|
|
|
|
|
|
Karanfilli adamların asırlık öyküsü
İzmir'in kıyı kasabası Mordoğan'da Liman ailesinin karanfillerle dolaşan erkekleri hiç kimseyi şaşırtmıyor. Kulakta ya da göğüste taşınan bu karanfiller 130 yıl önce yaşanan bir aşk hikayesinin hala yaşayan simgesi.
Kırmızı karanfillerin öyküsü için takvimlerin 1873 yılının 1 Nisan gününü gösterdiği o güne dönmek gerekiyor. İstanbul'daki Gedikpaşa Tiyatrosu'nu dolduran kalabalık "Vatan Yahut Silistire" piyesinde "Yaşasın vatan" haykırışlarıyla kendinden geçmektedir. Oyun bittiğinde Namık Kemal sahneye çağrılacak, uzun uzun alkışlanacak ve oradan sokağa dökülen çoşkulu kalabalık padişaha karşı bir gösteriye girişecektir. Vatan şairi Namık Kemal bu coşkulu gösterinin faturasını gazetesi İbret'in kapatılması ve tutuklanıp Magosa'ya kalebent olarak sürülmesiyle öder.
ELENA'NIN AŞKI İÇİN 9 Nisan günü İstanbul'dan Hanya Vapuru ile başlayan bu zorunlu yolculukta Namık Kemal'in yanında sır katibi Ali Çavuş da yer almaktadır. Karanfil öyküsünde baş rolü oynayan Egeli Ali Çavuş yerleştikleri Magosa kalesinde Rum güzeli Elena'ya vurulur. Ancak bu imkansız bir aşktır. Babası kızının bir Türk genciyle evlenmesine asla razı olmaz. Kaçınılmaz ayrılık vakti yaklaştığında Elena Ali Çavuş'tan bir tek dilekte bulunur. "Eğer beni seviyorsan başına her gün bir kırmızı karanfil tak, senin bütün çocukların da bu karanfili taksın ve aşkımız bu karanfilde yaşasın". Ali Çavuş Magosa'da kalbini bırakıp dönerken elinde Elena'nın hediyesi beyaz ipek bir mendil ve sarığına iliştirilmiş kırmızı bir karanfille döner. Meşrutiyeti, I. Dünya Savaşı'nı, Cumhuriyeti yaşayan ülkede her gün kulağının arkasına bir karanfil, bulamadığı zaman da bir zeytin dalı iliştirecek ve bundan kimseye söz etmeyecektir. Ali Çavuş sırrını altmış yıl boyunca ta 1939 yılının Kurban Bayramı'na kadar içinde taşır. Artık yaşlanmış, 81 yaşında elden ayaktan düşmüştür. Çocuklarını, torunlarını y a - nında toplar ve karanfilin öyküsünü anlatır. Çocuklarına ve torunlarına her gün bir karanfil takmalarını vasiyet eder ve dört yıl sonra da bu dünyadan çekip gider. Torunu Halil Liman'da 1939 yaşında onlu yaşlarda bir çocuk olarak bu öyküyü öğrenenler arasındadır. Dedesinin eline aldığı karanfile buğulu gözlerle bakışı dikkatinden kaçmamış, öyküyü öğrenince de çok etkilenmiştir. Bir gün yakasına bir karanfil iliştirir ve kahveye iner. Herkese hikayesini anlatsa da biraz alaya alınır, karanfili usulca cebine koyar. Ancak birkaç yıl sonra askere gidip döndükten sonra hiçbir şeye aldırmaz ve her gün bir karanfili şapkasına takmaya başlar. Adı artık "Karanfilli Halil"dir. Ölümüne kadar şapkasında her gün taze bir karanfil taşır. Hem kendisi de benzer bir aşk hikayesinin kahramanı olur ve bu aşkı karanfilinde yaşatır. İki kardeşin ölümünden sonra karanfil nöbetini İsmet Liman'ın çocukları sürdürüyor. İşte, Magosa'da umutsuz bir aşk hikayesinden doğan karanfil de dört kuşaktır İzmir'in sakin kıyı kasabası Mordoğan'da yaşıyor.
Cengiz Erdinç
|
|
|
|
|
|
|
|
|