kazılmış tünelim olur musun fikrimin firarına? Ben bira karnavalında "saki"n olsam mesela; sen masanın başında "neş'e" min nöbetine durur musun, sakin olur musun? Ben iş akdini feshettiğin adamın olsam bir de; sen okeyde dördüncümüz olur musun aylaklar kahvesinde?
Bir de derin mevzular var aşk kitabındaki, anlatmak hayli müşküldür: Ben senin terk ettiğin sevgilin olsam; sen benim adımı anar mısın gün gelir bir Sezen şarkısında? Ben senin Fenerbahçe'n olsam; sen benim Galatasaray'ım olur musun sandıktan çıkarılıp asılan bayraklarda?
Yurdumuzu seviyoruz. Her zerresini de sevebiliyor muyuz peki? Yurt derken kastettiğiniz; taş, kum, deniz, dere, dağ, vadi, ağaç ve çatlamış toprak değilse şayet... Ki zinhar öyle değildir, evet... (Boğaz'ın erguvanlarını sevmeye ne var? Kim sevmez Bodrum'un begonvilli beyaz duvarlarını turkuvaz denizlere bakan? Elin "gavur" u da seviyor senden benden çok kimi zaman! ) Yurt dediğin, bir birinin "aynı" olmayan insanlardan müteşekkil bir şeydir ki; Bizim uzun sürecek bir "sevmek dersi" ne ihtiyacımız var besbelli. Çünkü, biz şimdilik sadece yurdun sadece "bizi seven" parçasına sevdalıyız ki... Bütün parçaları sevmek için hayli vakit geçecektir. Yekpare yurdu sevmek zor iştir "velhasıl el kelam" ... Ve... Zor zenaattir tamtekmil yurtseverlik ki... Emek ister tastamam!
|