|
|
|
|
|
|
Bizi yakan ve çok üzen bir olay yaşadık
Baba olmaya hazırlanırken bebeği kaybettiklerini öğrenen Haluk Bilginer, Aşkın Nur Yengi ile yaşadıklarını anlattı.
Tanınıyorum diye beni üzmeniz öldürmeniz mi gerekiyor?
Son oyunu uzun süredir kapalı gişe oynayan Haluk Bilginer, baba olmaya hazırlanırken geçtiğimiz hafta bebeğin ölüm haberiyle sarsıldı. Sanatçı bugüne dek yaşadığı zorlukları ve her şeyi Pazar SABAH'a anlattı.
Bundan 20 gün önce röportaj istemiştim Haluk Bilginer'den. Oyun Atölyesi'nde sahnelediği "Jean d'Arc'ın Öteki Ölümü" adlı oyunu, aylardır kapalı gişe oynuyordu. İzleyen herkes "Müthiş" diye anlatıyordu birbirine. Özel tiyatroların seyirci bulmaktan yakındığı son dönemde, sözü edilen bu başarıyı görmeden edemezdik. Ne var ki buluşmamıza bir gün kala, herkesi çok şaşırtan ve üzen bir haberle karşılaştık Hürriyet Gazetesi'nde. Haluk Bilginer'den hamile kalan Aşkın Nur Yengi'nin bebeğini kaybettiği yazıyordu. Röportaj için tiyatroya gittiğimizde Haluk Bilginer gerçekten bitkin ve derin bir üzüntü içindeydi. Kulise doğru ilerlerken o koridorlar, sahne ve oyun salonu bile yasta gibiydi. Söyleşi boyunca, Bilginer'in bir sigarayı söndürüp diğerini yakışına takıldı gözüm. Sonra haddimi aşarak sordum: "Haluk Bey, çok içmiyor musunuz?" "Gerçi ben sigarayı hiç azaltmadım ama özellikle son birkaç gündür çok içiyorum. Siz de tahmin edersiniz..." Haluk Bilginer baba olamamanın verdiği acıyı içine gömüp birazdan sahneye çıkacaktı. İşte oyunculuğun kaderi... Bilginer'in deyişiyle "Hem hayatın içinde insan olmak hem de sahnede."
AKTÖR DENEN YARATIKLAR - Son oyununuz "Jean d'Arc'ın Öteki Ölümü" çok beğeniliyor. Haftalar öncesinden bile bilet bulmak imkansız. Neyi sevdi insanlar? - İyi ve samimi bir oyun sahneye koyduğumuz için insanlar bu kadar beğendi bence. Bir şeyi samimiyetle yapıyorsanız, sizin gibi düşünen bir 200-250 kişi oluyor her gece. Özellikle "Dur bakalım, seyirci neyi beğenir?" diye düşünmeden sadece bizim beğendiğimiz, bizim kalbimize dokunan bir oyunu sahneye koyduğumuzda mutlaka seviliyor.
- Sahneleyeceğiniz oyunu seçerken yalnız kendi beğenizi mi gözönünde bulundurursunuz? Bir tür reyting kaygısı yok mu tiyatroda? - Şöyle düşünürsünüz; biz de bizi seyredenler gibi insanız. Sadece seyirciyi düşünerek oyun seçerseniz yanlış yaparsınız. Çünkü o zaman oyuncu olarak siz sevmediğiniz bir işi yapmış olursunuz sırf "seyirci tutar" diye. Orada da samimiyetsizlik devreye girer ve kuru bir şey çıkar ortaya. Bunu da seyirci alkışlamaz.
- Son günlerde tiyatro seyircisi artıyor mu, yoksa bu sadece bir yanılsama mı? - İlgi artmış gibi görünebilir ama bu bir şey ifade etmiyor. Çünkü tiyatroya gidenler hala sayıca çok az Türkiye'de. Nüfusumuzum aşağı yukarı aynı olduğu İngiltere'de tiyatro seyircisi sayısı futbol seyircisinden fazla. Kaldı ki İngiltere futbolun da beşiğidir biliyorsunuz. Toplasanız 250 bin tiyatro izleyicisi vardır ya da yoktur Türkiye'de. Bu durumda oturup düşünmek gerekiyor tabii ki "Bizim ne eksiğimiz var?" diye.
- "Bize sahnede oyuncu değil insan lazım" diyorsunuz bir röportajınızda. Türkiye'de daha çok "oyuncular" mı var? - Türkiye'de uzun yıllar sahnede insandan farklı yaratıkların dolaştığı bir tiyatro anlayışı egemen oldu. "Aktör" denilen yaratıklar istila etti sahneyi. Zavallı normal insanlar kendilerine hiç benzemeyen tuhaf yaratıklar seyrettiler sahnede.
- Sokaktaki insandan ve doğallıktan çok uzaktılar diyorsunuz... - Elbette çünkü gelen seyirci baktı ki bunlar ne kendilerine, ne komşularına, ne de hayatlarında tanıdıkları kimseye benzemiyor... O zaman niye gitsinler tiyatroya? Sonra da "Tiyatroya gelmiyorlar" diye şikayet ettiler bu tarz tiyatro yapanlar. E, gelmezler tabii... Sen öyle yapmacık, "artist" ses tonuyla konuşursan kim gelir? "Artistlik yapma lan" derler adama. Çünkü sahne hayattan çok daha gerçek bir yer. "Tiyatro hayatın aynasıdır gibi" beylik laflar vardır, hiç öyle bir şey yoktur. Hayat olsa olsa tiyatronun kötü bir taklididir. Sahnede hiç görmediğimiz, göremeyeceğimiz şeyleri görür ve yaşarız.
ilknur K. AKMAN
|
|
|
|
|
|
|
|
|