|
|
|
|
|
43 yaşındaki dede başbakan
|
|
Filistin'in Hamas'lı ilk hükümetinin başkanı İsmail Haniye çok genç yaşta hem torun sahibi oldu hem de en sevdiklerinin ölümleriyle sarsıldı.
6 Eylül 2003. Gazze'de uzun beyaz sakallı 65 yaşındaki adam bir klinikte muayene oluyordu. Yarım yüzyılı aşkın süre önce geçirdiği bir kazada kötürüm kalmış, tekerlekli iskemleye mahkum olmuştu. Üstelik gözleri de iyice zayıflamıştı. Kendisine ölümüne bağlı gençlerin destekleri sayesinde günlük yaşamını sürdürebiliyordu. O gençlerin en sadığı, en inançlısı, onu manevi babası olarak göreni de klinikte yanındaydı. Muayene bitince öğle yemeği için masaya geçtiler. Kimi ikinci lokmasını almıştı, kimi üçüncü, İsrail hava kuvvetlerine bağlı bir F- 16 avcı bombardıman uçağı binanın üstüne 250 kiloluk bomba bıraktı. Tavan çöktü. Muayenehaneye zifiri karanlık çöktü. Sonra da toz ve duman tabakası nefes almayı imkansız hale getirdi. Ancak yıkıntıların arasından sağ çıkmayı başardılar. Muayenehane Gazze'nin en ünlü doktorlarından Mervan Ebu Ras'ın kliniğiydi. Tekerlekli iskemledeki yaşlı hasta Mısır'da okuduğu yıllarda Müslüman Kardeşler örgütüne katılan ve 1970'lerin sonuna doğru işgal altındaki Filistin topraklarında onun uzantısı "Hamas" hareketinin filizlenmesine öncülük ederek genel sekreterliğini üstlenen Şeyh Ahmet Yasin. Tavan çökerken ona atılıp kol kanat geren ise Şeyh Yasin'in yıllardır özel kalem müdürlüğünü yapan İsmail Haniye. 2.5 yıl sonra 20 Ocak 2006'daki Filistin seçimlerinin ardından başbakanlığa getirilecek olan sakin, yumuşak ses tonuyla muhatabını etkileyen adam...
MÜLTECİ KAMPINDA DOĞDU İsmail Haniye (Haniyye ve Haniya olarak telaffuz edenler de var) 1963'te Gazze Şeridi'ndeki El-Şatti mülteci kampında dünyaya geldi. Muhafazakarlığın da ötesinde dindar ailesi 1948'de ilk Arap-İsrail savaşından sonra Askalan (Museviler'e göre Aşkelon) kenti hemen yakınında bulunan El Jora köyündeki evini ve topraklarını terk etmek zorunda kalmıştı. Yerleştikleri Filistin mülteci kampından Askalan'daki camilerin minareleri seçilebiliyordu. Topraklarından çok uzaklaşamamışlardı, uzaklaşmak veya kopmak istememişlerdi. Bir gün mutlaka dönecekleri kesin inancıyla. Haniye ilk ve orta öğrenimini Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği'nin finansman desteğiyle Filistin kamplarında açılan okullarda yaptı. Yüksek öğrenimi için de Gazze'deki El-Ezher Enstitüsü'nü seçti, ardından yine aynı kentteki İslam Üniversitesi'ni. O kurumun Eğitim Fakültesi'nin Arap dili ve edebiyatı bölümünden mezun oldu. 1980'lerin ilk 5-6 yılından söz ediyoruz. Lise yıllarında Müslüman Kardeşler hareketiyle tanışıp görüşlerini ben i m s e d i . 1983-84 döneminde Hamas'ın üniversite gençliğindeki uzantısı "İslamcı Öğrenciler Derneği"nde mücadele verdi. Bu öyle bir mücadeleydi ki El Fetih'e ve Filistin Halk Kurtuluş Cephesi'ne yakın "Filistin Gençlik Birliği" militanlarıyla yumruk yumruğa gelmekten bile çekinmiyorlardı. Haniye'nin Şeyh Yasin'in dikkatini derneğin başkanlığına kadar yükseldiği o yıllardaki çalışmalarıyla çektiği söylenir. İlginçtir; Haniye o yıllarda bir yandan okuyup bir yandan İslamcı hareket davasına hizmet ederken en büyük tutkusu futbolla da yakından ilgileniyordu. Bir adı da "Sporting Kulüp" olan "İslam Cemiyeti" futbol takımında top koşturuyordu. En beğendiği futbolcu Fransızlar'ın milli oyuncusu Michel Platini'ydi, en sevdiği takım ise Napoli. 8 numaralı formayı giyiyor ama orta sahada oynuyordu. Şimdi kurduğu kabinede başbakanlığın yanı sıra spor bakanlığı görevini de üstlenmesi, gençliğinde 7 yıl boyunca top koşturmasının mirası olsa gerek. Tabii çalışmaları nedeniyle kısa sürede İsrail'in yakından izlediği Filistinliler listesine adını yazdırdı. Cezaeviyle 1987'de. 14 günlük gözaltı. Sonra 1988'de 6 ay hapis. Ardından 1989'da 3 yıllık tutukluluk. Onun demir parmaklıklar ardında bile kontrol edilemeyeceğini gören İsrail, Aralık 1992'de başka bir çözüm yolu denedi: İslami Cihad ve Hamas üyesi 415 kişilik grubun arasına katıp, Güney Lübnan'a sürdü. Orası 1982'den beri İsrail işgalindeydi ve 2000 yılına kadar bu durum devam edecekti. Haniye bir yıl sonra serbest bırakılınca Gazze'ye döndü ve İntifada koordinasyon komitesinde Hamas temsilciliğine atandı. Elbette Birinci İntifada'dan söze diyoruz. Hamas'ın doğduğu, Haniye'nin de ilk üyeleri arasında yer aldığı büyük kalkışmadan. (Filistinliler'in işgale karşı silahsız direnişinin ya da sivil itaatsizliğin ilk uygulaması olan İntifada'ya -inanmayacaksınız amabir trafik kazası neden oldu. 9 Aralık 1987 günü Gazze'de bir İsrail kamyonu, bir Filistinli'nin minibüsüne çarpıp altına aldı. Çok cana malolan kazadan sonra Gazze'de Filistinliler genel greve gitti. Sivil direnişin ateşi hızla yayıldı ve işgal altındaki toprakların tümünü tutuşturdu. İsrail işgalinin 20'nci yıldönümünden birkaç ay sonra patlak veren bir kitle eylemi olan ve 4 yıldan fazla süren Birinci İntifada, Filistin toplumunu derinden değiştirdi. Çünkü hareketin başını işgal döneminde doğan ya da büyüyen kuşak çekiyordu. Ve onların arasında, hatta ön saflarda İsmail Haniye de vardı. Militan olarak. Yukarda anlattığımız gibi İsrail cezaevlerinde konukluğu da o yıllarda, Birinci İntifada nedeniyle başlayacaktı. Haniye, 28 Eylül 2000 tarihinde Ariel Şaron'un El Aksa Camii'ndeki kışkırtmasıyla başlayıp 2004 Mayıs'ına kadar süren ve 918'i İsrailli, 3 bin 57'si de Filistinli olmak üzere toplam 4 bin 46 can alan İkinci İntifada'da ise yönetici kadroya girecekti. Çünkü yine yukarda anlattığımız gibi, Güney Lübnan dönüşü Hamas'ın hem yönetimine hem de diğer Filistin örgütleriyle diyalogu yürüten beyin kadrosuna buyur edilmişti.
ŞEYH YASİN'E HALA SADIK Haniye 1999'dan 2004 Mart'ına kadar Şeyh Yasin'in özel kalem müdürlüğünü de yaptı ve manevi babasından çok şey öğrendi. Örneğin hareketin doktrininin temelinden, özellikle de şeriat düzeni amacından zerrece ödün vermeden uzlaşma sanatında pişmek gibi. Bugün bile Yasin'den söz ederken gözleri doluyor: "Şeyhimi ve onun geniş ufuklarını anlatmak için sözcükler yetersiz kalır. Tek söyleyebileceğim; onun söylevlerinin ulusal yaramız için ilaç, Filistinliler'in güvenliği için de sübap olduğu. Bence tüm Filistinliler onun konuşmalarını tekrar tekrar okuyup ezberlemeli." Haniye maddiyatı önemsememeyi, alçakgönüllü ve rüşvetle baştan çıkarılamayacak adam olmayı da Yasin'den öğrendi. Filistin yönetimindeki yaygın rüşvet, yolsuzluk ve çürümüşlük nedeniyle, bu yönü onun halkın gözünde daha da yücelmesini sağladı. 6 Eylül 2003'te Doktor Mervan Ebu Ras'ın muayenehanesindeki bombalı saldırıdan hafif sıyrıklarla kurtulan Şeyh Ahmet Yasin, 7 ay sonra, 22 Mart 2004'te İsrail'in bir başka saldırısında can verecekti. Sabah namazını kıldığı camiden çıkıp otomobile bindikten, daha doğrusu tekerlekli iskemlesiyle bindirildikten kısa süre sonra bir İsrail helikopterinden atılan roketler aracı havaya uçuracaktı. Şeyh Yasin'in hemen öldüğü saldırıda, iki oğlu da yaralanacaktı. İsrail bu saldırının Hamas'ın o günlerde iyice yoğunlaşan intihar eylemlerine misilleme olduğunu açıklayacaktı. Hayatının en derin acısıyla kahrolan İsmail Haniye şöyle diyecekti: "Ariel Şaron cehennemin kapılarını açtı."
SUİKASTLER HİÇ BİTMEDİ Hamas hemen ertesi gün, yani 22 Mart 2004'te Şeyh Yasin'in yerine Doktor Abdülaziz El-Rantissi'yi seçti. İsrail'in "Nokta hedefler" listesinde o da vardı. Bayrağı devralmasından sadece üç hafta sonra 17 Nisan 2004'te otomobiliyle Gazze'de El-Cala Sokağı'nda ilerlerken yine İsrail helikopterlerinden biri aracı füzeyle havaya uçurdu. El-Rantissi yanındaki iki kişiyle birlikte can verdi. İsrail bu çifte suikastten önce de Hamas lider takımından epey kurban almıştı. 31 Temmuz 2001'de bulunduğu mekan füzelerle yerle bir edilerek öldürülen Cemal Mansur, 21 Ağustos 2003'te vurulan İsmail Ebu Şanab gibi... Kaderin acı cilvesi. Bu zincirleme suikastler hiç istemediği halde Haniye'nin siyasette önünü açtı. Deyim bizim değil, Ortadoğu gözlemcilerinin. Gerçi o da bir ara İsrail'in vurmayı planladıkları arasında yer alıyordu ama daha sonra 'tehlike' derecesi düşürüldü: 'Hedefler' grubundan 'düşmanlar' sınıfına aktarıldı. Ve Haniye, silahlı direnişi -en azından kağıt üstünde- bırakmadan onun telkinleri sonucu siyaset alanında da mücadele etmeye karar veren Hamas'ın geçen 25 Ocak'taki Filistin genel seçimlerinde 'Reform ve Değişim' sloganıyla oy istediği listenin ilk sırasında yer aldı. Çünkü hareketin siyasi lideri Halid Meşal, Şam'da sürgünde yaşıyordu. İsrail'in tehditleri ve olası suikast girişimleri nedeniyle. Sonrası o kadar taze ki hatırlatmak bile yersiz... Hamas'ın tek başına iktidar olmasını sağlayacak çoğunlukla (parlamentoda 132 sandalyeden 74'ünü aldı) seçimi kazanması, Haniye'nin hükümeti kurmakla görevlendirilmesi, kurması ve güvenoyu alması... Ancak bu hızlı yükseliş Hamaslılar'ın nitelemesiyle 'Haniye kardeş'in hayatında hiçbir değişiklik yapmadı. Filistin tarihinin 10'uncu başbakanı olan o, yine Gazze yakınlarında Şatti mülteci kampındaki gecekondudan pek de farkı bulunmayan evinde oturuyor. "Hükümet sorumluluğu üstlendim diye başka bir yere taşınmam asla sözkonusu değil" diyor. Kapısı herkese açık. O kadar açık ki, sadece bugün değil, en tehdit altında olduğu günlerde bile, evinin önünde tek koruma bile olmadı. Kullandığı eski model, sıradan otomobili hiç değiştirmedi. Onunla işine gidip gelirken de ne polis korteji eşlik etti ona ne de yanına güvenlik elemanı aldı. Çok genç yaşta evlenen İsmail Haniye, 13 çocuk babası oldu. 11'i hayatta. Onlardan da bazıları dünya evine girdi ve çolukçocuğa karıştı. Gençliğini erken kır düşmüş saçları ve son derece düzgün kesilmiş, bakımlı sakalıyla gizlemeye çalışan İsmail Haniye böylece 43 yaşında dede oldu! Haniye için bugüne kadar kötü konuşan görülmedi. Yöneticilerinden sıradan militanlarına kadar rakibi El-Fetih'in tüm kadroları dahil. Bu, hiç kuşkusuz saydam ve tertemiz yaşamının ona en değerli armağanı. Tabii güvenilirliğininde Hamas'ın en gerçekçi ve en ılımlı lideri olarak görülmesinin de inkar edilemeyecek bir payı var. Hatta İsrailliler'in değerlendirmelerinde bile olumluluk hanesi ağır basıyor. Çünkü Hamas'ın onca intihar saldırısının hiç ama hiçbirinde Haniye'nin parmağı yok. Dahası o tür eylemler için bugüne kadar ne emir verdi, ne telkinde bulundu, ne planlamasına katıldı. Tam tersine; manevi babası Şeyh Ahmet Yasin'in öldürülmesinden sonra bile soğukkanlı ve uzlaşmacı bir çizgi benimsenmesi için bastırdı. Şimdi dünyaya "Bana bir şans verin" diye sesleniyor. Ancak başta ABD olmak üzere Batı ona ne el vermeye hazır, ne de para. En azından şimdilik. "Önce icraat" diyorlar: "İsrail'i tanıyacaksın, Hamas tüzüğündeki İsrail'i yıkma hedefinin üstünü çizeceksin. Filistin yönetiminin bugüne kadar İsrail'le imzaladığı tüm anlaşmaları tanıyacaksın. Silahlı direnişten vazgeçeceksin." Haniye'ye kalsa belki kabul edecek ama bir de Halid Meşal liderliğindeki Hamas'ın demir leblebileri var. Hamas'ın bu ilk hükümet deneyi ne kadar sürer, kimse bilmiyor ama ister uzun ömürlü olsun ister kısa, sonunda Haniye'nin vaktinden önce yaşlanacağı, saçlarının da sakallarının da iyice ağaracağı, kar gibi bembeyaz olacağı kesin...
|
|
|
|
|
|
|
|
|