|
|
İKÖPAB ''Kıbrıs Türk Devleti'' ifadesini onayladı
İslam Konferansı Örgütü Parlamento Birliği'nin (İKÖPAB) 4. Konferansı'nda, KKTC'nin İKÖPAB nezdinde ''Kıbrıs Türk Devleti'' ifadesiyle yer almasına ilişkin tasarı oy birliğiyle kabul edildi.
Conrad Otel'de düzenlenen konferansın kapanış oturumunda, İKÖPAB'da ''Kıbrıs Müslüman Türk Toplumu'' olarak gözlemci statüsünde bulunan KKTC'nin ''Kıbrıs Türk Devleti'' ifadesiyle yer alması için hazırlanan tasarı da ele alındı. Basına kapalı olarak gerçekleştirilen toplantıda, konuya ilişkin tasarı oybirliği ile kabul gördü.
BÜLENT ARINÇ:
BU BÜYÜK BİR BAŞARIDIR
TBMM Başkanı Bülent Arınç, İKÖPAB'da ''Müslüman Türk Toplumu'' olarak nitelendirilen Kıbrıs'ın, alınan karar gereğince, ''Kıbrıs Türk Devleti'' olarak isimlendirilmesinin oy birliğiyle kabul edildiğini söyledi. Arınç, İslam Konferansı Örgütü Parlamento Birliği'nin (İKÖPAB) 4. Konferansı'nın kapanış oturumunun ardından gazetecilere bir açıklama yaptı. Konferansın başarıyla sonuçlandığını dile getiren Arınç, ''İstanbul Deklarasyonu'' ve evrensel nitelikteki ''Boğaziçi Deklarasyonu''nun çok önemli metinler olduğunun altını çizdi. Bülent Arınç, konferansta, hem Batı Trakya'daki Türk azınlığına ilişkin, hem de KKTC'nin ''Kıbrıs Türk Devleti'' olarak tanımlanması konuları ile Afrika'daki bazı ülkelerin borçlarının silinmesine yönelik teknik bazı kararların alındığını bildirdi. TBMM Başkanı Bülent Arınç, şunları kaydetti:
''Müslüman Türk Toplumu olarak nitelendirilen Kıbrıs'ın, alınan karar gereğince, 'Kıbrıs Türk Devleti' olarak bundan sonra isimlendirilmesi oy birliğiyle kabul edildi. Teknik olarak İstanbul Deklarasyonu ve Boğaziçi Deklarasyonu karar ağırlığında olan şeyler değil, temenni ve duyguları ifade içine almaktadır ama alınan kararlar bağlayıcıdır. Bu çok ileri bir adımdır. İstanbul Deklarasyonu içinde Kıbrıs ile ilgili yer alan hususlar, Kıbrıs'taki izolasyonların sona erdirilmesi, barışçı çabaların BM tarafından devam ettirilmesi konusudur. Bundan böyle Kıbrıs'taki Müslüman Türk halkına 'Kıbrıs Türk Devleti' olarak isim verilmiştir. Bu büyük bir başarıdır. Bundan dolayı hem Türkiye, hem de KKTC'de sevinçle karşılanacağını ümit ediyorum.''
SORULAR
Arınç, ''Bu konunun deklarasyonda yer almamasının nedeni Mısır'ın itirazı mı?'' sorusu üzerine, deklarasyonun, daha geniş ve her konuyu kapsayıcı şekilde ilan edildiğini ifade ederek, şöyle konuştu: ''Boğaziçi Deklarasyonu, zaten, bütün dünyaya karşı, Avrupa'ya karşı 'Bizi de anlayın, bizi de tanıyın, farklılara bir zenginlik olarak bilin, İslam karşıtlığından vazgeçin, diyalog arayışlarına siz de katkıda bulunun' şeklinde, bugün dünyanın içinde bulunduğu sorunlara Müslüman ülkeler gözüyle bir bakışı ifade ediyor. Bazı cümlelere, bazı ülkelerin itirazları olmuştur. Ama genelde sağlanan konsensüs hem okuduğum, hem de karar altına alınan hususlar olarak dokümanlara geçti.''
Gazetecilerin, ''Filistin heyetinin siz metni okurken itirazları oldu. Arapça metinde 'direniş hakkı' sözcüğünün bulunmasına rağmen Türkçe ve İngilizce metinde yer almamasına dair itirazları vardı'' sözleri üzerine Arınç, tercüme hatası olduğu söyledi. Bülent Arınç, bunların müzakere edilerek karar altına alındığını vurgulayarak, ''Arkadaşların heyecan duymaları bir tercüme eksikliğinden kaynaklanıyor. Bu deklarasyonun en az 10 maddesi Filistin ile ilgilidir'' dedi.
TBMM Başkanı Bülent Arınç, ''Kıbrıs Türk devleti nitelemesi KKTC'nin bir devlet olarak tanınması açısından nasıl bir anlam ifade ediyor mu?'' sorusuna karşılık da, ''İKÖPAB'ın aldığı bir karar. BM Genel Sekreteri'nin de planında bu isim geçmiş bulunuyor. Yani bundan sonra bu ülkeler, 'Kıbrıs devletini tanıyacaklardır' değil. O aşamada değiliz. Aldığımız karar bunu ifade etmiyor'' diye konuştu. ''KKTC ile ekonomik işbirliği konusunda çağrı yer aldı mı?'' sorusu üzerine de Arınç, bu konunun deklarasyonda yer aldığını kaydetti.
Bu arada İslam Konferansı Örgütü Parlamento Birliği'nin (İKÖPAB) 5. Konferansı 2008'de Kahire'de yapılacağı bildirildi.
EKENOĞLU: TOPLUMLAR ARASI GÖRÜŞMELERİN DIŞINDA BAŞKA YOL YOK
İslam Konferansı Örgütü Parlamento Birliği'nin (İKÖPAB) Conrad Otel'deki 4. Konferansı'nın kapanış oturumu, TBMM Başkanı ve İKÖPAB Dönem Başkanı Bülent Arınç'ın başkanlığında yapıldı. Arınç, oturumun basına açık gerçekleştirilen ilk bölümünde gözlemci ülke statüsündeki KKTC'nin Meclis Başkanı Fatma Ekenoğlu'nu, ''Kıbrıs Müslüman Türk Toplumu Meclis Başkanı'' anonsuyla, konuşmasını yapmak üzere kürsüye davet etti. KKTC Meclis Başkanı Ekenoğlu, bu konferans aracılığıyla 40 yılı aşan bir süredir çözüm bekleyen Kıbrıs sorununa dikkati çekmek istediğini kaydederek, 2004 yılı Nisan ayında gerçekleştirilen referandumlar ile Kıbrıs Türk halkının barış ve çözüm isteğinin kesin bir ifadeyle kanıtlandığını söyledi. Annan Planı'na Kıbrıslı Türkler tarafından yüzde 65 oranında ''evet'' oyu verildiğini, Kıbrıslı Rumlar'ın ise bu plana yüzde 76 oranında ''hayır'' dediğini anımsatan Ekenoğlu, referandumun ardından AB Komisyonu'nun ''Kıbrıslı Türkler üzerindeki izolasyonların kaldırılması gerektiğine'' dikkati çektiğini hatırlattı.
''TÜRKİYE'YE KARŞI ŞANTAJ SİYASETİ''
Ekenoğlu, 1 Mayıs 2004'te AB'nin bir yanlışa onay vererek Rum yönetimini Kıbrıs'ın bütünü adına AB tam üyesi olarak kabul ettiğini anlatan Ekenoğlu, ardından Rum yönetiminin AB üyeliğinden kaynaklanan avantajla Türkiye'ye karşı ''şantaj siyasetini'' gündeme getirdiğini söyledi. Rum yönetiminin Türkiye'ye yönelik ''şantaj politikası'' izlemek yerine BM şemsiyesi altında toplumlar arası görüşmeler için masaya dönmesi gerektiğine dikkati çeken Ekenoğlu, ''Kıbrıs Rum toplumu lideri Papadopulos bir an önce KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat'ın çağrılarına yanıt vererek, görüşme sürecinin başlamasını kabul etmelidir. Kıbrıs sorununa çözüm isteniyorsa toplumlar arası görüşmelerin dışında başka yol yoktur'' diye konuştu. Ekenoğlu, Kıbrıs sorununun gerçekçi çözümünün Annan Planı zemininde bulunabileceğine işaret ederek, ''Annan Planı'nda öngörüldüğü şekilde yeni Birleşik Kıbrıs Cumhuriyeti iki halkın siyasal eşitliğine dayalı Kıbrıs Türk Devleti ve Kıbrıs Rum Devleti temelinde şekillenecektir'' dedi. Ekenoğlu, konferansa katılan İslam ülkelerinin Kıbrıs'a yönelik izolasyonları kırmalarının da en büyük beklentileri olduğunu söyledi. TBMM Başkanı Arınç, konuşmaların ardından oturumu Genel Kurul'un çeşitli konular üzerindeki görüşmeleri için basına kapattı.
Türkiye'nin inisiyatifiyle simgesel olarak yayınlanan ve TBMM Başkanı Bülent Arınç'ın okuduğu deklarasyondaki değerlendirmeler şöyle: ''Dünyamız büyük sorunlarla karşı karşıya bulunmaktadır. Küreselleşme hem büyük fırsatları, hem de problemleri içinde barındıran bir süreçtir. Geçmişte mümkün olmayan yeni iletişim kanalları, farklı kültür ve dini gelenekleri birbirine yaklaştırmaktadır.
Bununla birlikte küreselleşme aynı zamanda yeni ayrımlar yaratmaktadır. Küreselleşmenin ekonomik maliyeti, bütün dünya toplumları tarafından hissedilmekte, kültürel ve siyasi aynı zamanda ulusal kimliğe karşı bir tehdit olarak da algılanmaktadır.Küçülen dünyamız, barış ve istikrarın temini için daha fazla çaba göstermek zorundadır. Bütün dünya toplumları açlık, cehalet, çocuk ölümleri, savaşlar, terörizm, işkence, insan ticareti, uyuşturucu, ekonomik adaletsizlik, yolsuzluk ve ayrımcılık gibi sorunlarla karşı karşıya bulunuyor. Bu sorunların çözümü için bir tarafta köklü değerlere, öte tarafta işlevsel mekanizmalara ihtiyacımız vardır.
Köklü değerlere dayanmayan mekanizmaların çözüm üretmesi, işlevselhale getirilmeyen değerlerin ise anlamını muhafaza etmesi mümkün değildir. Biz İslam toplumlarını temsil eden İslam Konferansı Örgütü Parlamento Birliği'nin üyeleri olarak bu değerlere sahip olduğumuza, gerekli mekanizmaları da işler hale getirebileceğimize inanmaktayız. Meşru sorun ve taleplerin, meşru yollarla çözüme kavuşturulması, demokratik, özgür ve eşitlikçi bir toplumun ön şartıdır.
Parlamentolar, toplumun meşru talep ve beklentilerini karşılamak için kurulmuşlardır. Parlamentolar, toplumsal değerlerin işlevsel mekanizmalar aracılığıyla hayata geçirilmesini temin etmekle yükümlüdürler. Toplumların sivil inisiyatif ve taleplerini temsil eden parlamentolar, devlet ile toplum, yöneten ile yönetilen arasındaki en önemli temsil mekanizmalarıdır. Parlamentoların temsil ettiği halk iradesi, toplumsal düzen ve barışın vazgeçilmez şartıdır.
ORTAK DEĞERLER
İslam kültür ve medeniyetinin temel değerleri, aynı zamanda evrensel değerlerdir. Adalet, barış, eşitlik, ötekine saygı, hukukun üstünlüğü, hesap verebilirlik, ailevi ve ahlaki değerler, bütün insanlığın paylaştığı değerlerdir. İnsanlığın geleceği, bu ortak değerler üzerinde yükselecektir. İnsani değerlere kayıtsız bir dünya, ilerlemenin ve medeniliğin temsilcisi olamaz. Bu değerlerin yön vermediği bir dünya kaosun, terörün, umutsuzluğun, adaletsizliğin dünyası olabilir.
Evrensel insani değerlerin yol gösterdiği bir dünyanın inşası içinbütün dünya toplumlarının dayanışma içinde olması gerekir. Farklı kültür ve medeniyetler arasındaki dini, tarihi ve siyasi farklılıklar,çatışmanın zemini olmamalıdır. Demokratik bir dünya, herkesin aynı şekilde düşündüğü ve yaşadığı bir dünya değildir. Demokrasi, farklı düşüncelerin bir arada yaşaması rejimidir. Adil ve eşitlikçi bir dünyadüzeni, farklı toplum ve kültürlerin bir arada yaşama iradesi göstermesiyle mümkün olabilir. Biz, farklılıkları koruyarak bir arada yaşamanın mümkün olduğuna inanıyoruz. İslam dünyası, evrensel değerleri, zengin tarihi mirası, genç nüfusu, dinamik toplum yapısı ve doğal kaynaklarıyla büyük fırsatlar ve sorunlarla karşı karşıya bulunmaktadır. Müslüman ülkeler adil bir dünya sisteminin inşasına katkıda bulunmayı hedeflemelidirler. Küreselgelişmeleri doğru okuyabilen Müslüman toplumlar, tarihin pasif ve reaksiyoner değil, yapıcı ve dinamik aktörleri olmalıdırlar. İslam geleneği; adil, eşitlikçi ve erdemli bir toplumun inşası için gerekli ilkeleri koymuş, katılımcı ve temsil yönetiminin sürekliliğini garanti altına almıştır. İslam toplumlarının zengin yönetim geleneği ve çok kültürlülük tecrübesi, bu ilkeler ışığında ortaya çıkmış ve geniş bir coğrafyada hayat alanı bulmuştur. Bu tecrübe sayesinde Müslümanlar, farklı topluluklarla bir arada barış içinde yaşamışlardır.
''ÇÖZÜM, ÖNCELİKLE MÜSLÜMAN TOPLUMLARIN GÖREVİ''
Müslüman toplumlar ve yöneticiler fakirlik, yolsuzluk, cehalet, salgın hastalıklar, gelir dağılım eşitsizliği, şiddet ve terörizm gibisorunları aşmak için maddi ve manevi değerlerini seferber etmelidir. Bu sorunlar iç ve dış pek çok faktöre bağlıdır. Fakat bunların çözümü öncelikle Müslüman toplumların görevidir. İslam dünyasındaki sorunlarıçözmek için başkalarını suçlamak, kurban edilmişlik psikolojisiyle hareket etmek, şiddete başvurmak çözüm değildir. İslam Konferansı Örgütü Parlamento Birliği'nin üyeleri olarak İslam dünyasının kendi sorunlarını çözecek enerji ve imkanlara sahip olduğuna inanıyoruz. Bunu gerçekleştirmek için sahip olduğumuz evrensel değerleri etkin mekanizmalarla buluşturmak hepimizin ortak görevidir.
Biz farklı kültür ve medeniyetler arasında çatışmanın değil, işbirliği ve karşılıklı hoşgörünün artırılması gerektiğine inanıyoruz.Medeniyetlerin bir arada barış içinde yaşamasının ön şartı tarafların eşit olduğunu kabul etmektir. Dini ve kültürel farklılıklara saygı göstermek bütün toplumların ortak görevidir. Son zamanlarda yükselişe geçen İslam karşıtlığına karşı bütün sivil toplum örgütlerini ve siyasi aktörleri sağduyulu davranmaya çağırıyoruz. İslam karşıtlığı, tıpkı anti-semitizm ve ırkçılık gibi bir insanlık suçu olarak kabul edilmelidir. Bir toplumu dini ve kültürel tercihlerinden dolayı ayrımcılığa tabi tutmak, onların kutsaldeğerlerini hafife ve hatta alaya almak ne insani, ne de siyasi değerlerle bağdaştırılabilir. Kültürel farklılıklar, göç, entegrasyon,şiddet ve terörizm gibi sorunlar ancak eşit taraflar arasında yapılacak kapsamlı işbirlikleriyle aşılabilir. Bunun için kamuoyuna vesiyasi liderliğe büyük görevler düşmektedir.
İslam ve batı toplumlarının kanaat önderleri, sivil toplum kuruluşları ve siyasi liderlerinin çatışmaları önleyecek, barış ve istikrarı temin edecek adımlar atması gerekmektedir. Bunun için öncelikle Avrupa-merkezci tarih ve siyaset algısının yeniden gözden geçirilmesi, Müslüman toplumların dini ve kültürel hassasiyetlerine saygı gösterilmesi, meşru siyasi taleplerinin karşılanması hayati öneme sahiptir.
ORTAK ÇABA
İnsanlığın karşı karşıya bulunduğu sorunları çözmek için din, dil,ırk ayrımı yapmadan tüm insanlığın ortak bir çaba içinde bulunması gerekmektedir. İnsanlığın ortak değerleri, ortak iyide yarışan toplumların katkılarıyla hayat bulacaktır. Toplumların sivil talep ve tercihlerini temsil eden parlamentolar bu ortak iyinin inşasında merkezi bir role sahiptirler.İslam Konferansı Örgütü Parlamento Birliği'nin üyeleri olarak, tüminsanlığı medeniyetlerin ittifakına ve dünya barışının yeniden inşasına katkıda bulunmaya davet ediyoruz.''Konferans, Kuran-ı Kerim okunmasının ardından sona erdi.
(AA)
|