|
İtalyan senatosuna bir Türk sanatçı aday
|
|
Geçtiğmiz günlerde ilk kez bir Türk İtalyan senatosuna aday gösterildi. Avrupalı Cumhuriyetçiler'in adayı olan Şükran Moral 15 yılı aşkındır İtalya'da yaşayan bir sanatçı.
Şükran Moral, 15 yılı aşkın bir süredir İtalya'da yaşayan bir Türk kadın sanatçı, bodyart çalışmaları, performansları ve enstelasyonları ile kendinden pek çok kez söz ettirdi. Şimdi de Repubblicani Europei (Avrupalı Cumhuriyetçiler) adlı grup onu 9-10 Nisan'da yapılacak genel seçimlerde Senato'ya aday gösterdi. Diğer Avrupa ülkelerinin parlamentolarında Türk isimlere rastlansa da İtalyan parlamentosuna şimdiye kadar hiçbir Türk aday gösterilmedi. Moral'ın, kendi vücudunu bir sanat aracı olarak kullandığı İsa'nın çarmıha gerilmesi çalışmasından tutun, - hem de bir kadın İsa-, Beyoğlu'nda erkekler hamamına girip yıkandığı video performansına kadar, her yiğit sanatçının harcı olmayan işler yaptığı açık. Şükran yaptığı işlerde provokasyonu, rahatsız etmeyi ve bu yolla düşündürmeyi sevdiğini ortaya koyuyor. Moral çıplak vücuduna sardığı tülle kendini hayali bir çarmıha germesiyle ilgili o yıllarda (1994) "Müslümandım, artık inanmıyorum, ateistim, ancak haç imajını seviyorum. Tahtasız da olsa, vücudun çıplak hali, pozisyonu ile o acıyı hatırlatmayı istiyorum" diyordu. Ona İtalya'ya kadar uzanan hayat yolculuğunu soruyorum: "Samsun'dan İstanbul'a büyük umutlarla gittim. Sanatçı olmayı kafaya koymuştum. Marmara Üniversitesi Resim Bölümü'nü bitirdim. Ankara Eğitim Fakültesi'nde lisans ve master çalışması yaptım. Bu arada şiirler yazıyordum. Somut, Yeni Gündem gibi dergilere sanat eleştirileri yazdım."
-İtalya'ya geliş amacın neydi? -Türkiye'de sanat eleştirmeni etiketini yediğim için kendimi sanatçı olarak kabul ettirmem zordu. Haliç Tersanesi'nde tam 12 yıl çalıştım. Bir yandan da eğitimime devam ettim. Emekli oldum oradan, bunu da yazma... (gülüyor). İtalya'da her şeye sıfırdan başladım diyebilirim.
- Sanatçı olma hırsı ile geldiğin Roma'da ne yaptın? - Roma'da 1999'da Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümü'ne kayıt yaptırdım. Öncesinde de San Giacomo gece resim kurslarına gittim.
- Neden resmi bırakıp performanslara, belgesel çalışmalara yöneldin? -İlk seneler bir iki resim çalışmam oldu ancak kendimi daha iyi ifade edebileceğim formlar aradım. Benim işlerimde şiirsel bir yan var. 2003'te, 'Kafes, kuş, kadın' çalışmamda kafeste, 'Ayrılık' şarkısını söyledim, ilk kez sesimi kullandım. Ağlayanlar oldu.
- İsa'nın çarmıha gerilişi performansında kendini İsa yerine koydun, tepkilerden korkmadın mı? - Burada her yerde İsa'nın çarmıhtaki görüntüsü var. Bu beni altüst etti. Mitlere karşı bir tepkim var, bu çalışma ile yeni bir hipotez koydum ortaya, amaç insanları yeniden düşünmeye itmek. Burada ilginç olan kimsenin bana 'Niçin kendini İsa'nın yerine koyuyorsun' dememesiydi. Tolerans bu.
- Çok sık kullandığın bir slogan var : 'Sanat tarihine güvenmeyin'. - Sanat tarihinde yer almak çok zor bir şey. Güç ve iktidar bunda da önemli rol oynuyor. Topluma bir şeyler önerilmiyor ancak dayatılıyor. Sanat tarihinin görüntüleri bir monopolün ürünleri, ben de sanat tarihini yeniden gözden geçirmeyi öneriyorum, bir başka gözle de görülebilir.
- Türkiye ile ilişkilerin ne düzeyde? - Türkiye aslında beni yeterince değerlendirmedi. Beni değerlendirmesi için önce yeteneklerine değer vermesi lazım. Türkiye'de sanatı da, kültürü de ithal etmek istiyorlar. Çağdaş sanat yabancıların elinde. Büyük paralar karşılığında pek çok çalışmayı yabancı küratörlere teslim ediyorlar.
- Önümüzdeki aylarda yapacakların hakkında bilgi verir misin? - Nisan'da Torino Gay-lezbiyen Film Festivali'nde videolarım gösterilecek. Belgesel çalışmalar; 'Bordello' (Genel Ev), 'Leyla ile Mecnun' ve 'Transistanbul' da bu festivalde gösterime katılacak. Geçen sene Ferzan Özpetek de bu festivale katıldı. İstanbul Bienali'ne 3 proje önerdim.
- 'Hamam' adlı belgeselin de İtalya'da başarı elde etti... - 'Hamam'ı Rai satın aldı ve İtalyan televizyonunun gece programında 4 yıl boyunca gösterildi. Ferzan Özpetek 'Hamam' ismini kullanmamamı istedi. Neredeyse dava açacaklardı. Ben isimden vazgeçmedim. Çünkü o belgesel aynı yılda da olsa, Özpetek'in filmi piyasaya çıkmadan önce hazırlanmıştı. Sinema eleştirmenlerinden de iyi not aldı. Ayrıca 1999'da Roma Film Festivali'nde de gösterildi.
|